Türkiye’de referandum sonucuna ilişkin tartışmalar sürerken konu Amerika’nın da gündeminde. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Sınırlı Referandum Gözlem Heyeti’nin, ön raporunda Türkiye’nin devlet olarak “eşitsizlik ve tarafsızlık” taahhütlerine uymadığını açıklaması Washington’da da yankı uyandırıd. Türkiye üzerine çalışmalar yürüten uzmanlar bu konuya ilişkin görüşlerini Amerika’nın Sesi ile paylaştı.
16 Nisan’daki 18 maddelik anayasa değişikliğine ilişkin referandumun ardından gözler bir kez daha Türkiye’ye çevrildi. Washington da referandumu yakından takip etti. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan referandumun hemen ardından temkinli açıklamalar gelse de, Başkan Donald Trump, Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak kutladı. Bir anlamda, tüm tartışmalara karşın Washington Erdoğan’ın kazandığı zaferin meşruiyetini kabul etti.
Merkezi Washington’daki Partilerüstü Politika Merkezi’nin düzenlediği panelde de referandum sonrası Türkiye’ye yönelik öngörülerde bulunuldu.
Türkiye üzerine çalışmalar yürüten ve panele katılan uzmanlar da söylemlerinde temkinli, ancak endişelerini dile getirmekten de çekinmiyor. Hudson Enstitüsü uzmanlarından Eric Brown da bu uzmanlardan: ”Biz Amerikalılar olarak Türkiye için en iyisini ister ve ülkenin önüne daha güzel günler olmasını umarız. Ama ülkedeki siyasi gelişmeler ışığında endişelerim var. Bunun nedenlerinden biri ülke içindeki bölünmüşlük. Ayrıca Türkiye’nin çevresinde yaşananlar. Bu da güvenlik endişelerini arttırıyor. Umarım Amerika ve Türkiye güvenliği sağlamak için birlikte hareket eder. Ancak Washington ve Ankara arasındaki ilişkiler gözönüne alındığında bu, zor görünüyor."
Partilerüstü Politika Merkezi uzmanlarından Nicholas Danforth’un değerlendirmeleri de çok farklı değil; Yalnızca kendi adıma değil Washington’dan Türkiye’yi takip edenler adına da konuşabilirim ki kaygılarımız var. Bunda Türk Amerikan ilişkilerinin köklü geçmişi, Türk demokrasisinin geleceğine yönelik iyimser beklentiler ve ben de dahil olmak üzere birçoklarının kişisel ilgileri de etkili. Bu da ülkenin demokratik vaadlerinin boşa çıkacağı ve tek adam yönetiminin hayata geçeceğiyolundaki endişelerinden kaynaklanıyor.“
Peki Türkiye’yi yakından izleyen uzmanlara göre, bundan böyle nasıl bir Erdoğan göreceğiz? Nick Danforth şöyle konuşuyor: ”Çok farklı bir Erdoğan göreceğimizi düşünmüyorum. Erdoğan’ın artık yeni bir etiketi olacak. Daha önceki dönemin aksine daha az ayrıştırıcı olmalı. Şu anda Türkiye tehdit altında bir ülke, dış güçlerin hedefinde bir ülke olarak yansıtılıyor. Buna kendi inanıyor olsa da dışarıdan bakınca açıkça bu, koltuğunu korumak için kullandığı bir söylem gibi görünüyor. Ve bu durumu basın özgürlüğüne yönelik baskılar için kullanıyor gibi algılanıyor. Türkiye’nin bölgesinde etkin, güçlü, güvenilir bir ülke olması, komşularıyla hem batıda, hem doğuda iyi ilişkiler sürdürmesi için dış politikada daha pragmatist bir yaklaşım izlemeli. Örneğin Hollanda gibi ülkelerle yaşanan gerginlik, Amerikan yetkililerinin suçlanması, darbe girişiminin arkasında Amerika’nın olduğunun ima edilmesi. Ülke içinde yaşananlar dış politikayı etkilememeli. Bu, onu ve ülkeyi zor durumda bırakır. Ülkenin ihtiyacı olan Türkiye’yi refaha ve güce kavuşturacak başarılı bir dış politika yürütemezse, bunun ülke içindeki başarılı siyasetine de olumsuz etkisi olur. Erdoğan yönetime geldiğinden bu yana bir bölünmüşlük var. Ülkede bir grup onu çok seviyor, ikna olmuş ve destekliyor. Ya da tamamen karşı. 2002 yılından bu yana durum böyle."
Ankara’nın imza attığı uluslararası anlaşmalar uyarınca, Mart ayından buyanaTürkiye’de anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması sürecini izleyen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Sınırlı Referandum Gözlem Heyeti, ön raporunda Türkiye’nin devlet olarak “eşitsizlik ve tarafsızlık” taahhütlerine uymadığını açıkladı. İşte bu rapor, referandum öncesi kaygıların yüksek sesle dile getirildiği Amerika’da da önemli bir gündem maddesi oldu.
Eric Brown bu konuda şunları söylüyor: "AGİT raporunu gördüm. Referandumun meşruluğu sorgulanıyor. Oylamada hile yapıldığı konusunda endişeler var. Ülkenin çeşitli bölgelerinde neler yaşandı tam olarak açığa kavuşturulacağını umuyoruz. “
Danforth ise şu görüşte: “Referandumdan önce yürütülen kampanyaların adil olmadığını dile getirenler oldu. Pazar günü oylama sırasında da soru işaretleri vardı.Henüz dumanı üzerinde ancak AGİT endişelerini açıkladı. Eğer Türk hükümeti bu sorulara tatmin edici cevaplar veremezse referandumun ve Erdoğan’ın meşruluğu sorgulanır. Türkiye’nin demokrasisi üzerindeki kara bulutlar kalkmaz.”
Eric Brown’a göre Türkiye’nin 16 Nisan’da verdiği kararda 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin etkisi büyük: “Darbe girişimini ve darbe karşıtı önlemleri tümüyle anlamadan referandumun sonuçlarını anlamayamazsınız. Darbe girişimi Türk toplumunda kutuplaşma doğurdu darbe karşıtı eylemler de bu kutuplaşmayı daha da keskinleştirdi. Kurumlara zarar verdi. Halk istikrara aç, bu çok açık ve ülkenin en az yarısı istikrarın güçlü bir yönetimle sağlanabileceği inancında, ama bence Türkiye gibi büyük ve önemli bir ülkede, güçlü yönetimin istikrarı sağlayabileceğine dairşüphelerim var. Ülke derinden ikiye bölünmüş gibi görünüyor.“
Anayasa değişikliği oylamasının en dikkat çeken sonuçlarından biri de Kürtler’in yaşadığı illerdeki oy değişimleriydi. HDP’nin desteklediği ‘Hayır’ cephesinin aldığı oy oranı partinin önceki seçimlerde aldığı oy oranının altında kaldı. ‘Evet’ oylarının oranıysa AK Parti’nin daha önceki seçimlerde aldığı oyların üstündeydi. Kürt oylarındaki bu hareketliliğin altında Kürt sorununun demokratik çözümünde umutların AK Parti’ye ve Erdoğan’a bağlanmasının yattığı yorumları yapılıyor. Peki bu noktada referandum sonucu Kürt toplumunu nasıl etkileyecek?
Eric Brown bu soruya yanıt olarak, ” Türkiye’nin güneydoğusunun barış ve istikrara ihtiyacı var. Terör örgütü PKK’ya giderek artan bir nefret var. Türk ordusunun ağır bir askeri mücadelesi var. Umarım bölgede herşey düzelir. Ama maalesefben bu konuda çok iyimser değilim. Ülkenin güvenliği ve huzuru için barış görüşmelerinin tekrar başlaması lazım. Barış sürecini ileriye taşıyacak yapılar bölündü. Tabii bu arada hapiste olan muhalifler var. Bu da barış sürecinin aleyhinde bir durum” şeklinde konuşuyor.
Nick Danforth ise, ”Türkiye, PKK ile barış görüşmelerine dönebilir ki burada herkes bunu görmekten çok memnun olur" diyor.
Görünen o ki karşılıklı ziyaretler ve görüşme trafiğine karşın Washington Ankara hattında soğuk rüzgarlar esse de Türkiye’de olup bitenler Amerika’da yakından izleniyor ve izlenmeye devam edecek.