Çoğunluk beyaz tişört giyse de arada tek tük kırmızı tişörtlüler de var. Ama hepsinin üzerinde aynı şapkalarda olduğu gibi “adalet” yazıyor. Bazılar ise onca yol yürümesine rağmen ellerindeki adalet yazılı dövizleri inatla bırakmadan taşımaya devam ediyor.
Kitle Düzce'den Sakarya'ya doğru yürüyor. İstikamet İstanbul, Maltepe.
Yıllardır D 100 olarak adlandırılmasına rağmen halkın E-5 olarak adlandırıldığı yol üzerindeler. Çoğunluk emniyet şeridinden ilerliyor. Ama görevli otobüslerden yükselen uyarılara rağmen şağ şeritten yürüyenler de var.
Saat daha onu birkaç dakika geçiyor ama termometre 32 dereceyi aşıyor. Ama binlerce kişiden oluşan kortejde en ufak bir tempo değişikliği yok. Katılımcılar arasında köylü de kentli de var. Zonguldak Ereğli'den gelenler de orada, Mersin Tarsus'tan da.
Kadın erkek dengesi de oluşmuş, genç yaşlı dengesi de, hatta yer yer anne ve babalarının elinden tutan çocukların da görüldüğü oluyor.
Herkesin ağzında tek bir slogan var, ”hak, hukuk, adalet”.
Hemen arkamızdan yürüyen kalabalık Beşiktaşlı grubu uzun yürüyüşte tribünden çok sevdikleri besteleri mırıldansalar da sonunda yine şarkılar “hak hukuk adalet”e bağlanıyor. Cumartesi günkü yürüyüşün en renkli grubu olan Beşiktaşlılar, karşı şeritte durup rabia işareti yapıp, çeşitli hakaretlerde bulunan protestocu küçük gruplara da en sert tepki gösterenler oluyor. Ancak “tribünün ağır abileri”nin ve yürüyüşün kıdemli ablaların telkinleriyle sıcak temas olmadan bu badireler atlatılıyor.
Yürüyüşe 1111 metre uzunluğunda bayrak getirildi
Grubun ön tarafında ise CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yürüyor. 69 yaşındaki ana muhalefet lideri, adalet yürüyüşünün 17'nci günü olmasına rağmen aynı hızda yürümeye devam ediyor.
Ana muhalefet partisi genel başkanı yanında Şişli eski belediye başkanı Mustafa Sarıgül ve Anti Kapitalist Müslümanlar hareketinin fikir babası İhsan Eliaçık’la birlikte 2015 yılında Diyarbakır’da öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi de yürüdü.
Bugün ayrıca 1111 metre uzunluğundaki Türk bayrağı da bir süre taşındı.
Avukatlardan oluşan geniş bir grup cübbeleriyle yürüyüşe katılırken aralarında Aslı Erdoğan, Ceren Sözeri, Ayşe Sözeri’nin bulunduğu kadın yazarlar da güneşten korunmak için başlarına taktıkları üzerinde adalet yazılı mor bandanalarla bir süre CHP liderinin yanında yer aldılar. KHK ile üniversiteden atılan akademisyenler de yürüyüşteydiler.
Taşeron İşçiler: OHAL’le haklarımız elimizden alınıyor, adalet istiyoruz
Toplumun her kesiminden insan ve grup farklı nedenlerde bu yürüyüşün adalet arayışlarına destek olmasını umuyor. Bir grup taşeron işçiyle birlikte yürüyüşe katılan Taşeron İşçileri Dayanışma Derneği Başkanı Cemal Bilgin, Türkiye’nin en büyük sorunun adaletsizlik ve hukuksuzluk olduğu görüşünde.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi yemekhanesinde yaşanan besin zehirlenmesinde taşeron firmanın ihmali olduğunu belgeledikten sonra işten atılan, işe iadesi davasını kazandığı halde OHAL gerekçe gösterilerek işine dönmesine izin verilmeyen Bilgin, Amerika’nın Sesi’ne, taşeron işçilerin bu yürüyüşte yer almasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Bilgin, “Maalesef ülkemizde hak hukuk adalet kalmadı. İşçiler, emekçiler, çiftçiler, bu haklardan mahrum, 1970’lerde 1980’lerde büyük mücadelelerle elde ettikleri haklar ellerinden alınıyor. Toplu sözleşmelerde patrona karşı zayıf olan tarafız. İstediğimiz olmayınca greve gitmek istiyoruz. Ama OHAL ya da milli güvenlik gerekçe gösterilerek işçilerin hakları askıya alınıyor ve patronla anlaşmaya zorlanıyoruz” dedi.
Güneş Cengiz: Bizim korkusuzluğumuz onların korkusu olacak
KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri Sendikası yöneticilerinden Güneş Cengiz de son birkaç yılda adaletin ne kadar önemli olduğunun iyice belirginleştiği kanısında.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Cengiz, “Öncelikle sosyal hakların gasp edilmesinden rahatsız olduğumuz ve Enis Berberoğlu haksız yere tutuklandığı için bu sıcakta yürüyoruz. İnsana ekmek su hava kadar adalet de gerekiyor. Haksızlıkları vicdanınız hissettiğinde aynı şekilde yaşayamıyorsunuz. Bu diktavari yönetim şeklinin bize sunduğu düzeni istemiyoruz. Korku ve baskı rejim var. Vatandaş kamu mallarının peşkeş çekilmesinden rahatsız. Ama kendini ifade etmekten çekiniyor. Bizim korkusuzluğumuz bunları bu halka reva görenlerin korkusun olacak” diye konuşuyor.
Tutuklu gazetecilere kelebeklerden oluşan şemsiyeyle özgürlük istendi
Yürüyüşteki en ilginç eylemcilerden biri Ruhi Dostlar Korosu koristi Ümran Serhan’dı. Silivri’de tutuklu buluna Cumhuriyet gazetesi yazarı Güray Öz’ün torunun yaptığı kelebek resminin Öz’e verilmediğini Zeynep Oral’ın köşesinde okuyan Serhan, kelebeklerden oluşan bir şemsiye yaparak yürüyüşe katılmış. Göğsünde de KHK’yla atıldıkları üniversitelerindeki görevlerine dönmek için açlık grevi başlattıktan sonra tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın resimlerini taşıyor.
Serhan, “Adalet, günümüzün en temel meselesi Ben Zeynep Oral’ın yazısını okuduktan sonra hapiste bulunan gazeteciler için bu şemsiyeyi yaptım. Onların özgürlüklerini kavuşmalarını istiyorum. Başta Nuriye ve Semih olmak üzere üniversitelerden haksız yere atılanlara da bu toplum duyarsız kalmamalı” diyor.
10 bin kişilik kumanya dağıtıldı
Yürüyüş boyunca CHP’li belediyelerin organizasyonunda yol boyunca su dağıtılıyor. Yürüyüşçüler kendilerine refakat eden polis ve askerlerin de su almalarına özel bir hassasiyet gösteriyor. Hassasiyet öyle yüksek ki görevli otobüsten "jandarma arkadaşlarımızı unutmayalım" sözlerine kalabalıktan "onlar jandarma değil komando" diye yanıt veriliyor.
Öğle molası saat 11.30’da Sakarya merkeze yedi kilometre uzaklıktaki Erenler ilçesi Bekirpaşa mevkiinde veriliyor. Mola noktasında seyyar tuvaletler kuruluyor, yeşil fasulye, makarna, Kemal Paşa tatlısı ve ayrandan oluşan 10 bin adet kumanya dağıtılıyor.
İlk mola anında yürüyüş içinde bulunan bando grubu İzmir marşını çalmaya başlıyor. İlk günden beri adalet yürüyüşünde yer alan Veysel Kılıç da çocuklarıyla birlikte "İzmir'in dağlarında çiçekler açar" diyerek eşlik ediyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi'nde yer aldığı gerekçesiyle cezaevine konan 262 Hava Harp Okulu öğrencisinden birinin babası olan Kılıç, etrafındakileri yalnız oğlu için haksızlığa uğrayan herkes için adalet istediğini anlatıyor.
Akşam yürüyüşünün 17'de başlayacağı ilan ediliyor.
Güneşten korunmak isteyen eylemcilerin bir bölümü mısır tarlalarına doğru giderken kimileri herhangi bir duvarın dibindeki minik bir gölgede ya da kuru otların üzerinde kestirmenin yollarını arıyor.
En yaşlı yürüyüşçü: Torunlarımın istikbali için yürüyorum
Yürüyüşün belki de en yaşlı ismi Adnan Sümer ise güneşin en tepeye çıkmasıyla 37 dereceye ulaşan sıcaklığa rağmen herkesten daha zinde görünüyordu. 6 Şubat 1931 doğumlu emekli astsubay yürüyüşe üç gün önce Düzce’den katılmış, İstanbul’a varana kadar da kortejden kopmamakta kararlı.
Sümer, “Ben torunlarımın istikbali için yürüyorum. Benim bu saatten sonra reklama ihtiyacım yok. Bundan sonra yaşasam yaşasam beş yıl yaşarım. Şu yürüyüş var ya Türkiye için büyük bir şans. Yerde para buluyorsun ya işte o. İstanbul’a kadar kazasız belasız yürürse Türkiye’de yeni bir sayfa açılacak. Çünkü b urada Yozgat’tan, Malatya’dan, Tokat’tan Kars’tan adam var. Bunlar köylerine, kasabalarına döndükleri döndüklerinde yaşadıkları bu tecrübeyi kahvelerde anlatacak. O zaman ne denli büyük iş yapıldığını herkes anlayacak. Bugünler tarihi günler” ifadelerini kullanıyor.
Çevreciler: Çiçek, böcek, mera, hava, su için de adalet gerek
Yürüyüşte çok sayıda çevreci de vardı. Kuzey Ormanları Savunması’ndan Hasan Ali Sarıkaya en başından beri eyleme destek verdiklerini söylüyor.
“Çünkü adalet insanlara olduğu gibi bütün canlılara böceğine, çiçeğine, kuşuna, ağacığına merasına, havasına suyuna da gerekiyor. AKP iktidarı kamusal alanları TOKİ’ye devredip onun üzerine para kazanıyor. Türkiye hatta Marmara koca bir şantiyeye döndü. Zorla devlet gücüyle hukuksuz bir şekilde ÇED’ledi dahi yapmadan her şeyi satıyor. 3. Havalimanı işte orada. Yap işlet devret modeline göre yapılmasına rağmen ÇED raporu olmadığı için Hazine garantisi verdiler" diyen Sarıkaya, hiçbir mahkeme kararına sadık kalmadıkları için adalet gerektiğini söyledi.
Kadın örgütlerinin son yıllarda toplumsal mücadele alanlarında artan varlığı burada da göze çarpıyor. Çoğu kırmızı tişört giymiş kadın hakları mücadelecileri kırmızı tişörtleri ve mor zemine yazılmış "kadınlara da adalet" dövizleri ile dikkat çekiyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Sultan Gürbey de onlardan biri.
Gürbey aynı zamanda Sosyal Haklar Derneği'nde de görev yapıyor.
"Somalı ve Aladağlı çocuklar için yaz okulu çalışması yapıyoruz. Bunlar gönüllülük esasına göre yapılıyor. Özellikle Aladağ'da şartlar çetin. Dayanışma önemli."
Adalet Yürüyüşü korteji akşam Sakarya'da konaklıyor. Artık İstanbul'a 155 kilometre var.