Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte, Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü ve ABD’de seçimlerin yaklaştığı kritik bir dönemde, 10 yıldır ittifakı yöneten Norveçli Jens Stoltenberg’den görevi devralarak, resmen Kuzey Atlantik İttifakı NATO’nun başına geçti.
Yeni NATO Genel Sekreteri Rutte, ilk basın toplantısında Türkiye'nin “terörle mücadele” konusundaki beklentilerine değinerek, “Terörle mücadele konusunda, konunun NATO çerçevesinde ele alınması gerektiğini savunan yakın dostu Erdoğan ile aynı noktada olduklarını” söyledi.
Brüksel’de 10 yıldır “soğukkanlılığı ve siyasi tecrübesiyle” NATO’yu yöneten Norveçli Jens Stoltenberg'in yerini, 13 yıldır Hollanda’yı yöneten ve “fırtınalı havalarda bile fikir birliği bulma yeteneğiyle” tanınan, AB zirvelerinin tecrübeli isimlerinden Mark Rutte aldı.
NATO’nun yeni Genel Sekreteri 57 yaşındaki Mark Rutte, sabah saatlerinde Brüksel’deki NATO karargahına eski Genel Sekreter Stoltenberg ile birlikte geldi. Eski ve yeni genel sekreter arasındaki yetki devri, NATO'nun üye ülkelerin büyükelçilerini biraraya getiren siyasi organı Atlantik Konseyi'nin toplantısının bir parçası olarak, Brüksel'deki NATO karargahında gerçekleşti.
İlgili Haberler NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in veda konuşmasında Türkiye vurgusuJens Stoltenberg, tören sırasında “NATO emin ellerde” diyerek Rutte’nin “bütün sorunlara karşın 32 üyeli ittifakı büyük bir yetenekle yöneteceğinden şüphe duymadığını” söyledi.
Stoltenberg’den görevi devraldıktan sonra ilk basın toplantısını düzenleyen Mark Rutte, “Üç önceliğim olacak: Ukrayna'ya destek, en yüksek öncelik. İkincisi, toplu savunmamızın güçlendirilmesi ve son olarak da NATO'nun üçüncü ülkelerle halihazırda yürüttüğü uluslararası ortaklıkların geliştirilmesi” dedi
Terörle mücadelede Türkiye vurgusu
Stoltenberg ile yakın çalışan Ankara, hassasiyetlerini ilettiği Rutte’yi de desteklediğini açıkladı. Rutte de bu hassasiyetlere duyarlı olduğunun sinyalini vererek, Türkiye’nin desteğini aldı.
Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi ve Ankara’nın terörle mücadele ve silah ambargosu konusundaki beklentilerinin sorulması üzerine Mark Rutte, Türkiye’nin “terörle mücadele alanında müttefikler arasında işbirliği ve dayanışmanın arttırılması” yönündeki görüşlerine katıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ankara’da görüştüğünü ve bu konuyu yüz yüze değerlendirdiğini belirten Rutte, şunları söyledi:
“Bu çok önemli bir konu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yaptığım görüşmelerde bunu defalarca dile getirdim. Kendisi ve ben başbakan olduğum tüm yıllarda çalıştık. Ben başbakan olmadan önce de o zaten başbakandı, sonra da cumhurbaşkanı oldu. Yakın dost olduğumuzu söyleyebilirim ve bu konuda aynı fikirdeyiz ve terörle mücadelenin de NATO bağlamında ele almamız gereken bir konu olduğunu açıkça söyleyebilirim. Bunun için baskı yapan tek kişi o değil. Bu konuyu kesinlikle kabul ediyorum çünkü bu konu üzerinde birlikte çalışmalıyız. Bu tartışmaları yapacağız. Ayrıca NATO içinde kimin kime hangi araçları sağlayacağı konusunda sınır olmamasının da önemli olduğunu düşünüyorum. Orada da hassasiyet var, onun üzerinde de çalışmamız lazım.”
Rutte’yi bekleyen beş büyük sorun
Amerika’daki başkanlık seçimlerine bir ay kala yaşanan belirsizlik ortamında göreve gelen Mark Rutte, Ukrayna ve Rusya savaşının yanı sıra, Çin ve İran ile gerilim, Ortadoğu’da genişleyen savaş ve savunma harcamaları gibi birçok zorlu meseleyle baş etmek zorunda kalacak.
Atlantik İttifakı'nın ve Avrupa’nın kapılarında, Rus ordusunun işgalinden iki buçuk yıl sonra halen devam eden savaş, en zorlu mesele olmaya devam ediyor. Rutte, ilk sınavını 17-18 Ekim'de yapılacak NATO Savunma Bakanları toplantısında verecek. Yeni Genel Sekreter, Ukrayna'ya Batı'nın gerekli askeri desteğini en üst düzeyde sürdürmesini sağlamak zorunda kalacak.
NATO liderleri, 10 Temmuz’da Washington’da yapılan zirvede, Ukrayna'nın Batı askeri ittifakına giden “geri dönülemez” yolunu destekledi, ancak somut bir yol haritası ve çerçeve sunmaktan kaçındı. Bu konuda Ukrayna’dan gelen baskı ve barış planları gibi birçok konu da masada.
NATO savunma planları
Rutte’yi uğraştıracak ikinci önemli konu, 2023'te kabul edilen “savunma planları” çerçevesinde, NATO savunmasının Rus tehdidi karşısında iyi bir seviyede tutulmasını sağlamak olacak. Askeri bütçe kesintilerine son verilmesi, üyelerin gayri afi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) en az yüzde 2'sini askeri harcamalara ayırma hedefine ulaşmasını sağlaması gerekecek. NATO’ya üye 32 ülkeden yalnızca 23'ü, 10 yıl önce belirlenen, “bütçelerinin en az yüzde 2'sini askeri harcamalara ayırma” hedefine ulaşabildi.
Rutte’nin bir başka zorlu görevi de NATO’nun, Rusya ve savunma harcamaları konusunda bölünen 32 müttefikini birarada tutmak olacak. Rutte, Ukrayna’ya askeri destek sağlamayı reddeden Macaristan'dan, uzun menzilli silah desteğinden şüphe duyan ABD ve Almanya'ya kadar, ittifak saflarında ifade edilen şüphelere rağmen Ukrayna'ya verilen desteği sürdürmek için çalışacak.
Ayrıca Rutte, Ukrayna'nın NATO üyeliği, Rusya karşısındaki olası zaferi ve barış müzakerelerinin şekli konusunda artan belirsizlikle de uğraşmak zorunda kalacak. Rusya ve Ukrayna müzakerelere oturduğunda, NATO’nun, Rutte’den Ukrayna'ya verilen desteğin mümkün olduğu kadar güçlü olmasını sağlaması konusundaki beklentisi yüksek.
NATO içindeki farklı sesler
Önümüzdeki aylarda NATO üyesi ülkelerde en çok Ukrayna'ya ve ittifakın savunma teçhizatına, birliklerine ve sanayisine harcanan para siyasi tartışmaları belirleyecek. NATO liderleri, bu yıl Ukrayna’ya 40 milyar Euro yardım vaat etti. Bu tartışmalı konuların tümünde, Baltık ülkeleri, Doğu kanadı ülkeleri, Macaristan ya da Türkiye'nin görüşleri, ABD ve AB ülkelerinin pozisyonları farklılıklar gösteriyor.
Ayrıca ABD seçimlerindeki iki aday Donald Trump ve Kamala Harris’ten kimin kazanacağı konusu da tartışmaları belirleyecek bir başka unsur olacak. Rutte, her ne kadar “her iki adayla da görüştüğünü ve çalışacağını ve her ikisinin de gerçekleri çok iyi kavradığını” dile getirse de, Trump’ın başkanlığı dönemindeki, “Mali yükün adil bir şekilde paylaşılması, faturayı ABD'nin ödemeyeceği” sözleri hala hafızalarda.
AB ile NATO arasındaki hassas denge
NATO’nun AB’li üyelerinde, son zamanlarda kıtanın güvenliği ve savunmasında, özellikle de sanayi üretiminin arttırılması ve inovasyona yatırım yapılması söz konusu olduğunda daha büyük yatırımlar yapılması için adımlar atıldı. Ancak bu adımlar, AB’li olmayan müttefiklerde, “NATO’ya alternatif oluşturduğu” yönündeki kaygıları da arttırıyor.
Eski Genel Sekreter Stoltenberg’in bu ayın başlarında, genel sekreter olarak kamuoyuna yaptığı son konuşmada “Birlikte olmamız ve NATO'yla örtüşen ve onu kopyalayan rakip yapılar yaratmamamız gerekiyor” diyerek AB’li üyeleri uyarması, Rutte’nin de bu konuyu yönetmek zorunda olduğunun göstergesi.
NATO diplomatları, yeni Genel Sekreter Rutte’nin tam da bu nedenle “hem AB, hem de NATO üyesi bir ülkeden seçildiğini” savunuyor. Fransa başta olmak üzere AB’li üyeler, bunun ilişkileri kolaylaştıracağını, benzer konularda işbirliğini arttıracağını ve yanlış anlamaları önleyeceğini umuyor.
Avrupa Birliği de bu yolda ilk kez bir Savunma Komiserliği kurarak, bu göreve, 2024-2029 dönemi için eski Litvanya Başbakanı Andrius Kubilius'u getirdi.