Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) politika faizini geçen ay olduğu gibi Temmuz’da da arttırarak yüzde 15’ten yüzde 17,5'e yükseltti.
Seçim öncesinde sık sık ‘Nas’ vurgusu yaparak faiz artırımının karşısında olduğunu söyleyen ve “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezini savunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonrasında da faizi düşürmeye devam edeceklerini açıklamıştı. Ancak seçimlerin ardından Erdoğan’ın Merkez Bankası başkanlığına Hafize Gaye Erkan’ı atamasıyla 27 ay aradan sonra ilk kez 22 Haziran’da Merkez Bankası politika faizini arttırarak yüzde 8,5’ten yüzde 15'e çıkardı. Haziran ayında olduğu gibi Temmuz’daki artış oranı da piyasa beklentilerinin altında kalmasına karşın Merkez Bankası’ndan artışın süreceği açıklaması da geldi.
“Ekonominin gerçeklerini gördüğü için düzeltmeye çalışıyor”
VOA Türkçe İzmirliler'e seçim öncesinde Erdoğan’ın sert faiz karşıtı söyleminden son iki ayda 9 puanlık faiz artışına gelinen süreci sordu.
Your browser doesn’t support HTML5
Faiz konusunda iktidarın tutumunun değişmesine şaşırmadığını söyleyen Avukat Gülce Diren Kıratlı, “Zaten son 20-25 yıl içerisinde söylediği şeylerde tutarlılık içerisinde hareket ettiği bir durum olmadı. O yüzden ben artık şaşırmıyorum. Faizi düşüreceğiz deyip kaldırır, kaldıracağız deyip indirir. Artık alıştık” dedi.
Faizlerin yükselmesine rağmen dövizin ve enflasyonun düşeceğine inanmadığını söyleyen Kıratlı, “Açıkçası ekonominin freni boşalmış tır gibi gittiğini düşünüyorum. Geçen hafta 10 liraya aldığım şeyi şu an 30 liraya alıyorum. Her şeyin fiyatı çok artmış durumda artık nefes alamaz hale geldik. Merkez Bankası’nın bu politikasının da bir işe yarayacağını zannetmiyorum açıkçası. Çünkü ‘ekonomistim’ diye geçinenlerin ülkeyi getirdiği hal ortada. Sadece faiz artışıyla olacak bir şey değil. Daha temel dinamiklerin değişmesi gerekiyor” diye konuştu.
Emlakçı Tevfik Altıntaş ise Erdoğan’ın faiz konusunda sert tutumundan vazgeçmesini, “Ekonominin gerçeklerini gördüğü için düzeltmeye çalışıyor. Tek nedeni bu” diye açıkladı. Faizlerin artmasına rağmen Türk lirasının döviz karşısında hala değer kazanmadığına dikkat çeken Altıntaş, “Faiz kararının arttırılması bence reel faizlerin, banka faizlerinin yükselmesi demektir. Ayrıca hayatın daha pahalı olması ve dolar euronun da yükselmesi anlamına geliyor. Dolar euro yükseleceği için bu hayat daha pahalı olacak. Çünkü insanlar devamlı hayat pahalılığı olduğu için az buçuk para geçtiğinde eline döviz almak istiyorlar, dolar almak istiyorlar. Bundan dolayı hiç düşmeyecek, daha da artacak. İnsanlarımızın hali de biraz daha perişan olacak” dedi.
“Hani faiz haramdı?”
Kamu emeklisi Refik Kılıçman ise iktidarın faiz karşıtı söyleminin “seçim yatırımından” ibaret olduğunu dile getirdi. Kılıçman, “Hani faiz haramdı? Her gün televizyonda faizden bahsediyorlar. Nerede bunların dürüstlüğü o zaman? Sadece insanları sömürmekle, İslami literatürü anarak oy potansiyeli elde etmekle olmuyor bu işler” diye konuştu.
Ekonominin faturasını halkın ödediğini savunan Kılıçman, “Beş şirket zengin edilmek amacıyla vatandaşın bütün imkanları yok edildi. Tekrar vatandaşa ekstra zorluk çıkarmak için şimdi faizleri yükseltiyorlar diye düşünüyorum” dedi. Döviz kurunun faiz artışına rağmen düşmesini beklemediğini de söyleyen Kılıçman, bunun nedenini köprü ve otoyollara verilen döviz cinsinden Hazine garantilerine bağladı.
“Verdiğimiz oylar boşa gidiyor”
Ev kadını Güneş Özkuru ise faizin arttırılmasına karşı olduğunu söyledi. Özkuru, Erdoğan’ın faiz karşıtı söyleminden gelinen aşamayı, “Valla hiç kimse sözünde durmuyor ki, hiç kimse sözünde durmuyor. Verdiğimiz oylar boşa gidiyor” diye ifade etti. Banka kredi faizlerinin yükselmesinden yakınan Özkuru, “Her banka faizi çok veriyor. Faizi ödeyemiyoruz. Kredi çektim, onun bile faizi çok fazla. Her ay kendi borçlarımı, ev kirasını ödemekten faiz ödemeye zor yetişiyoruz” dedi.
“Türk lirasına güveni sağlayamazsak bu işi başaramayız”
Akademisyen Doç. Dr. Fatih Damlıbağ ise faiz artışında gelinen süreci şöyle açıkladı: “Faiz artışını yapmaya başladı. Çünkü işin içerisinden çıkamaz oldu. Hedefi üretimi arttırmaktı. Üretimi arttırırken seçici kredi politikası uygulaması gerekiyordu. Kredileri pandemi sonrası aniden genişletti. Ancak bunu yaparken verilen krediler takip edilmedi ve böylece 1,5-2 sene geçti. Takip etmeye çok geç başlandı. Bir süre sonra da Türk Lirası'na olan güven kayboldu. İnsanlar TL’ye güvenini kaybedince de artık enflasyon düşmez aşamaya geldi. Sonuçta da istikrarlı para politikası uygulamak ve bir miktar faizi yükseltmek zorunda kaldı artık. İster istemez” diye konuştu.
Demirbağ faiz artışıyla ekonomide kalıcı sonuçlar elde edilmesinin yolunu ise, “Türk lirasına güveni sağlayamazsak bu işi başaramayız. Bu da biraz zaman alıcı. Yapışkan bir enflasyonumuz oluştu” diye ifade etti.