PKK lideri Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini etkilemesiyle bilinen Amerikalı siyasi teorisyen Murray Bookchin’in, Suriye’nin kuzeyinde (Rojava) yaşayan Kürtler ve bölgedeki Kürt siyasi güçlerinin oluşturmaya çalıştığı “otonom” yapılanmaya yol gösterici isim olduğu bildiriliyor.
Kürt bölgelerinde egemen olan siyasal parti PYD ve silahlı kolu YPG’nin giderek “kendi kendini yönetme” noktasına ulaşmasında “Bookchin etkisi” yaklaşımına dikkat çekiliyor.
ABD’nin Vermont Eyaleti’nde yaşayan ve 2006’da ölen yazar ve siyasi teorisyen Murray Bookchin, anarşist, özgürlükçü sosyalist ve tarihçi olarak tanımlanıyor. Ancak, ABD’de sosyal ve akademik alanlarda pek fazla etki göstermiş bir isim olmamasına rağmen, Bookchin, Suriyeli Kürtler için “yönetim modeli” sunuyor. Suriye’deki Kürt dersliklerinde öğrencilere Murray Bookchin öğretilirken, YPG’ye katılan savaşçılar da yine aynı kaynaktan ilham alarak besleniyor.
Murray Bookchin, Kürtler’e duyduğu sempati ve yakınlığı ile de biliniyor. Kızı Debbie Bookchin, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “1991’de yazdığı bir günlük notunda, Halepçe saldırısına atıfla, Irak’ta Saddam Hüseyin’in Kürtler’i katletmesinden duyduğu acıyı anlatıyor” dedi. Debbie Bookchin, babasının, Kürtler’in defalarca ihanete uğramasından çok rahatsızlık duyduğunu da söyledi.
Bookchin doktrini, “demokratik konfederalizm” ya da “demokratik ulus” olarak tanımlanıyor. Suriye’de yaşayan iki milyon Kürt ise Bookchin’i adeta bir bayrak haline getirmiş durumda.
Rusya’dan göç eden Yahudi bir ailenin oğlu olan Murray Bookchin, 1930’lu yıllardaki Büyük Buhran döneminde sol ve sosyalist düşüncelerden etkilendi.
Büyükanne etkisi
Hayat arkadaşı olan biyografi yazarı Janet Biehl, Bookchin’in, merkeziyetçi devlet otoritesine karşı çıkan bir düşünceyİ savunduğunu kaydetti. Janet Biehl’e göre, Bookchin en çok bir devrimci olan büyükannesinden etkilendi. Biehl, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “halkın, en taban noktadan örgütlenerek karar alma mekanizmasıyla güçlenmesi gerektiğine inanırdı. Antik Atina’daki gibi yüz-yüze demokrasi” dedi.
Bookchin, 2004 yılında, İmralı’da hapis olan PKK lideri Abdullah Öcalan ile yazışmaya başladı. Türkiye ve ABD, PKK’yı bir terör örgütü olarak tanımlıyor.
Öcalan, Bookchin’in kitaplarını cezaevinde okumaya başladı. Kitaplar, Öcalan’ın düşüncelerini ve PKK’nın yaklaşımlarını etkilemeye başladı. Suriye’de 2011’de patlak veren iç savaş, kuzeyde yaşayan Kürt grupların kendi bölgelerinde etkin olmasını beraberinde getirdi. PYD ve silahlı kanadı YPG Kürt bölgelerinde hakim ve yöneten unsurlar haline geldi. PYD’nin Kürt kantonlarındaki yönetimi tamamen Murray Bookchin’in yazılarını kılavuz alıyor. Yerel halk, mutlaka alınan kararlarla ilgili süreçlerde bir rol oynuyor.
Ankara, PYD’nin “PKK’nın Suriye kolu” olduğunu belirtiyor. IŞİD ile mücadele ederken gösterdiği etki ise PYD’nin silahlı kolu YPG’yi “ABD’nin müttefiki” haline getirdi. PYD/YPG meselesi, Ankara ile Washington arasındaki “en ciddi sorunlar” listesinin en üst sıralarında yer almayı sürdürüyor. Ankara, sık sık Washington’a “YPG’ye silah desteği vermemesi” çağrısında bulunuyor. Washington ise YPG’ye silah verilmediğini belirtiyor.
PKK/PYD siyasi çizgisinin Bookchin’den çok etkilendiği bir diğer alan kadın-erkek eşitliği. YPG’nin sadece kadın savaşçılardan oluşan kolu olan YPJ, IŞİD ile mücadelede gösterdiği savaş cesareti ile Batı medyasına sık sık konu olmaya devam ediyor.
Debbie Bookchin, “Babam, düşüncelerinin hayata geçirildiğini görse çok mutlu olurdu” dedi. Debbie Bookchin, Kürtler’in Suriye’deki “otonom yönetim” deneyiminin bir model olduğu görüşünü dile getirdi.
Tasarım gerçek mi?
Ancak, çeşitli insan hakları savunucuları, Suriye’nin kuzeyinde Murray Bookchin’i model alan Kürt yönetim deneyiminin, Kürt siyasi güçlerinin savunduğu ideallere uygun davranmadığını belirtiyor.
El-Hayat gazetesinden Hosheng Ose, PYD’nin, bölgedeki yeni bir hareketin öncüsüymüş gibi kendini pazarlamasına karşın, katı ve baskıcı Stalinist uygulamalardan arınmadığını söyledi. Diğer bazı uzmanlar da bu görüşe katılıyor ve Murray Bookchin’in tasarımladığı çevre ve demokrasi vizyonunun Suriyeli Kürtler tarafından yaşama geçirilmediğini ifade ediyorlar.
Ose, “Dışarıdan bakılınca Suriye’deki Kürt deneyimi çekici ve kendine özgü görünüyor. Ancak, mikro düzeyde bir gecede düzeltilemeyecek kadar çok sayıda eksiklik var” dedi.