Siyasi partilerin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) teslim edeceği 9 Nisan’a geri sayım sürerken ittifak partileri arasında “seçime ortak listeyle mi ayrı listeyle mi girileceği” tartışmaları devam ediyor.
Türkiye 14 Mayıs’taki cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimine, geçen yıl AKP ve MHP milletvekillerinin ortak imzasıyla hazırlanarak TBMM’de kabul edilen yeni seçim kanunuyla gidiyor.
Buna göre barajın yüzde 7 olarak uygulanacağı bu seçimde, ittifakın toplam oyları barajı geçerse ittifak çatısı altındaki bütün partiler de barajı geçmiş sayılacak. Ancak milletvekili çıkarmak için ittifakın toplam oyu değil partilerin kendi aldıkları oy geçerli olacak. Bu durum ittifak partilerini daha fazla milletvekili çıkarmak için tek listeyle seçime girmeye zorluyor. Oy pusulasında ayrı logoyla temsil edilmek isteyen partinin aynı zamanda en az 41 il için de ayrı liste sunması gerekiyor.
Your browser doesn’t support HTML5
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan siyaset bilimci ve TEAM Araştırma Analisti Nezih Onur Kuru, partilerin aldıkları oylara göre milletvekili hesaplamasındaki değişikliği şöyle anlattı: “Yeni yasayla ittifaklarda ‘artık oy’ prensibi kaldırıldı. Önceden sanki ittifaklar bir partiymiş gibi ittifaktaki tüm partilerin oy oranları bir havuza toplanıyordu. Mesela 2018’deki seçimde bir yerde AK Parti birinci, CHP ikinci sırada çıkıyor ama CHP, İYİ Parti ve Saadet toplamda Cumhur İttifakı’nı yani AK Parti ve MHP’yi geçiyorsa, Millet İttifakı daha çok vekil elde edebiliyordu. Fakat yeni sistemde bu havuz yani ‘artık oy’ prensibi kaldırıldı. Saadet’e veya İYİ Parti’ye verdiğiniz oylar bu partilerin milletvekili çıkaramadığı durumda artık CHP’ye yaramıyor. Partiler tıpkı daha önceki seçimlerde olduğu gibi ittifakta olsun ya da olmasın birbirleriyle rakip hale geliyorlar. İttifakın faydasını kullanmak içinse ortak liste yapmaları gerekiyor. Yeni yapılan değişiklikle 2018 seçimlerine gidilmiş olsaydı, Cumhur İttifakı yüzde 53 oy oranıyla elde ettiği 344 vekil sayısını 358’e çıkarabiliyordu, Millet İttifakı ise 19 vekil kaybediyordu.”
“Yeni seçim yasası ittifakları etkisiz hale getirdi”
Seçim kanunundaki değişikliğin ittifakları etkisiz hale getirdiğini belirten siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun ise, “2018 seçimlerinde ittifaklar sayesinde temsilde adalete yakın bir sonuç çıkmıştı. Ama bu seçimde kendi listeleriyle girerlerse, ittifak içinde yer alarak barajı geçseler dahi, temsilde adaletin olmadığı sonuçlar çıkacak gibi görünüyor. Ortak liste yani seçim çevrelerinde ittifaka dahil olan partilerden bir tanesinin listesinden seçime girilmesi, çeşitli akademisyenlerin, siyaset bilimcilerin yapmış olduğu simülasyonlara göre maksimum kazandıran senaryoya denk düşüyor. Aksi takdirde o seçim çevrelerinde ittifakın alabileceği milletvekili dağılımı düşüyor. Mutlaka ve mutlaka ortak listeyle gidilmediği takdirde hem Cumhur İttifakı hem Millet İttifakı, milletvekili dağılımı açısından dezavantajlı bir durum. Örneğin, MHP ittifak içinde yer almasına rağmen 81 ilde kendi başına girerse, Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısında ortalama olarak 15-20 milletvekilliği kaybedeceği hesaplanıyor” dedi.
İttifaklarda ortak listede son durum
Cumhur İttifakı’nın iki büyük partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) bazı yerlerde ortak listeyle seçime girmesi gündemdeydi. Ancak MHP’nin yanısıra ittifakın diğer ortakları Yeniden Refah Partisi (YRP) ile Büyük Birlik Partisi de 81 ilde kendi isim ve logolarıyla seçime gireceklerini ilan etti. AKP listesinden seçimlerde yarışacak olan Hür Dava Partisi de (HÜDAPAR) Cumhur İttifakı’nın gayri resmi ortağı durumunda.
Millet İttifakı’nın en büyük ortağı olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), milletvekili listesinde mümkün olduğunca ortaklaşılmasını isterken İYİ Parti’nin 10 il bazında buna olumlu yaklaştığı biliniyor. İttifak çatısı altındaki diğer partiler olan Saadet Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Gelecek Partisi arasında “ittifak içi ittifak” oluşturularak tek listeyle seçime girilmesi formülündeyse uzlaşma sağlanamadığı basına yansıyan bilgiler arasında.
Hakların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) oluşturduğu ve seçimlerde üçüncü ittifak olarak yer alan Emek ve Özgürlük İttifakı içindeyse TİP, seçime en az 41 ilde kendi adı, amblemi ve adaylarıyla gireceğini açıkladı.
“Küçük partilerin milletvekili çıkarması zorlaştı”
Prof. Tosun, partilerin seçime tek başına girme gerekçelerini, “Birincisi kendi güçlerini görmek istiyorlar. Bu, seçmen nezdinde partinin kurumsal kimliği olduğuna dair algı yaratacak. İkincisi, yüzde üç ve üzeri oy aldıkları takdirde Hazine yardımından yararlanma imkanı doğacak. Onu da dikkate alıyorlar” diye açıkladı.
Sistemin yüksek oy alan partilere daha fazla vekil çıkarma imkanı verdiğini söyleyen Tosun, küçük partilerin “ittifak içi ittifak” oluştursalar dahi vekil çıkarmasının zorlaştığını belirterek, “Küçük partilerin, ittifak içinde ittifaka yöneldikleri takdirde karlı çıkmaları mümkün değil. Neden? Çünkü Türkiye’nin bazı illeri ve seçim çevrelerinde belirli bir oy gücüne sahipler. Oralarda potansiyel olarak vekil çıkarma imkanı olsa da o seçim çevrelerinde çok güçlü olan diğer partiler de var. Mesela Gelecek Partisi Konya’da yüksek bir oy oranına sahip. Ama aynı tabanda AKP de olduğu için AKP’nin oradan daha çok milletvekili çıkarması çok yüksek olasılık taşıyor. Bir de ‘ittifak içinde ittifakların’ küçük partilere yönelik olumlu sonuç yaratması için oy makasının dar olması lazım. Türkiye parti sisteminde CHP, AKP gibi oy oranı itibariyle çok güçlü olan partiler var. HDP, MHP gibi orta derece partiler var Bir de küçük partiler var. Bunların arasında oy makası çok açık. Bu kadar oy makasının açık olduğu bir yerde ve oy güçlerinin dengeli dağılmadığı bir seçim coğrafyasında bu, çok riskli bir durum” dedi.
Neden ortak listeye gidilemiyor?
Siyaset bilimci Kuru’ya göre ise ortak liste oluşturulmasının da partiler açısından zorlukları bulunuyor. Kuru, “Ortak liste yapılan parti logosuyla seçime giriliyor. Ortak listede yer almayı kabul eden diğer partilerin logosu olmuyor ve oy durumu hesaplanırken Türkiye genelinde ortak liste yapılan illerde, başka partinin ortak listesine dahil olan partilerin oyları ortadan kalkmış oluyor. Böylece oy oranları Türkiye genelinde düşüyor ve ortak liste yapılan partinin oy oranı diğer partilerin oylarından beslenerek artıyor. Bunun örneğini aslında en son yerel seçimlerde yaşadık. Örneğin Türkiye genelinde AK Parti MHP’nin oylarıyla 44’e yükselirken MHP’nin oyu 6’ya düştü, diğer tarafta CHP’nin oyu 30-31 seviyesine yükselirken İYİ Parti’nin oyu 6-7 seviyesine düşmüştü” şeklinde ifade etti.
MHP’nin de bu gerekçeyle 14 Mayıs seçimine ayrı girme kararı aldığı yorumunu yapan Kuru, “MHP, ittifakın ikinci partisi olarak, ittifak çatısı altında kendisinden daha düşük oy oranındaki diğer partilerin seçime ayrı girme iddiasına karşın ortak liste stratejisine yönelseydi, kendi oyunu düşürüp, belki de şu anda anketlerde ulaştığı yaklaşık yüzde 6 ila 8 oy oranından 5’lere gerileyecek ve sonuçta 1960’lardan beri var olan bir siyasi hareket olarak tırnak içinde seçmen nezdinde karizması çizilmiş olacaktı. YRP ve BBP’nin de kendi gücünü gösterdiği koşullardaysa, ittifakın olası seçim galibiyeti faydalarından daha az yararlanacaktı. MHP’nin hareketi, bu açıdan çok daha sert bir blöf ya da gerçekten radikal bir çıkış olarak okunabilir” dedi.
“Millet İttifakı avantajlı konumda”
Millet İttifakı cephesindeyse İYİ Parti’nin tutumunu işbirliğine daha açık olarak değerlendiren Kuru, “En az 9 ilde anlaşıldığını biz görüyoruz. Zaten kritik il sayısı yaklaşık 20. 20 ilin 9’unda ortak liste stratejisiyle hareket edebilmek aslında Millet İttifakı için bir başarı. Şu an görülen o ki MHP ile AK Parti arasında büyük bir gerilim var” şeklinde konuştu.
Seçim hesaplarında Millet İttifakı’nın avantajlı konumda olduğunu dile getiren Kuru, MHP’nin hamlesinin de AKP’nin mecliste çoğunluk elde etmesini riske soktuğunu söyledi. Kuru, “İYİ Parti, büyükşehirlerde gücünü göstermek istese de taşrada işbirliğine yanaşıyor. MHP-AK Parti ilişkisine göre daha orta noktaya varabilecek bir pozisyonda. Dolayısıyla bu ittifak stratejileri içerisinde aslında Millet İttifakı avantajlı durumda. Bizim TEAM Araştırma olarak bulgularımıza göre Cumhur İttifakı’nın ortak liste yapması, Millet İttifakı’nın yapamaması senaryosunda Cumhur İttifakı yüzde 41 ile meclis çoğunluğunu kazanabiliyorken, tam tersi senaryoda bu oran yüzde 45,5’e kadar çıkabiliyor. Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğunu elde etme eşiğini ideal bir ortak liste stratejisiyle 4,5 puan yukarı çekebiliyor. Bu da yaklaşık 2,5 milyon oya tekabül ediyor” diye konuştu.
MHP ve AK Parti’nin ortak listede anlaşamamasının İYİ Parti’nin ortaklık pazarlığında elini rahatlattığına da değinen Kuru, “İYİ Parti yerel seçimlerde CHP’ye çok büyük bir başarı kazandırdığını ama bunun karşılığını bir ölçüde alamadığını düşünüyor. İYİ Parti’nin bu seçimde oy oranını arttırmasının gelecek seçimlerde iddiasını sürdürmesine yardımcı olacağı da parti içinde hakim bir görüş. Bu zaten siyasi partilerin doğasında var. Sonuçta partiler kendi iddiasını, çıkarını korumak zorunda. Elbette bu stratejiler, belki meclis çoğunluğu elde etme açısından 1-2 milyon oya ulaşan maliyetlere de yol açabilir. Ama partilerin iddiası, bu maliyete yol açsa da ‘ben oyumu arttırırım ve bu maliyeti ortadan kaldırırım’ şeklinde” diye konuştu.
“TİP’in makul bir strateji izlediğini düşünüyorum”
Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında da TİP’in ayrı listeyle seçime gideceğini açıklaması üzerine başta Halkların Demokratik Partisi (HDP) siyasetçileri nezdinde başlayan tartışmalar sürüyor. Hakkında açılan kapatma davası nedeniyle seçime Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi listesinden girecek olan HDP, ortak liste oluşturulmasını istiyor.
Cezaevinde bulunan Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, 3 Nisan’da Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanan makalesinde, ittifakın Cumhurbaşkanlığı seçiminde herhangi bir aday çıkarmadığını hatırlatarak, “Ortak seçim listesi de olmayacaksa, bu ittifak artık bir seçim ittifakı değildir” dedi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Tek bir milletvekilliğinin bile geleceğimizi belirleyeceği bu seçimde Türkiye’nin tüm sosyalistlerini, tüm demokratlarını Yeşil Sol Parti listelerine güç vermeye, güç almaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine yazılı açıklamada bulunan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP’in Yeşil Sol Parti’nin herhangi bir ilden çekilmesi yönünde talebi olmadığını ve yalnızca milletvekili çıkarma potansiyeli gördükleri illerde seçimlere katılacaklarını söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kuru da bu kararın, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkaracağı milletvekili sayısını etkilemeyeceğini söyleyerek, “Büyükşehirlerde daha çok sandalye olduğu için TİP’in o bölgelerde ayrı listeyle hareket etmesi çok da büyük bir değişim beraberinde getirmeyebilir. Çünkü örneğin, İstanbul birinci bölgede 30’dan fazla sandalye var. Orada milletvekili çıkarmak için yüzde 2,5-3 oy oranı yetiyor. Ama örneğin Kırklareli’nde üç vekil olduğu için yüzde 33 oy gerekiyor. Dolayısıyla bu konuda TİP’in makul bir strateji izlediğini düşünüyorum” diye konuştu.
“Ortak liste oluşturulamamasının faturası özellikle Millet İttifakı için çok yüksek olabilir”
Prof. Tosun ise muhalefet cephesinin ortak listede anlaşamamasının sandıktan ağır sonuçlar çıkarabileceği uyarısında bulunarak, “Muhtemelen muhalefet, bu seçim sisteminin ürettiği sonuçlara dayalı senaryolara bağlı simülasyon çalışmaları yapıyor ve muhtemelen ortak listeyle seçime girilmesi halinde daha fazla milletvekili kazanacaklarını görüyorlar. Ama diğer taraftan partilerin kendi rüştlerini ispat etme isteği, bazı parti elitlerinin siyasal kibirleri dolayısıyla bu ortak listeye olumlu da bakmayabiliyorlar. Ama ortak liste oluşturulamamasının faturası 14 Mayıs gecesi özellikle Millet İttifakı için çok yüksek olabilir” dedi.