Yeni yılla birlikte Oscar Ödülleri yarışı da başlıyor. Sinematografi, yönetmenler ve oyuncular gibi kategoriler üzerinden belirlenen adayların yanı sıra bu dönemde filmlerin verdiği mesajlar da önem taşıyor.
Steven Spielberg’ün ‘Batı Yakası’nın Hikayesi’ adlı filmi, 1957’de aynı adla Broadway’de sahne alan müzikalin sinemaya uyarlanmış hali. Spielberg, eserde anlatılan, New York’taki iki farklı etnik gruptan oluşan rakip çetelerin üyesi olan, iki gencin talihsiz aşk hikayesinin 60 yıl önce olduğu gibi bugün de hala güncel bir hikaye olduğunu ortaya koyuyor.
Spielberg, “Aynı görüşte olmayan kişiler arasındaki bölünmeler tarihin kendisi kadar eski. 1957 yılında sahne alan müzikale konu olan, Köpekbalıkları ve Jetler adlı iki çete arasındaki bölünme de çok derindi ancak bugün bizlerin içinde olduğu bölünmeler kadar değil” diyor.
Variety Film Ödülleri editörlerinden Clayton Davis’e göre, Batı Yakası’nın Hikayesi filmi Oscar adaylığı alacak.
Davis, “Bu eser oyuncu kategorisinde de yerini alabilir çünkü filmde Anita karakterini canlandıran Ariana DeBose, Rita Moreno’nun 60 yıl önce oynadığı rolü oynuyor. DeBose’un kazanma şansı oldukça yüksek görünüyor ve bu olursa, DeBose en iyi yardımcı oyuncu ödülünü şu ana kadar alan ikinci Latin kadın olacak” diyor.
Guillermo del Toro’nun yönettiği Kabus Sokağı adlı psikolojik gerilim filmi, gerçek ile kurgu arasındaki çizgilerin karıştığı bir eser. Filmde, Bradley Cooper, bir gezici karnavala katılan, kaçak serseri rolündeki kötü kahraman Stanton Carlisle’ı canlandırıyor. Kadrosu yıldızlarla dolu olan filmde Cate Blanchett de oynuyor. Yönetmen Del Toro, eserin senaryosunu eşi Kim Morgan ile kaleme almış.
Guillerme del Toro, “Filmde günümüzde yaşanan tedirginlikler işleniyor. En azından senaryoyu yazarken biz o şekilde düşündük”diyor.
Yönetmen Adam McKay’in ‘Yukarı Bakma’ adlı kara mizah filminde, dünya büyük bir kuyrukluyıldızın çarpması sonucu yok olma riski altında. Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence filmde, insanları, çok geç olmadan dünyayı kurtarmaya ikna etmeye çalışan iki gökbilimciyi canlandırıyor.
Meryl Streep, bu büyük tehdidi hafife alan demagojik bir Amerikan başkanı karakterinde.
Clayton Davis, McKay’in bu kara mizah yapımının çok gerçekçi olduğuna dikkat çekiyor.
Davis, “Filmin ilk 30-40 dakikası boyunca sürekli güldüm. Daha sonra ‘Bir saniye, bu hikaye çok gerçek’ deyip gülmeyi bıraktım” diyor.
‘Kral Richard’ gibi iyi hissettiren filmler de hem sinema eleştirmenleri hem de seyircilerin ilgisini topluyor.
Davis’e göre şu an, özellikle de Corona vakalarının yeniden arttığı bir dönemde, insanlar depresif konularla ilgilenmek istemiyor.
Will Smith’in yönettiği ve başrol oynadığı biyografik film Kral Richard’da, Los Angeles’ın Compton’daki mahallelerinden birinde, zor koşullar altında yaşayan iki siyah kız çocuğunun, ailelerinin ve özellikle de babaları Richard’ın desteğiyle nasıl ünlü tenis oyuncuları oldukları anlatılıyor. Filme konu olanlar ise dünyaca ünlü tenis oyuncuları Venus ve Serena Williams.
Davis,“Bence Will Smith bu eserle gerçekten de Akademi Ödülü alabilir” diyor.
Venus Williams, VOA'ye verdiği röportajda, filmde siyah kız çocuklarının güçlendirilmesi mesajının öne çıktığına vurgu yaptı.
Williams, “Film çok güzel çekildi. Hikayedeki sıralama harika. Elbette bizim ailemiz filmde baş rolde ama bu filmin birçok kişiye ilham olmasını umuyorum” ifadelerini kullandı.
Sinema yorumcularının bir diğer favorisi de Kenneth Branagh’ın ‘Belfast’ filmi. Kuzey İrlanda’nın başkentinde geçen filmin konusu Branagh’ın çocukluğuna dayanıyor. 1969 yılında, 9 yaşındaki Buddy adlı çocuğun hikayesi anlatılıyor. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Branagh, Buddy’nin yaşamındaki siyasi ve mezhepsel şiddet olaylarına rağmen, filmde asıl odaklanılan konunun ailevi ve toplumsal bağlar olduğuna dikkat çekti.
Branagh, “Filmde, saygı ve bağlılık duyguları ve insanların farklı yanlarının hoşnutlukla karşılanması konusu işleniyor. Bu, günümüzde içinde olduğumuz kutuplaşmış dünyada aslında ele alması oldukça zor ve hassas bir konu” diyor.
Oscar ödülleri 27 Mart'ta sahiplerini bulacak.