“Soğuk Savaş sonrası NATO’nun Türkiye için savunma ve güvenlik değeri kalmamıştır.”Bu sözlerin sahibi Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz. 20 Şubat 2010’da Tuğamiral Cem Çakmak ile birlikte Balyoz Davası’ndan tutuklanan ilk iki muvazzaf amiralden biri. 3,5 yıl hapis yatan Emekli Tümamiral,Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı’yken tutuklandıktan sonra 2012 Yüksek Askeri Şurası’nda emekli edildi.
Aralık 2015’ten bu yana Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu Direktörlüğü görevini üstlenen Gürdeniz, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası oluşan siyasi atmosferi Türk dış politikasının yeniden şekillendirilmesi için bir fırsat olarak görüyor.
“Türkiye-Rusya arasında Atatürk ve Lenin zamanındaki statüye dönülebilir”
Türkiye’nin son dönemde Rusya ile ilişkilerini güçlendirmesini doğru bulan Emekli Tümamiral, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Türk-Sovyet ilişkisini anımsatıyor: “Ben bu ilişkiyi Kafkas Seddi’nin kırılmasına yönelik Atatürk-Lenin jeopolitik dayanışmasının 100 yıl sonraki yeni bir versiyonu olarak görüyorum. Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk ve Lenin işbirliği yaptı. Bu işbirliği olmasaydı biz cumhuriyetikuramazdık. Biliyorsunuz 1921’den 1923 sonuna kadar 500 bin ton savaş cephanesi Sovyet Karadeniz Limanları üzerinden Anadolu’ya geldi. Atatürk, Meclisin gizli oturumlarından birinde “Karadeniz’den bu yardımlar gelmeseydi Kurtuluş Savaşı olmazdı” diyor. Bugün Türkiye ve Rusya arasında ‘status quo ante’ye dönülebilir.”
Gürdeniz’e Türkiye’nin NATO içerisindeyken bunu yapmasının nasıl mümkün olabileceğini sorunca NATO’nun askeri kanadından 1966 yılında çıkan Fransa ile 1974 yılında çıkan Yunanistan’ı örnek gösteriyor: “Yunanistan, 1978 yılında NATO’nun askeri kanadında değildi ve SSCB ile güçlü ilişkiler kurdu. Askeri kanada geri döndüğünde bile Sovyet Akdeniz filotillası SOVMEDRON’un savaşgemilerinin Yunanistan karasularında uzun süreli demirlemesine (Kithara vb) izin verecek kadar iyi ilişkiler kurdular. Soğuk Savaş sonrası NATO’nun Türkiye için savunma ve güvenlik değeri kalmamıştır. Türkiye, NATO ile Avrasya arasında bu denge rolünü uygulayabilmek için bir takım opsiyonlara gidebilir. Tabii bu çok radikal bir karar şeklinde olmamalı. 70 yıldır Avrupa Atlantik, 1952’den beri NATO’yla işbirliği söz konusu ama burada mutlaka Türk çıkarlarını gözeten bir denge kurulmalı. Avrupa Atlantik yapı Türkiye’ye ‘bon pour L’Orient’ gözlükle bakmamalı.”
“Kürecik Radarı, İran ve Rusya’yı hedef alıyor. Türkiye’ye bu ülkelerden tehdit var mı?”
Gürdeniz, Türkiye ve ABD, Türkiye ve NATO ilişkilerinde uzun süredir dengesizlik olduğu kanısında. Üstelik Türkiye’nin milli çıkarlarının da göz ardı edildiğini belirten Amiral, Kürecik Radar Üssü’ne dikkat çekiyor: “Kürecik’teki radar kim için kuruldu? İran için. İran’ın doğrudan Türkiye’ye bir tehdidi oldu mu? Kasr-ı Şirin Anlaşması’nın imzalandığı 1639’dan beri Türkiye’ye saldırısı oldu mu? Hayır. Doğalgazımızın kabaca %30’unu oradan alıyoruz. Orta Asya’ya ticari rotalarımız oradan geçiyor. İran için bu radarı koyduysanız Rusya neden bundan rahatsız oluyor ? Çünkü herkes biliyor ki anti balistik savunma sistemlerinde (ABM) bu tip radarlar başlangıç/terminal safhası (initial/terminal phase) ya da orta uçuş safhasındaki (mid course phase) balistik füzeyi arama ve takip (Search and track) için kullanılır. İnitial phaseİran için ise mid-course Rusya için. Meclis kararı olmadan bence bir ‘fait accompli’ ile toprağınıza bu radarı koyduğunuzda gelecekte oluşacak bir nükleer saldırıda otomatik olarak hedef duruma düşerseniz. Akkuyu’da nükleer santral yaptırdığınız, Türk Akımı’nı planladığınız, 100 milyar dolar ticaret yapmak istediğiniz bir ülke nasıl sizin için tehdit algısı oluşturuyor.”
“Suriye’de Kürdistan kurulursa Türkiye’nin güneydoğusunu tutamazsınız”
Türkiye, uzun zamandır Suriye’de bir Kürt Koridoru oluşturulmasına karşı çıkıyor. Kulislerde Erdoğan-Putin görüşmesinde, Türkiye’nin PYD konusundaki hassasiyeti konuşuldu. Peki, Ankara’nın Moskova yönetimini PYD konusunda ikna etmesi mümkün mü? Gürdeniz’e göre, burada “kazan kazan” söz konusu: “Bu hem Rus jeopolitiğine hem Türk jeopolitiğine hizmet eder. Dağlık Karabağ krizi sürdürülebilir çünkü denizle ilgisi yok. Denizle ilgisi olan bir krizi sürdüremezsiniz. Tartus’un, Lazkiye’nin Ruslar’dan koptuğunu düşünelim. Hem Rusya’nın güney jeopolitik ekseni hem İran’ın güneybatı jeopolitik ekseni muazzam bir vakuma düşecek. Suriye’de bir Kürt koridoru açıldığını ve Barzanistan dediğimiz Irak Kürdistanı’nın Akdeniz’e ulaştığını düşünün. Orada Kürdistan’ı kurduklarında Türkiye’nin güneydoğusunu tutamazsınız. GAP’ı, su bölgesini, tarım alanlarını, yer altındaki doğal kaynakları kullanamazsınız. Unutmayın hegemonya denizden geçer. Hayfa limanı olmasaydı İsrail 1967 - 1973 savaşlarında başarılı olabilir miydi? Muazzam bir destek aldı. Denize çıkış ülkelere muazzam bir kurtuluş sağlar.”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurucu değerlerinden uzaklaşmasının miladı olarak Türkiye’nin NATO’ya girdiği 1952 yılını gösteren Cem Gürdeniz, 12 Mart ve 12 Eylül’ün solcu subayları Ergenekon ve Balyoz “kumpas davalarının” da Kemalist subayları temizlediğini söylüyor. Gürdeniz’e göre, yapılması gereken öze dönüş: “Kemalizm’i 12 Eylül sulandırdı. ‘Atatürkçü Düşünce Sistemi’ diye bir şey uydurdu. Bir ordu ideolojisiz savaşamaz ve siz TSK’yı bunun altında birleştiremezsiniz. Bu ordunun ancak kurucu değerleriyle birleştirebilirsiniz. Cumhuriyet ordusunun kurucu değeri nedir? Mustafa Kemal’dir. Bu Cumhuriyet’in kurucu değerleridir 12 Mart ve 12 Eylül TSK’yı sola kapattı. Daha sonra gerçek Atatürkçüler’e kapalı hale geldi. Balyoz ve Ergenekon’da kreşendo yaptı. Bana göre devletin çıkarlarını düşünen Kemalistler’i elimine ettiler. Yerlerine de halkına ateş açan generaller, selameti kaçmakta bulan amiraller getirildi.”
“Türkiye’nin bu noktaya gelmesinden komuta kademesi sorumlu”
Peki bu sürecin sorumlusu kim?
Gürdeniz, özellikle son beş yıldır görevde olan kuvvet komutanları ve genelkurmay başkanlarını işaret ediyor: “Eğer Türkiye şu aşamaya geldiyse komuta yapısında hata olduğunu kabul etmesi gerekir. TSK kara merkezlidir, YAŞ’taki 14 üyenin 10’u karacı generaldir. Bu katı yapılanmada Genelkurmay Başkanları yalnız kuvvet komutanları değil tüm orgeneraller üzerinde etkilidir. Balyoz’dan çıktık. Bazı arkadaşlarımız hayatlarını riske ederek Fethullahçılar’la ilgili her türlü bilgiyi-belgeyi paylaşmaya hazır olduklarını açıkladılar. Onlara ‘Siz TSK içinde birlik beraberliği bozuyorsunuz’ denilerek orduevlerine girmeleri yasaklandı, haklarında dava açıldı, tabii bu kanal kapatılınca siyaset üzerinden gitti. Ayrıca MİT, Orgeneral Özel döneminde Fethullahçı subaylar hakkında kendisine listeler verdi. Hiç bir işlem yapılmadı.”
“Genelkurmay ve kuvvet komutanlıklarının MSB’ye bağlanması siyasallaşmaya gider”
ABD ordusunun Kongre’nin talebiyle 1. Körfez Savaşı ve 11 Eylül Saldırıları sonrasında hem konsept değiştirdiğini hem de dönüşüm yaşadığını belirten Amiral Gürdeniz, TSK’nın da gecikmiş dönüşümünü “siyasallaşma” tuzağına düşmeden yapması gerektiğinin altını çiziyor: “Başbakan haklı olarak Milli Savunma Bakanı’nın özel kalem müdürünü seçemediğinden yakınıyor. Türkiye’de değişim şart ama doğu toplumlarında kurulu sistemin kolay kolay değişmesi istenmez. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının Milli Savunma Bakanı’na bağlanması Türkiye gibi demokratik mekanizmaların tam çalışmadığı ülkelerde siyasallaşmaya gider. Herkesin kendi ordusunu kurmaya gider. Asla asla ve siyasallaşmaya izin vermemek gerekir.”
“Darbe başarılı olsa 16. Türk devleti olmayacaktı”
Darbenin 16. Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni bir iç savaşı tetikleyerek yıkmayı hedef aldığını söyleyen Gürdeniz, bu saldırıdan FETÖ’nün lideri olarak gösterilen Fethullah Gülen kadar onu korumaya devam edenAtlantikçi yapıyı da sorumlu tutuyor: “Bu darbenin hedefi, Türkiye’yi hegemonyanın istediği jeopolitik rotaya çevirmekti. BOP’un gerektirdiği sınıfsal, toplumsal, siyasal şekillendirmelerin hızlandırılmasıydı. Unutmayın darbenin ilk saatlerinde Fox TV’de konuşan Ralph Peters adlı askeri danışman, ‘Bu darbeyi yapanlar iyi çocuklar, Obama sesini kessin,’ dedi. BOP’un fikir babalığını yapan kişi darbeden birkaç saat sonra bunu söylüyorsa bunu da benim söylemem normal diye düşünüyorum. Bu darbe başarılı olsa 16. Türk devleti olmayacaktı. Bir iç savaş olacaktı. Durumun vahametini böyle görmek lazım.”