Türk Lirası’nın dolar karşısında yaşadığı değer kaybının yabancı yatırımcıların Türkiye’den uzaklaşmasına neden olduğu yorumları yapılırken, New York’tan yatırım uzmanı Altan Ergün, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik soru işaretlerinin de yatırımcıların bu kararında etkili olduğunu söyledi.
Your browser doesn’t support HTML5
Stüdyo VOA yayınına katılan Ergün, “Amerika Merkez Bankası’nı, Bank of England’ı, Bundesbank Alman Bankası’nı, Bank of Japan’ı aldığımızda merkez bankalarının ana ‘operating’ felsefesi bağımsızlıklarından kaynaklanıyor. Türkiye'deki Merkez Bankası'nın bağımsız olarak para politikalarını etkilemeyeceği ve genel olarak global manada çalışan para politikalarına uygun kendi kararlarını veremeyeceklerini düşündükleri için, Türkiye'nin para politikalarına olan güvende sıkıntılar doğdu. Kredibilite meselesi de; tabii ki sermayenin gelişi Türk parasındaki satışın artışına sebep oldu. Diğer bir taraftan da Türkiye'de tabii ki Amerika'daki reel faizler de diyelim ki eksi 65- eksi 100 arasında gidiyor fakat Türkiye'deki enflasyonu, yüzde 20 olarak devletin verdiği rakamları kabul edersek, faizlere baktığımızda negatif, eksi 5 gibi bir reel faiz ile karşı karşıyayız. Fakat piyasaların düşündüğü enflasyon rakamı tabii ki bu yüzde 20'den çok çok daha fazla olduğu için, Türkiye'deki reel faizlerin çift hanelerde olduğunu, bu bakımdan sermayenin veya kapital piyasaların da varolan risklere göre getiri kazanamayacağını düşündüğü için Türkiye'de bir nevi para biriminde ve varlıklarında satışlara sebep oluyor. İhracat rakamlarındaki pozitif trendin COVID açılımından sonraki durumuna bağlı olarak da durumu değerlendireceğiz fakat parayı koruyabilme veya savunabilme yeteneğinde rezervlerdeki negatif durumdan dolayı zor bir durumda olduğu için TL'nin kendisini koruyabilmesi için farklı bir politikayla yaklaşması gerektiğini düşünmekte yatırımcılar” dedi.
Yeni varyant piyasaları nasıl etkileyecek?
Yatırım uzmanı Ergün, Omicron varyantının daha şimdiden ekonomi üzerinde etkileri görülse de, yeni varyantla ilgili verilerin az olmasının piyasalarda belirsizliğe neden olduğunu söyledi.
Altan Ergün, “Daha önce 2020'de yaşadığımız Amerikan tarihinin en hızlı ve en sert ve en kısa satışıyla krize girmesine sebep olan bir virüsün bu varyantının mutasyonlarının ne anlama geleceğini bilmiyoruz. Birçok mutasyon oldu. Hızlı şekilde yayıldı. Fakat ölümcüllük oranının yine daha az olduğunu düşünmekte piyasalar. Fakat bu sınırların kapanmasıyla beraber ve gerçek manada bu ‘protein spike’ların 20'ye yakın veya daha fazlasından bahsediyoruz, ne anlama geldiği, yan etkilerinin ne olabileceğini bilmediğimiz için bilinmeyen bir riskle karşı karşıyayız. Sayın Fauci’nin dediği veya Moderna’nın yaptığı açıklamalar var. Pfizer’ın CEO’sunun Bloomberg’e verdiği demeçlerle var olan kapasitelerini hızlı bir şekilde yeni virüse karşı da kullanabileceklerini söylediler. Tabii ki bunlar hala belirsizliğini sürdüren, önümüzdeki iki hafta içinde ne anlama geleceğini çözebileceğimiz konular. Fakat ekonomik rekabetin ne kadar kırılgan olduğunu, faizlerin artma fazında bulunduğunu, Fed'in bilançosunu değiştirmesiyle ilgili pozisyona geçtiğini düşündüğümüzde kırılganlığını arttırabilecek faktörler olarak düşünebiliriz. Piyasaların en hızlı verdiği etki; 2022'de iki tane faiz artışına gideceğini düşünüyorduk ABD Merkez Bankası’nın, bu iki tane faiz artışının yani 0,25'lik artışın bir tanesini 2022'den 2023’e attı çok hızlı bir şekilde ve FED’in anında olmasa bile para politikalarında bir değişikliğe gidebilme ihtimalini de arttırmış oldu. Bu bakımdan bu virüs beklediğimizden çok farklı bir virüs. Fakat şu an itibariyle hangi yöne gideceğini tam olarak bilmiyoruz” diye konuştu.
"ABD'deki enflasyon artışı herkesin beklediğinden çok fazla"
‘‘Amerika’daki enflasyon artışı herkesin beklediğinden çok fazla ve çok hızlı bir şekilde devam ediyor” değerlendirmesinde bulunan Ergün, ‘‘Şu anda kendi düşüncemiz; bir nevi piyasaların enflasyonla ilgili olan beklentilerini ‘adjust’ edeceği yani daha üste gideceği düşüncesi. Bunu esasında Jerome Powell kontrol altına alabilmek için hafif basamaklarla para politikalarında değişikliğe giderek de gösterdi. İlk önce faiz arttırımlarını öne aldı. Daha sonrasında ‘asset purchase’ları dediğimiz yani hem piyasalardaki 10 yıllık bonoların ve 30 yıllık mortgage bonolarının alımlarını durdurabilmek için koyduğu zaman dilimini daha hızlı bir zaman dilimine çekerek piyasadaki likiditeyi çekmeye çalıştı. Bir nevi enflasyonla ilgili beklentilerini sözlü olarak FED değiştirmemiş olsa da bunu kontrole alabilmek için bir nevi beklediğinden daha yukarda gittiğini de kabul ederek hafif hafif değişikliklere gitti. Şu an itibariyle maaşlardaki artışı koyduğumuzda kira gelirleri, kiranın artışının enflasyona katkısının zaman içinde geleceğini düşündüğümüzde Amerika'daki enflasyonun son 20- 30 yıldaki en yüksek seviyesini korumaya devam edeceği ve 2022’deki en büyük tartışmalardan birinin FED'in bununla ilgili farklı atılımlara, adımlara veya söylemlere gidip gitmeyeceği olacak. Tabii bu da piyasalardaki faiz artışlarında bono piyasalarında riskli olarak görebileceğimiz mal varlıklarına, gayrimenkule kadar birçok şeyi hızlı bir şekilde değiştirebilir” ifadesine yer verdi.