Amerika-Türkiye ilişkileri Washington’da düzenlenen bir panelde masaya yatırıldı. Panele katılan konuşmacılar iki ülke ilişkilerinin sıra dışı bir dönemden geçtiğini belirtmekle birlikte, geleceğe dair olumlu mesajlar verdi.
Türk Mirası Vakfı (Turkish Heritage Organization) adlı kuruluşun Washington’da düzenlediği panelde Türk Amerikan ilişkileri tartışıldı. Panelin adı “Suriye’de Türk Amerikan İşbirliği ve Amerika’nın Ortadoğu’daki Rolü” idi.
Panele Kongre eski üyesi, Türk Amerikan dostluk grubu eski başkanı ve şimdilerde Daniel Abraham Ortadoğu Barış Merkezi’nin başkanlığını yapan Robert Wexler, Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey askeri danışmanı albay Rich Outzen ve Suriye muhalefetinden, Yüksek Müzakere Komitesi siyasi danışmanı Bassam Barabandi katıldı.
Wexler, Suriye konusunda Başkan Trump’ın seçeneklerinin, Rusya, Türkiye, Sünni Araplar ve Mısır’ı içerdiği mesajı verdi: "Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil yaptığı bütün görüşmeler yeni değişen stratejiyle ilgili. Yeni strateji Sünni Arap-Amerikan bloğu geliştirmek, İran ve Rusya’nın Ortadoğu’daki gündemine karşı İsrail ve Türkiye’yi öne çıkarmak.”
Robert Wexler, bu çerçevede Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden normalleşmesinin önemini vurguladı. Eski Kongre üyesi iki ülke ilişkilerinin yeniden başlamasının kritik önemde olduğunu söyledi.
Wexler, İsrail’le Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelemesinin, Kongre’ye Türkiye’ye yönelik politikasında rahatlık sağladığını belirtti.
Bassam Barabandi de Suriye’de bugün sorunun IŞİD olmadığını belirterek, bütün Ortadoğu’nun istikrarsızlaşmakta olduğu uyarısında bulundu: ”Suriye sorunu devam ettikçe, Ortadoğu daha fazla istikrarsızlaşıyor. Bu, Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak, Körfez ülkeleri ve İsrail’i etkiledi, Beyaz Saray’da Oval Ofis’te olsaydım, Ortadoğu’ya istikrar getirecek statejinin uygulamaya geçirilmesini isterdim. Bunu Sünni Arap Koalisyonu oluşturarak, Amerika’nın müttefikleri olan Türkiye, Suudi Arabistan organize ederek, Lübnan ve Ürdün’ün istikrarsızlaşmasını önleyerek yapabilirler. Ortadoğu’yu IŞİD’e karşı Kürtleri destekleyerek istikrarlı hale getiremezler, bütün bölgeyi istikrara kavuşturmak adına küçük bir gruba dayanmak anlam ifade etmiyor, bence büyük resme odaklanmak gerekiyor.”
Barabandi, uzun vadeli çözümlerin, Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail, Ürdün gibi devletlerle sağlanabileceğini vurguladı.
Barabandi’nin uzun vadeli çözümlerle ilgili düşüncelerine katıldığını belirten Rich Outzen de bunun Türkiye-Amerika arasında görüş ayrılığına neden olan konulardan biri olduğunu kaydetti: “Bence bu görüş ayrılığı devam ediyor, Kürt gerçekliği karışık bir konu, bu konuda Ankara, Suriye muhalefeti ve diğer müttefiklerle Suriye’de uzun dönemli çözümlerin nasıl olacağına dair ciddi görüşmeler yapmalıyız, daha geniş bir strateji oluşturmanın gerisindeyiz.”
Suriye’de güvenli bölge oluşturulması konusuna da değinen Outzen, sürekli ateşkes olmadan güvenli bölge oluşturmanın zorluğuna dikkat çekti: “Güvenli bölge oluşturmak için bir iki yıl öncesine göre daha iyi bir ortam var, bu diplomatik ilgiyi hak ediyor. Bunun için alanda askerleriniz olmalı, intihar saldırılarını engelleyebilmelisiniz, olması gereken kimin hangi bölgeyi kontrol edeceğine dair uzlaşmaya varmak, bir şey empoze mi edeceksiniz yoksa olan bir şeyi organize mi edeceksiniz, eğer bu konuda Amerika taahhüt altına girerse eminim oradakileri herhangi bir ihlale karşı korumamız gerekecek.”
Ankara-Washington ilişkilerine de değinen Outzen, Türkiye’nin kritik önemde bir NATO müttefiki olduğunu söyledi. Suriye’nin kuzeyinden çıkınca Türk-Amerikan ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirten Outzen, Rakka’nın düştükten sonra iki ülke ilişkilerindeki baskının azalacağını da kaydetti: ”Kısa süre önce Türkiye’deydim, işbirliğinin yüksek seviyede olduğunu söyleyebilirim, Suriye konusunun zor olduğunu kabul ediyorum, ama benim izlenimim yeni yönetim geleneksel ilişkilere inanıyor ve bunu yeniden canlandırmak istiyor. Geçen 6 haftada Türk Amerikan askeri ve diplomatik ilişkileri muhteşemdi, bence bu, ilişkilere ivme kazandırmak için bir fırsat.”
Outzen, Türkiye’nin bütün Kürt gruplar ve muhaliflerle görüşmesi gerektiğini de vurguladı: ”Kişisel kahramanlarımdan biri olan Mustafa Kemal Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avustralya ve Yeni Zelandalılar’a seslenirken savaşta Türk-Osmanlı askerlerini öldüren Anzaklar için ‘onlar şimdi bizim çocuklarımız olmuşlardır’ dedi. Türkiye barış yapan bir tarihe sahip. YPG, PYD, PKK’ya baktığınızda da paralel bir sorun var, gerçek şu ki dostlarınızla barış yapmazsanız, düşmanlarınızla barış yaparsınız. Türkiye PKK ile barış yapmak istedi ama Suriye’deki savaş bu süreci baltaladı, savaş Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerle Araplar’ın ilişkilerini de baltaladı, Suriye’de 2012’den buyana olanlar Türkiye-Amerika ilişkilerini kötü etkiledi, eğer Türkiye ile Amerika arasında doğru diplomasi bulunursa savaş sonrası dönemde bütün Araplar, Kürtler ve Suriye toplumunun ses bulduğu bir ortamda bu gruplar işin yasal kısmında olabilirler ve silahlarını Türkiye’ye doğrultma amacında olmazlar, bence bu konu üzerinde çalışılmalı. Bu soruna siyasi açıdan çözüm bulunmalı.”
Türkiye’nin 3,5 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını hatırlatan Robert Wexler, Ankara’nın bu konuda övgüyü hak ettiğini belirtti ve ‘biz Amerikalılar ise 10 ya da 20 bin sığınmacıyı almaktan bahsediyoruz’ dedi.
Wexler, Fethullah Gülen’in iade edilme sürecine değindi ve bu konuda kimsenin melek olmadığını söyledi: “Hamaslı liderler birçok defa Türkiye’ye çağrıldı, Hamas Amerika’da terör örgütü olarak kabul ediliyor, Türkiye bunu farklı görüyor, bu terör örgütü iyidir, diğeri kötüdür demek istemiyorum, eğer bu karmaşık konuya iki dost iki müttefik gibi yaklaşacaksak Amerikalı dostlarınıza taraf seçin şeklinde yaklaşımları durdurun, Amerika’da yasalar var ve biz yasaları takip ediyoruz, Gülen iade edilir ya da edilmez ama siz Amerikan yönetimini “tarafını seç” senaryosuna koyamazsınız.”
Wexler ve Outzen iki ülke arasındaki anlaşmazlıklara rağmen Ankara ve Washington ilişkilerinin geleceğine dair olumlu inançlarını vurguladılar.