Rusya, NATO’nun casusluk suçlamasıyla sekiz diplomatını ihraç etmesi üzerine 18 Ekim itibariyle ittifaktaki diplomatik faaliyetlerini durduracağını açıkladı. Rusya ile NATO arasındaki 1997 tarihli Roma Bildirisi’yle ilk kez kabul edilmiş olan NATO – Rusya ortaklık mutabakatı 2002 yılında güncellenerek ilişkilerde sıcak dönem başlamıştı. Soğuk Savaş dönemini, Varşova Paktı karşıtlığını geride bırakmayı hedefleyen Rusya – NATO yakınlaşma süreci, 2008 yılından sonra sorunlarla karşılaşmaya başladı. Bu yıl içinde Karadeniz’de ABD’nin öncülüğünde yapılan askeri tatbikatlar tansiyonu yükseltti. Bu ay ise Rusya’nın, NATO’nun kendisini tehdit unsuru olarak hedef aldığı gerekçesiyle ilişkileri durduğu noktaya gelindi.
İlgili Haberler Rusya'dan NATO Misyonunu Durdurma KararıUzmanlar, Rusya ile NATO arasındaki gerilim nedeniyle ABD’nin etkinliğini arttıracağını ve bunun Yunanistan’ın desteklenmesi yönündeki mevcut politikayı pekiştirebileceği görüşünde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, mevcut tabloda ABD ve İngiltere’nin yürüttüğü stratejiye hizmet edecek bir süreç yaşandığını söylüyor. İstanbul Ayvansaray Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Celalettin Yavuz da uluslararası politikada NATO’nun artık etkin rolünü kaybettiğini belirterek, Fransa, Yunanistan gibi ülkeler tarafından da bu nedenle alternatif işbirliği modellerine geçiş yapıldığını belirttiyor.
“ABD Rusya’yı denizlerden çevreliyor, Yunanistan'la işbirliğini arttırıyor”
Prof. Dr. Salih Yılmaz ve Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Türkiye’nin Rusya’yla ilişkilerindeki sıkıntıları işaret ederken Ankara’nın aynı zamanda ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle sorunları olduğuna dikkat çekiyor. Her iki uzman da Rusya – NATO zıtlaşmasının Türkiye’nin bölgesel rolünü zorlaştırabileceği görüşünde.
VOA – “Rusya'nın NATO misyonunu durdurması ne gibi sonuçlar doğurabilir?”
Your browser doesn’t support HTML5
Prof. Dr. Salih Yılmaz – “Artık NATO ile Rusya arasındaki doğrudan bağlantı tamamen kopmuş demektir. Bu durum Rusya’nın bu ilişkileri ABD üzerinden sürdürmesi anlamına geliyor - ki bu ABD’ye önemli bir avantaj kazandıracak gibi görünüyor. Nasıl bir avantaj kazandırıyor? Bundan sonra Rusya’yla olan ilişkilerde - ki ABD askeri anlamda Karadeniz, Balkanlar ve Baltık bölgesinde önemli atılımlar yapıyor - bununla ilgili müzakereler doğrudan NATO’yu ilgilendirmeyecek ABD’yi ilgilendirecek. Rusya uzun dönemdir Çin ile ABD arasında bir denge politikası gütmeye çalışıyor. Bu yeni durum biraz daha Çin tarafına kayması anlamına gelecektir ki bu Rusya’yı hem ekonomik hem de askeri anlamda zorlayacak bir süreç. Tabii ki bir çok uzman ‘yeni bir Soğuk Savaş başlamak üzere’ anlamına gelecek şekilde yorumlarda bulunuyor. Bunun da göstergeleri var aslında ve bu da Türkiye çevresinde oluşan bir strateji. ABD Başkanı Joe Biden’ın Yunanistan ile savunma anlaşmasını yenilemedi. Bununla ABD’nin Yunanistan’daki limanları kendi gemileri için uygun hale getireceği, özellikle uçak gemileri için uygun hale getirmeye çalıştığı Dedeağaç başta olmak üzere Karadeniz’e daha çabuk ulaşabileceği askeri bir yapılanma içerisine gireceğini görüyoruz. ABD bunu daha önce Romanya üzerine yapmıştı. Romanya’daki NATO üssünü genişletmişti. Yine ABD Savunma Bakanı’nın Gürcistan ziyaretini görüyoruz, Ukrayna ile olan ilişkilerini görüyoruz - Ukrayna ve Gürcistan’ın şartları bir an önce yerine getirmeleri halinde NATO’ya üye olacakları ile olan vaat. Zaten bu da Rusya’nın en büyük rahatsızlıklarından birisiydi. Burada Türkiye’nin dışarıda kaldığını görüyoruz. Türkiye açısından bazı sorunlar ortaya çıkabilir bundan sonraki süreçte. Rusya burada küçük bir stratejik hataya düştü denebilir. Nedir bu stratejik hatası? Soğuk Savaş döneminde 50’li yıllarda Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi aşarak Suriye ve bazı Ortadoğu ülkelerinde etkin olduğunu görüyoruz. Bu ‘kurbağa atlayışı’ olarak adlandırılıyordu. ABD, Irak’tan İsrail’e olan bölgeyi tutarak zaten kendi amacını gerçekleştirmiş oldu ama Rusya daha çok İdlib ile uğraşarak, Türkiye ile rekabete girerek burada sanki kendisini başarılıymış gibi lanse etti. Bu anlamda belki Rusya’nın Libya’da, Afrika’da ya da Suriye’deki bu oyalanmasını ABD ve İngiltere çok iyi değerlendirdi. ABD’nin Rusya’yı çevrelemek adına üç deniz stratejisini uyguladığını söyleyebiliriz. Nedir bu üç deniz stratejisi? Adriyatik, Karadeniz ve Baltık üzerinden Rusya’yı tamamen izole edecek bir strateji yürütüyor. Son dönemde Fransa ve Almanya’nın - ki bu devletler ekonomik ve askeri anlamda büyük devletler - bu iki devletin Rusya ile yakın olan ilişkileri ABD ve İngiltere’yi yeni bir stratejiye itti denebilir. NATO içerisinde Rusya’ya karşı bir takım ülkelerin yakın ilişkilerinden dolayı bir takım karar alma konusunda mekanizmanın hızlı işlememesi belki ABD’yi buna itmiş olabilir Türkiye’nin, bir anlamda yeni bir dış politika konseptiyle kendi sınırlarında olan stratejiye karşı yeni bir politika üretmesi gerekiyor. ABD, Rusya’ya karşı olası bir krizde Türkiye’den gerekli katkıyı alamayacağını düşündüğü için daha da alternatiflere girmiş gibi gözüküyor. ABD’nin zaten NATO ülkesi olan Türkiye’ye başta hava savunma sistemi olmak üzere F-35 askeri uçağı ve diğer silahları vermemesinin arkasında Türkiye’nin Rusya ile olan krizde ya bir şekilde tarafsız kalacağı ya da bir anlamda Rusya ile bir işbirliğine gidebileceği düşüncesi yer alıyor diyebiliriz.”
“Rusya NATO’ya ‘ayağını denk al’ diyor”
Your browser doesn’t support HTML5
Prof. Dr. Celalelettin Yavuz – “Rusya’nın NATO subaylarının çekilmesini istemesi yeni bir olay değil. Aslında 2007’den itibaren Rusya, Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’ndan çekilmişti. Rusya, Avrupa ve NATO’nun doğuya doğru genişlemesinden çok rahatsız idi. Bunu birçok defalar dile getirmişti. Rusya aslında NATO’ya ilk tepkisini nerede gösterdi? Gürcistan’a girdiği 2008 Ağustos ayında gösterdi. 2008 yılında Nisan ayında Bükreş Zirvesi’nde Rusya, NATO ortak üyesi idi. Ama birincisi NATO’nun doğuya genişlemesi, ikincisi 15 Şubat 2008’de Kosova’nın bağımsızlığını Yunanistan hariç batı ülkelerinin tanıması, Rusya’nın tanımamasıydı. Yine de Rusya’nın tepkisinin bu kadar büyüyeceğini düşünmüyorlardı. Bükreş Zirvesi’nde Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın NATO üyeliği perspektifi sunuldu. 3 Ağustos 2008’de Pekin Olimpiyatları’nda (Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir) Putin ile (ABD Başkanı) G. W. Bush yan yana olimpiyat açılışlarını izlerken Rusya orantısız güç ile Gürcistan’a girdi. Rusya burada dişini gösterdi. Dolayısıyla bu açılmayla birlikte ABD, Rus doğalgaz alanlarına yaptırım uygulandı, Türkiye’ye S-400 alıyor diye yaptırım uyguladı, Kuzey Akım - 2 nedeniyle 2019’da Trump yönetimi Alman firmalara yaptırım uyguladı ve projenin 94’ü bitmek üzereyken ‘Devam ederseniz yaptırım uygularız’ demişti. Biden yeni firmalar üzerinden olsa da yaptırım uyguluyor. Brexit ile İngiltere’nin AB’den ayrılması, Yunanistan’ın son dönemde NATO, AB üyesi olmasına rağmen Doğu Akdeniz’de yeni müttefikler arayışı... Bunlar diğer ülkelerin de, ‘NATO beyin ölümüne girdi’ diyen Fransa’ya inandığını gösteriyor. Dolayısıyla bu NATO ortaklığı işini ipe un sermek gibi Rusya artık ayrılmak istiyor. Rusya, bunu ifşa edip NATO’ya ‘ayağını denk al’ diyor. NATO, 10 yıl önceki NATO da değil.”
Türkiye’nin hem Batı ile hem Rusya’yla ilişkileri zorda mı?
VOA – “Rusya ile NATO arasında gerginliğin tırmanmasının Türkiye’ye yönelik olası etkileri neler olabilir?”
Prof. Dr. Celalettin Yavuz – “Türkiye için en önemli gelişmelerden birisi Ukrayna krizi. Tatar Türkleri’nin olduğu Kırım’ın, Rusya tarafından ilhak edilmesi. Türkiye’nin kabul edeceği bir durum değil, Kırım. Buna rağmen Rusya’yla ekonomik ilişkilerini iyi tutuyor. Rusya’yla enerji alanlarında önemli projelere imza attı. Suriye’de pek çok noktada Rusya’yla anlaşamıyor, Türkiye. En son 8 Ekim’de Soçi’deki görüşmede ilk sorunlardan birisi Suriye ve İdlib deniyordu. Uzlaşmaya rağmen saldırıların devam ettiğini görüyoruz. Erdoğan’ın yaptığı görüşme sonrası rejim güçlerince İdlib’e saldırı oldu. Suriye’nin geleceği konusunda anlaşamıyoruz.”
Prof. Dr. Salih Yılmaz – “Şu anda ABD’deki Biden yönetimi, Türkiye ile tüm askeri ilişkilerini dondurmuş gibi görünüyor. Özellikle Yunanistan ile savunma işbirliği anlaşmalarını yenilemeleri; NATO’nun askeri etkinlik alanlarının bir kısmını Yunanistan ve Romanya’ya kaydıracakları anlamına geliyor. Bir diğer etki ise (ABD) Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum kesimini destekleyici stratejiler yürütüyor. ABD, Türkiye’yi başta ekonomik anlamda, askeri anlamda baskılayarak bir takım askeri ambargo uygulayarak bir kriz çıkması üzerine bir strateji uyguluyor olabilir. Lüksemburg’da AB Dışişleri Bakanları toplanmışlar ve Türkiye’de bu toplantıda önemli konu başlıklarından birisiydi. Bu on büyükelçinin açıklaması doğrudan o bakanlar toplantısıyla alakalı.
Kendi devletlerinden aldıkları direktifle bu açıklamayı yaptılar. Bunun nedeni de Kasım ayında tekrardan Dışişleri Bakanları toplanacaklar ve Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye’ye karşı yaptırım kararı almayı düşünüyorlar. Ancak Rusya’nın da İdlib politikası gerçekten Türkiye’yle olan ilişkilerine zarar veriyor. Aslında Rusya açısından Suriye’de bulunması Esad rejimini ayakta tutabilmesi kendisi için bir başarıymış gibi gözükebilir ama ABD’nin Rusya’yı Suriye ile oyalayarak bir anlamda Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de güçlerini takviye etmesi, yeni bir strateji uygulaması, Rusya’yı yeni bir politika gütmeye itebilir. Son Soçi toplantısında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, Türkiye’nin kırmızı çizgileri Sayın Putin’e bildirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye, zaman geçmeden bir an önce Suriye’de yeni anayasa yazılması ve yeni seçimlerin yapılmasını istiyor. Burada Rusya’nın Suriye’deki varlığı kendinden çok İran’a büyük avantajlar kazandırıyor. Ama Türkiye’yi tamamen Suriye’den çıkarma anlayışı, Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştıracaktır.”