‘Otoriterleşme Gülen’e Batı’da Oksijen Sağlıyor’

Your browser doesn’t support HTML5

15 Temmuz darbe girişiminin yurtdışındaki yansımalarını Ulusal Savaş Koleji Ulusal Güvenlik Stratejileri Profesörü ve Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Eski Direktörü Ömer Taşpınar Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Taşpınar, Fethullah Gülen yapılanmasının Türkiye dışında geçmişinin çok da bilinmediğine dikkat çekti. Gülen hareketinin geçmişte Türkiye’de merkez sağ ve merkez solla ciddi bir ilişki içinde olduğunu iddia eden Taşpınar, Necmettin Erbakan döneminde ise karşılıklı bir nefret olduğunu söyledi:

“Bu aşama çok bilinmiyor. Bu geçmiş bilinmiyor çünkü Nur’cu gelenekte siyasete girmeme, siyasal İslam’dan uzak durma geleneği var. Sosyal ve kültürel İslam üzerinden gitme (geleneği var). Erbakan ise siyasi İslam’ın Türkiye’deki temsilcisi, Müslüman Kardeşler geleneğine benzeyen, Arap geleneğine benzeyen hafif ümmetçi, Türk milliyetçiliği ile kavgalı, Batı ile çok kavgalı bir hareket. Fethullah Gülen ise Türk milliyetçiliği ile son derece barışık, Batı ile barışık ve kültürel sosyal ve ekonomik yapı üzerinden giden, devleti ele geçirmek istemeyen bir yapıydı.”

Ömer Taşpınar, Gülen’in, eğitime yatırım yaptığı için o dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözünde Milli Görüş’ten çok daha ciddi bir tehdit olduğunu dile getiriyor:

"İrtica dedikleri zaman Erbakan’ı kontrol edebiliyorlardı. Kapatabiliyorlardı ama Gülen Cemaati’ni kapatmak diye bir şey yok çünkü kimsenin Gülen Cemaati üyesiyim diye bir kartı yok. Bu bilinmez bir hareket, şeffaf olmayan bir hareket ve (bu yüzden de) asker için irtica ile mücadelede Gülen hareketi ile mücadele etmek çok önemli hale geldi. Ki Gülen, 28 Şubat sürecinde askere destek bile verdi çünkü Erbakan’ın gitmesine seviniyordu ama asker o desteği çok benimsemedi ve tabi ki Fethullah Gülen’i de namlunun ucuna koydu. Gülen o süreçte zaten Amerika’ya gelmek zorunda kaldı.”

Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde uluslararası toplumda “Askeri vesayet bitti” algısının oluştuğunu da vurgulayan Ömer Taşpınar, Türkiye’de eğer AK Parti-Gülen kavgası başlamasaydı Türkiye’nin bir darbeye kolay kolay sahne olamayacağını da savundu:

“Bu kısmen doğru bir algılamaydı. Türkiye’de eğer AK Parti-Gülen kavgası başlamasaydı, bence bir darbeye gidemezdi kolay kolay Türkiye, çünkü askerin içinde artık darbe yapacak bir grup kalmamıştı.Askerin içindeki o Gülenci kadro --ki bunlar bence darbenin beyni, ama sadece onlar değil başka insanlar da katıldı darbeye. Mesela bana göre çok sert laik, ulusalcı Erdoğan’dan nefret eden bazı generaller de, albaylar da katıldı. Ama Fethullahçı’ların, Gülen Cemaati’nden gelen askerlerin çok daha geçerli bir nedeni vardı. Hayatta kalmak için, Yaklaşan Yüksek Askeri Şura’da atılmamak için harekete geçmeleri gerekiyordu. O yüzden beyni, biraz da omurgası Fethullah Gülen hareketidir 15 Temmuz’un gerçekten.”

Ömer Taşpınar, darbe girişimine katılan üçüncü bir grubu da saydı:

"Bir de tabi her kurumda olduğu gibi ‘darbe başarılı olacaksa biz dışında kalmayalım’ diyen, kariyerini ön plana koyan biraz oportünistçe davranan subaylar da olmuş olabilir. Dolayısıyla ben üç grup var diyorum, bunu söyleyenler de var başka, Gülenciler, geleneksel sert Atatürkçüler, bir de oportünistler diyelim.”

Peki, darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen ve yandaşlarının yurtdışındaki imajında bir bozulma oldu mu? Taşpınar şöyle yanıt verdi:

"Gülen’in prestiji de bence çok artmadı bu olaylar nedeniyle ama Türkiye’de otoriterleşme arttıkça Gülen’e cevap verme hakkı doğuyor. Mesela NPR’da bir söyleşi yapıyor. Cumhurbaşkanı’nın Washington’a geldiği gün, Washington Post’ta makalesi çıkıyor --ki Türkiye, ben bunu biliyorum, çok uğraşıyor -- Washington Post’ta, New York Times’da yazılar çıkarmak için lobi şirketlerine milyonlarca dolar döküyor. Bunu başaramıyor ama Fethullah Gülen yapabiliyor. Demek ki Türkiye’deki otoriter gidişat Cemaat’e Batı’da bir oksijen sağlıyor, çünkü onlar mağdur duruma düşüyor.”

Taşpınar’a göre, Gülen Cemaati’nin Batı’da bir terör örgütü olduğuna dair ise bir algı yok:

“Bunları ılımlı İslam çerçevesinde görme gibi bir eğilim olabilir. Bir terör örgütü olarak kesinlikle görülmüyor Fethullah Gülen hareketi çünkü bir terör örgütü olarak algılanmak için önce bir radikalleşmek lazım. İslam dünyasına baktığınızda bir sürü radikal hareket var ama Fethullah Gülen hareketi bunlardan biri değil. Hatta en ılımlı hareket olarak biliniyor. Dolayısıyla bence Batı’daki imajları çok kötü değil.”