ABD ve İran, Tahran’ın nükleer programını sınırlandırması karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması amacıyla Avusturya’nın başkenti Viyana’da dolaylı görüşmelere başladı. Uzmanlar, anlaşmaya dönülememesi ve İran’ın nükleer bomba yapımına yaklaşması halinde İsrail’in İran’ı vurma ihtimalinden kaygılı.
İlk turu tamamlanan dolaylı görüşmelerde ABD tarafını İran Özel Temsilcisi Robert Malley başkanlığındaki heyet temsil etti. Dolaylı görüşmelere, İran’la nükleer anlaşmanın tarafları olan BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya’nın yanı sıra Almanya da katıldı.
ABD’li yetkililer İran’ın nükleer programında kalıcı ve doğrulanabilir kısıtlamaların getirilmesi karşılığında nükleer programla bağlantılı yaptırımların kaldırılmasını değerlendireceklerini söylüyor. İranlı yetkililerse görüşmelerin yaptırımların kaldırılmasına odaklanmasını istiyor.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Biz tek bir aşamayı hedefliyoruz. O da ABD’nin uyguladığı tüm yaptırımların kaldırılması. Bunun karşılığında İran attığı adımları tersine çevirmeye hazır” açıklamasını yaptı.
İran ve ABD arasındaki dolaylı görüşmelerden beklentiler ve tarafların anlaşmaya yeniden dönmesinin bölge üzerindeki olası etkisi, merkezi Chicago’da bulunan düşünce kuruluşu Chicago Council on Global Affairs’ın düzenlediği panelde ele alındı.
Chicago Council on Global Affairs uzmanlarından Cecile Shea’nin moderatörlüğünde düzenlenen panele, Obama yönetiminde ABD Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) Başkanlığı görevini yürüten John Brennan, Wilson Center Ortadoğu Programı Direktörü ve ABD’nin eski Türkiye ve Irak Büyükelçisi James Jeffrey, Cambridge Üniversitesi’nden İran ve Ortadoğu dış politikası ve güvenlik politikaları uzmanı Roxane Farmanfarmaian katıldı.
“Nükleer anlaşma İran’la yaşanan diğer sorunlardan vazgeçildiği kaygısına yol açtı”
Bir önceki başkan Donald Trump yönetiminde Suriye Özel Temsilcisi olarak görev yapan ve daha önceki yönetimlerde de ABD’nin eski Irak ve Türkiye Büyükelçisi olan James Jeffrey, Trump yönetiminin çekildiği ancak Biden yönetiminin yeniden canlandırmaya çalıştığı nükleer anlaşmaya ilişkin genel bir çerçeve çizdi.
James Jeffrey, 2015 yılında imzalanan ve uluslararası diplomasi tarihine Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) olarak geçen nükleer anlaşma yürürlüğe girdiği sırada, o dönemki çoğu tahmine göre, İran’ın nükleer silah için gereken zenginleştirilmiş uranyum miktarından yaklaşık 1-2 ay hatta belki de birkaç hafta uzaklıkta olduğunu ve anlaşmanın da amacının bu tarihi ileriye atmak olduğunu hatırlattı. Bu alanda bir ölçüde başarılı olunduğunu belirten James Jeffrey, İran’ın şu anda nükleer silah için gereken düzeyde zenginleştirilmiş uranyum miktarından 3-6 ay uzakta olduğunu söyledi.
Ancak Jeffrey, nükleer anlaşmanın İran’ın balistik füze kapasitesi, Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan gibi ülkelerde hükümetlerin altını oyma çabaları gibi başka sorunlu alanları kapsamadığına dikkat çekerek, İran’la böyle bir anlaşmaya girilmesinin Tahran’la yaşanan sorunların diğer boyutlarından taviz verildiği kaygılarına yol açtığını ve anlaşmayla böyle bir bedel ödendiğini savundu.
Biden yönetiminin İran’la nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak istemekte haklı olduğunu; ancak bunun bölgeyi de içine alan daha geniş kapsamlı bir İran politikasında nereye oturduğunun henüz belirsiz olduğunu söyledi.
“ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi İran’da sertlik yanlılarını güçlendirdi”
2013-2017 yılları arasında, yani İran ve batı ülkeleri arasında nükleer anlaşmanın imzalandığı dönemde Merkezi İstihbarat Örgütü'nün (CIA) başında bulunan John Brennan, Obama yönetiminin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı İran’la başka alanlarda müzakerelerin önünü açabilecek bir fırsat olarak gördüğünü; ancak somut adım atmak konusunda yönetimin zamanının da sınırlı olduğunu belirtti.
Brennan, Trump yönetiminin anlaşmadan çekilme adımının, İran siyasetinde nükleer anlaşmadan yana olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Dışişleri Bakanı Cevad Zarif gibi isimleri de kapsayan ılımlı kesimi baltaladığını belirtti.
O dönem İran’da ılımlı kesimin, kendilerine “size söylemiştik’’ diyen sertlik yanlılarına karşı mücadele verdiğini hatırlattı. Anlaşmayı ilk ihlal edenin İran olacağı kaygısına rağmen, ABD’nin anlaşmadan ilk olarak çekilme kararı almasının İran’da sertlik yanlılarının elini güçlendirdiğini belirtti.
İran siyasetindeki dengeler süreci nasıl etkiler?
John Brennan, Haziran ayında İran’da yapılacak seçimler öncesinde, taraflar arasındaki güven sorununun hem Washington’da hem de Tahran’da etkili olmaya devam ettiğini kaydetti.
İran’da iç ve dış siyasette önemli bir organ olan ve hazırlanan yasaların İran’ın anayasasına ya da Şii İslam yasalarına aykırı olmadığını sağlamakla yükümlü olan Koruyucular Konseyi geçtiğimiz Aralık ayında, yaptırımların iki ay içinde kaldırılmaması halinde, hükümetin nükleer tesisleri BM teftişine kapatmasını ve uranyum zenginleştirme limitini yükseltmesini öngören bir yasayı kabul etmişti.
Bu yasaya değinen Brennan, İran’ın aradan geçen zamanda uranyum zenginleştirme faaliyetlerini arttırmış olması endişeye yol açıyor olsa da, nükleer silaha erişme sürecinde kritik aşama olarak nitelenen noktaya henüz gelmediğini belirtti.
Bölgede Suudi Arabistan ve İsrail’in İran’ı bir tehdit olarak görmeye devam ettiğinin de altını çizen Brennan, “Dolaylı olsa da yeni başlayan görüşmelerin İran’la diğer konularda başka müzakerelerin de önünü açabilecek bir temel taş olabileceğini” ifade etti.
Bölgede nükleer silahlanma yarışı başlayabilir mi?
İran’ın önümüzdeki altı ay veya 1 yıl içinde nükleer silaha sahip olduğunu açıklaması halinde Ortadoğu’da dengeler nasıl değişebilir? Bölgede nükleer silah yarışı başlayabilir mi?
Eski CIA Başkanı John Brennan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın bölgede İran’ı silah kapasitesi açısından yakalamak amacıyla nükleer program yolundan ilerlenmesi gerektiği kanısında olduklarını ve İran’ın nükleer silah edinmesi halinde bu ülkelerin de bazı adımlar atabileceklerini kaydetti.
Obama döneminde İran’la nükleer anlaşma konusunda görüşmeler yapılırken, müzakerelere balistik füze kapasitesinin de dahil edilmesi yönünde niyetin olduğunu; ancak bu kez İran’ın Körfez ülkelerinin füze kapasitelerini ve ABD’nin bu ülkelerdeki füzelerini gündeme getirebileceği sebebiyle anlaşmanın nükleer programla sınırlı tutulduğunu belirtti.
John Brennan bu nedenle İran’la nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması çabalarının, hem bölgede silahların yayılmasının önlenmesi, gerilimin azaltılması ve bundan sonraki süreçte başka konu başlıklarında müzakerelerin önünü açmasını umduğunu söyledi.
Anlaşmaya varılamazsa ne olur?
Peki taraflar nükleer anlaşmanın koşullarına yeniden uymayı reddederse ne olacak?
Cambridge Üniversitesi’nden Roxane Farmanfarmaian, İran’ın Çin ile imzaladığı 25 yıllık işbirliği anlaşması ve Rusya ile imzaladığı askeri işbirliği anlaşmalarına atıfta bulunarak, ABD ve İran arasındaki dolaylı görüşmelerin sonuç vermemesi halinde Tahran’ın bu iki ülkeyle işbirliği ilişkilerini sağlamlaştırabileceği öngörüsünde bulundu.
İran halkının siyasete ve dış politikaya bakışını da değerlendiren Roxane Farmanfarmaian, “İranlılar hükümetlerine aslında bizim farkında olduğumuzdan daha fazla destek veriyor. Yapılan anketler İranlılar’ın hükümetin performansından memnun olduğunu ortaya koyuyor. İranlılar’ın genel olarak batıya yakın olmayı tercih edeceklerini düşünsem de, beklentiler ve siyaset her zaman örtüşmüyor“ ifadelerini kullandı.
İsrail’in tutumu ne olur?
Farmanfarmaian, ABD ve İran arasındaki dolaylı görüşmelerde tarafların anlaşmaya varamaması ve İran’ın nükleer bomba yapımına yaklaşması halinde, İsrail’in İran’ı vuracağı yönündeki açıklamalarını hayata geçirmesi ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Farmanfarmaian, “Son birkaç hafta içinde Süveyş Kanalı’nın kapanması durumunun neler yol açabileceğini gördük. Benzer şekilde gerilimin artması halinde Hürmüz Boğazı’nın kapanması da petrol piyasasını ve küresel ekonomiyi derinden sarsacaktır. O nedenle Joe Biden İran’ın nükleer bombaya sahip olmasını istemiyorsa, ki ABD’nin genel politikası bu yönde, bunu en kolay ve hızlı şekilde yapmanın yolu ağaçta en kolay erişilebilecek meyveyi almak yani güçlü bir doğrulama mekanizması getiren ve İran’ı en çok teftiş edilen ülke konumuna getiren nükleer anlaşmaya odaklanmak ve anlaşmayı yeniden canlandırmak. O zaman ABD’nin sürecin yeniden hukuki bir parçası haline gelerek etki gücünün artacağı görüşündeyim” sözleriyle durumu değerlendirdi.
Eski CIA Başkanı John Brennan, “İsrail sağlam istihbarat kaynaklarıyla İran içinde nükleer cephede neler olup bittiğini çok yakından takip ediyor. Eğer İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin düzeyini arttırdığını tespit ederse, bu durum biraz önce bahsedildiği gibi bir saldırıyı tetikleyebilir. Ancak İran da bunun farkında. İran’ın da İsrail ya da ABD tarafından vurulmak istendiğini sanmıyorum. Zaten bu nedenle nükleer anlaşmayı ihlalleri konusunda çok dikkatli davrandı. İsrail dikkatle İran içindeki gelişmelere odaklanacaktır ve süreç içinde kendi uygun gördüğü şekilde ABD ile ya da ABD’siz harekete geçebilir” ifadelerini kullandı.
Bir sonraki toplantı Cuma günü
Dolaylı görüşmelerin şu aşamada doğrudan bir görüşmeye evrilmesi beklenmiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, İran’la dolaylı görüşmeleri, iki tarafın nükleer anlaşmaya dönmeleri yönünde “yapıcı ve potansiyel anlamda faydalı bir adım” olarak niteledi.
İran’ın başmüzakerecisi Abbas Arakçi de İran devlet televizyonunda yaptığı açıklamada, dolaylı görüşmelerin ilk turunun yapıcı geçtiğini, bir sonraki toplantının Cuma günü yapılacağını belirtti.