Tüm dünya İran’ın bu ay başında İsrail’in Şam’daki büyükelçiliğine hedef alan saldırısına vereceği karşılığı bekliyordu. Bu ay başında Kudüs Gücü komutanlarından Muhammed Rıza Zahidi ile 7’si Devrim Muhafızı 16 yurttaşını İsrail saldırısında kaybeden Tahran yönetimi, Pazar gününün ilk saatlerinde, ilk kez İsrail topraklarını doğrudan hedef aldı.
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari 300’den fazla füze ve insansız hava aracı (İHA) gönderildiğini, bunların yüzde 99’unun etkisiz hale getirildiğini açıkladı.
İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ise “Gerçek Vaat Operasyonu” adı verilen misilleme saldırısının “beklendiğinden başarılı” olduğunu dile getirirken, bağımsız kaynaklar 1 Nisan’daki Şam Büyükelçiliği için İsrail savaş uçaklarının havalandığı Nevatim üssünün vurulduğunu bildiriyor. İsrailli yetkililer, üssün hafif zarar gördüğünü ve hala faaliyette olduğunu belirtirken, İran resmi haber ajansı IRNA ise üsse “ağır darbe vurulduğu” şeklinde bir haber geçti.
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin dün ülkesinin devlet televizyonuna yaptığı açıklamada “Operasyon başarıyla tamamlandı. Biz bu operasyonu tam bir sonuç olarak görüyoruz ve operasyonun devamına yönelik bir düşüncemiz yok” demesi Gazze savaşının bölgesel bir savaşa dönüşebileceği yönünde hem bölgede hem dünya kamuoyunda duyulan kaygıları bir nebze yumuşattı.
Dr. Hakkı Uygur: “İran, İsrail’’e güçlü bir mesaj verdi ama abartmadı”
İran’ın saldırılarının İsrail’indeki yıkıcılığının sınırlı kalması ve devlet yetkililerinin “operasyon sona erdi” mesajları vermesi kimilerince “danışıklı dövüş” olarak yorumlansa da Milli İstihbarat Akademisi öğretim üyesi Hakkı Uygur, Tahran’ın beklenenden daha şiddetli bir karşılık verdiği görüşünde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Dr. Uygur, “İran kesinlikle çok güçlü bir mesaj verdi İsrail’e. İnsansız hava araçları ve füzeleri yolladı. Etkili silahlarının küçük bir kısmını da bu envantere koyarak daha fazlasını yapabileceği mesajını da iletti. Ama abartmadı. Eğer abartılı mesaj vermek isteseydi, yüzlerce İsrailli’yi öldürebilirdi. Ama bunu yapmadı. Şimdi top İsrail’in sahasında. İsrail’in nasıl bir karşılık vereceğini göreceğiz. Ama şunu unutmamak gerek. İran ile savaşa karar verecek güç Amerika’dır. Ama bugüne kadar Obama, Trump ve Biden’ın böyle bir stratejisi olmadı. Bu strateji değişimi olursa bunun etkileri İran’la sınırlı kalmaz; en azından Lübnan, Afganistan, Yemen, Irak’ı da bu denklemde düşünmek gerekir. Tüm taraflar ‘biz kazandık’, ‘biz başardık’ diyerek kendileri için bir başarı hikayesi yazıyor. İsrail ve ABD’de bu saldırıyı küçümsemelerinin çatışmayı büyütmek istemedikleri sonucunu çıkarabiliriz” dedi.
İlgili Haberler İsrail-İran gerilimi tırmanacak mı?Eski Başkonsolos Gülru Gezer: “İsrail, şu anda ABD ve Batı dünyasını arkasına aldı, aklı varsa İran’a doğrudan saldırmaz”
Dışişleri kariyerine Şam Büyükelçiliği’nde başlayan, 2014-2017 yılları arasında Los Angeles Başkonsolosluğu’nu üstlendikten sonra 2021 yılında Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılan TEPAV Direktörü Gülru Gezer de İsrail’in doğrudan İran’ı hedef almasını beklemiyor.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Gezer, “Önce şu tespiti yapalım; 1 Nisan 1979’da İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. Bunun 45. yılında İsrail iki hafta önce 1 Nisan’da Şam’daki İran Büyükelçiliği’ni vurdu. Burası İran toprağı idi ve bu saldırı Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi’nin açık ihlaliydi. Bunu BM Güvenlik Konseyi kınamayınca İran misillemede bulundu. Bu yanıtı vermese ne ülke içinde ne direniş cephesi (Lübnan’daki Hizbullah, Yemen’deki Husiler, Suriye ve İran’daki etki alanları) üzerinde itibarı kalırdı. İran ilk kez İsrail topraklarını doğrudan hedef aldı ve bu kesinlikle danışıklı dövüş değil. Azımsanmayacak güçte bir saldırı gerçekleştirdi. İsrail buna yeniden yanıt verir ve 2 bin kilometre uzağındaki İran’ı doğrudan hedef alarak çatışmayı tırmandırır mı? Bence hayır. Çünkü şu anda ABD ve Batı dünyasını arkasına aldı. Bunu kaybetmek istemeyecektir. Belki Lübnan’daki Hizbullah’ı yahut Gazze’nin güneyindeki Refah kampını hedef alabilir veya İran’a siber saldırı gerçekleştirir. Aklı varsa bu konjonktürde İran’a doğrudan saldırmaz” ifadelerini kullandı.
İran’ın İHA ve füzelerinin düşürülmesinde ABD, İngiltere ve Fransa’nın dışında Ürdün’ün de devreye girdiği biliniyor. Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen el-Safadi devlet televizyonuna verdiği mülakatta, füzelerin Ürdün topraklarına düşmesi yönünde ciddi bir riskin olduğu değerlendirmesine vardıklarını söyledi. El Safadi, “Bu tehlike İsrail’den gelseydi de aynı adımı atardık” dedi.
Amerikan gazetesi Wall Street Journal da Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail’le istihbarat paylaşımı yaptığını yazdı.
Dr. Keleşoğlu: “Bu saldırı ile İran bölgesel caydırıcı bir güç olduğu imajını korudu, ABD devreye girmese İsrail yanıt verirdi”
“İsrail Yurttaşı Filistinliler” adlı kitabın yazarı ve Ortadoğu uzmanı Erhan Keleşoğlu, İran’ın bu çapta bir işbirliği karşısında etkisi sınırlı kalan bir saldırı düzenleyerek bugüne kadar Tahran yönetimine “yüksek perdeden konuşuyorsun ama İsrail’i doğrudan hedef almıyorsun” diyen çevrelere de yanıt verdiğini söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Dr. Keleşoğlu, “Mütekabiliyet açısından uluslararası hukuk içinde ama orantılık açısından sınırların epey üstünde. Tam bir bıçak sırtı bir saldırı. Demir Kubbe dışında hava sistemleri ve İngiltere, Fransa, ABD, Ürdün’ün kaldırdığı uçaklar, gemilerden atılan anti balistik füzelerle, bu güçlü entegre networkle saldırının sonuçları sınırlı kaldı. Ama ilk kez Arap olmayan bir ülke İsrail’i hedef aldı. Bu saldırı ile İran bölgesel caydırıcı bir güç olduğu imajını korumuş oldu. Bana kalırsa ABD net bir şekilde İsrail’e ‘otur oturduğun yerde’ mesajı vermese, bu netlikte devreye girmese İsrail karşılık verirdi. Buna rağmen İsrail bir karşılık verebilir mi? Vermez, diyemem. Ama şu anda buna dair bir işaret yok” dedi.
Türk Dışişleri son süreçte nasıl bir tutum aldı?
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’i hedef almasıyla başlayan, sonrasında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla devam eden savaşta en başından beri devrede olan sürekli ateşkes ve adil barış çağrısı yapan Türkiye, İran’ın İsrail’e yönelik İHA ve füze saldırıları sonrası ilk resmi tepkisini 18 saat sonra verdi.
Pazar günü öğleden sonra İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde bölgedeki gerilimin daha fazla arttırılmaması gerektiğini belirten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu görüşme sonrası ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la yaptığı görüşmede de bölgedeki sorunun temelinde Gazze’deki savaşın yattığını, Gazze’de acilen ateşkes ilan edilmesi ve buraya kesintisiz insani yardım ulaştırılması gerektiğini belirtti.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da “İsrail’in, İran’ın Şam Büyükelçiliği’ne gerçekleştirdiği uluslararası hukuka aykırı saldırı, kaygılarımızı haklı çıkarmıştır. İran’ın bu saldırıya yaptığı misilleme ve takip eden gelişmeler, olayların hızlı biçimde bölgesel bir savaşa dönüşebileceğini bir kez daha göstermiştir. Yaşanan hadise öncesinde İran ve ABD makamlarıyla görüşerek itidal çağrısında bulunmuştuk. Bugün de İranlı yetkililere ve İsrail üzerinde etkisi olan Batılı ülkelere, tırmanmaya son verilmesi yönündeki mesajlarımızı açık biçimde aktarmaktayız” ifadelerine yer verildi.
1 Nisan’da İran’ın Şam Büyükelçiliği’ne gerçekleştirilen saldırı sonrası İsrail’i kınayan Türkiye 13 Nisan sonrası İran’ı kınamadı.
“9 Mayıs’taki Erdoğan-Biden görüşmesi öncesi Türkiye sert bir açıklamadan kaçınması gayet anlaşılır”
Türkiye’nin son süreçte çok dikkatli bir dış politika izlediğini belirten eski diplomat Gülru Gezer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Mayıs’ta ABD Başkanı Biden’la Washington’da yapacağı görüşmeye de işaret etti.
Gezer, “Türkiye savaşın başından beri acil ateşkes konusunda yoğun diplomatik faaliyet gösteriyor. Arap Ligi ve BM nezdinde yaptıkları ortada. Biz bilmiyoruz ama İsrail’le, istihbarat kuruluşları ile arasında diyalogun açık olduğunu düşünüyorum. Blinken telefonda Fidan’a teşekkür etti. Dışişleri Bakanı da lisan-ı münasip ile baskı uygulanması, dizginlenmesi gereken tarafın İran değil, İsrail olduğunu aktardı. Bunu yapabilecek tek bir güç var. İsrail’i ancak ABD’nin iradesi dizginleyebilir. Tabii şu da önemli; Türkiye’nin İran’la 543 kilometre sınırı var. İran’daki bir istikrarsızlık Suriye ve Irak savaşlarında yaşadığımız sorunların belki de fazlasını gündeme getirebilir. Bu nedenle Türkiye, İran’ın istikrarsız kalmasını istemez. Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan Başkanı Biden’la 9 Mayıs’ta görüşecek. Uzun zamandır bunun için çaba harcanıyordu. Bu görüşme öncesi sert bir açıklama yapılmaması tercihinde bulunulması gayet anlaşılır” dedi.
Son süreçte Türkiye’nin geleneksel dış politikasını izlediğini vurgulayan Dr. Erhan Keleşoğlu ise diğer uluslararası güçlerin nasıl bir tutum aldığını görerek pozisyonunu ortaya koyduğunu belirtti.