Önümüzdeki günlerde yeniden başlayacak İsrail-Filistin doğrudan görüşmelerinin başarıya ulaşması için, büyük beklentileri gerçekleştirmeden önce daha hızlı sonuç getirecek küçük adımlar atılması gerektiği uyarısı yapılıyor
WASHINGTON —
İsrail ve Filistinliler arasında 65 yıldır devam eden anlaşmazlığı çözme yönünde Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry’nin başlattığı son girişim sonuç verdi ve taraflar iki hafta içinde görüşmeleri yeniden başlatmak üzere anlaştı. Ancak önceki başarısız deneyimlerden de görüleceği gibi sorunun çözümü hiç kolay olmayacak. İki devletli çözümden ilan edilmeden önce İsrail ve Filistinliler’in yerine getirilmesi, ya da karşı tarafın diğerinin taleplerine razı olması çok zor. Örneğin Filistin yeni devletinin başkentinin Doğu Kudüs olmasını istiyor, İsrail ise bunu kabul etmiyor. İsrail ayrıca yerleşimler konusunda da ödün vermeye yanaşmıyor. Uzmanlara göre bu süreçte adım atılması, öncelikle sınırlar ve güvenlik gibi çözümü kolay sorunlara eğilme yoluyla sağlanabilir. Amerika’nın Sesi’nin Arapça yayın yapan kanalı El Hurra’ya konuşan Washington Enstitüsü uzmanı David Makovsky de tarafların önlerinde oldukça zor günler olduğuna işaret ediyor.
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail ve Filistinli temsilcileri Washington’da bir araya getirdi ve taraflar 2010 yılından bu yana kesik olan doğrudan görüşmeleri başlatma kararı aldı. Bu ön görüşmelerin ardından taraflar iki hafta içinde görüşmelerine İsrail ya da Filistin topraklarında başlayacak.
Dışişleri Bakanı Kerry, güvenlik, sınırlar, mülteciler ve Kudüs’ün durumu gibi nihai statü sorunlarının görüşmelerde ele alınacağını bildirdi.
Washington Enstitüsü’nün Ortadoğu Barış Süreci Projesi Direktörü David Makovsky’ye göre politikacıların tüm sorunların masaya yatırılacağını söylemeleri fazla hırslı bir beklenti: “Hem Filistin, hem de İsrail tarafında siyasetçiler, liderler, görüşmelerde tüm sorunların ele alınacağını söylüyor. Tüm sorunlar ele alınmazsa, İsrail bunu savaş tamamen bitmedi şeklinde algılar. Filistin tarafıysa, Kudüs’ün statüsü ve mülteciler konusunun hasır altı edilmesini istemiyor. Benim Ortadoğu deneyiminden izlenimim şu: Eğer ‘ya hep ya hiç’ derseniz, sonuç hep hiçtir. Ne kadar hırslı olursak, o kadar az başarılı oluruz. Amerika, eğer taraflar sınırlar ve güvenlik sorunlarında sonuç alırsa bundan memnun olacak. Çünkü bunlar pratik sorunlar. Kudüs’ün statüsü ve mülteciler sorunu da kesinlikle çözülmeli. Yoksa bu savaş asla bitmez. Ama benim istediğim bir ilerleme sağlanması ki, herkes bir şeylerin değişmeye başladığını görsün. O yüzden pratik sorunların çözümü daha kolay. Benim korkum, Kudüs ve mülteciler sorunlarının önce masanın altına itilmesi, ama sonra bu konuların tüm pazarlıkların önüne geçmesi. Barış Süreci’nden öğrendiğimiz şey, liderler halklarına doğruyu söyleyemezse, Amerika’nın tarafları ikna etmesi zorlaşır. Bana göre, önce sınırlar ve güvenlik sorunu ele alınmalı. Ama Kerry tüm sorunların ele alınacağını söyledi.”
Daha Washington’da görüşmeler başlamadan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın, Mısır’da bir basın toplantısında gelecekte kurulacak Filistin devletinin sınırları içinde tek bir İsrailli’nin yaşamayacağını söylemesi, İsrail’de özellikle sağ kesimde tepkilere yol açtı. Makovsky, Mahmut Abbas’ın böyle konuşmasının doğru olmadığını savunuyor: “İsrail’in nüfusunun yüzde 20’si Arap. Bana ‘Bu mesele farklı. Biz işgal altındayız. Yahudi yerleşimleri yasadışı’ diyebilirler. Nasıl ifade ettiğiniz önemli değil, ama Mahmut Abbas’ın bu ifadeleri kullanması yanlış. Bence bu açıklamalar barış görüşmelerini olumsuz etkileyecek. Dışişleri Bakanı Kerry’nin yaptığı gibi olumlu açıklamalardan yanayım. Olumsuz açıklamalardan kaçınmak gerek.”
Filistin Yönetimi görüşmelerin başlaması için İsrail’in, 1993 Oslo Anlaşmaları’ndan önce tutuklanan ve hala hapis yatan Filistinliler’i bırakmasını şart koşuyordu. İsrail Washington’daki görüşmelerden önce 104 Filistinli mahkumu serbest bırakma sözü verdi.
İsrail’in ise yeni Filistin devletine yönelik kaygıları bulunuyor. David Makovsky, bunların güvenlik sorunları ve ve Arap Baharı olaylarının yol açtığı belirsizlik olduğunu söylüyor: “Clinton döneminin sonlarında Batı Şeria’nın durumu ayrıntılı bir şekilde tartışıldı. Ama Camp David’deki bu görüşmelerde varılan sonuçların ötesinde iki yeni unsur, çözümü zorlaştırıyor. Biri Gazze’deki tünellerden kaçırılan roketlerin İsrail’e saldırılarda kullanılması. Eski Başbakan Ariel Şaron Gazze’den çekildi ve bu kaçakçı tünellerinin sayısı arttı. O tünellerden Gazze’ye sokulan roketler İsrail’e fırlatılıyor. Diğer sorunsa, son birkaç yıldır devam eden Arap Baharı olayları. Camp David görüşmelerinin gizli ortakları Mısır ve Ürdün’dü. Şimdi hangi Mısır muhatap alınacak? Müslüman Kardeşler’in Mısır’ı mı, yoksa General Sisi’nin Mısır’ı mı? Sonra Ürdün’ün geleceği ne olacak? Bu soruları ilerlemeyi önlemek amacıyla sormuyorum. Yaşanan gelişmelere karşı daha yapıcı olmamız, güvenlik sorunlarına çözüm üretmemiz gerekiyor. Ortadoğu’da güvenilen emekli Orgeneral John Allen’ın güvenlik sorunlarına yapıcı çözümler arayacak olmasından memnunum. İsrailliler, 2006’da Lübnan’daki savaştan sonrasını hala unutmadı. Savaşı sona erdiren Birleşmiş Milletler’in 1701 sayılı kararı Hizbullah’ın daha fazla silahlandırılmasını yasaklıyordu. Ama Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Barış Gücü birliklerine rağmen silah gücünü üç kat arttırdıklarını söyledi. Bu yüzdn güvenlik konusu görüşmelerin en ciddi sorunlarından biri olacak.”
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry’nin girişimleriyle yeniden başlatılan Ortadoğu barış görüşmelerinin, dokuz ay sürecek sıkı pazarlıkların ardından iki devletli çözüm önerecek bir nihai statü anlaşmasıyla sonuçlanması bekleniyor. 65 yıldır devam eden İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek amacıyla geçmişte yapılan sayısız uluslararası girişim sonuçsuz kaldı. Dışişleri Bakanı Kerry, özellikle Ortadoğu’da değişen dengelerin ışığında, İsrail’le Filistinliler’i barıştırma çabalarının bu kez sonuç vermesini sağlama konusunda oldukça kararlı görünüyor.
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail ve Filistinli temsilcileri Washington’da bir araya getirdi ve taraflar 2010 yılından bu yana kesik olan doğrudan görüşmeleri başlatma kararı aldı. Bu ön görüşmelerin ardından taraflar iki hafta içinde görüşmelerine İsrail ya da Filistin topraklarında başlayacak.
Dışişleri Bakanı Kerry, güvenlik, sınırlar, mülteciler ve Kudüs’ün durumu gibi nihai statü sorunlarının görüşmelerde ele alınacağını bildirdi.
Washington Enstitüsü’nün Ortadoğu Barış Süreci Projesi Direktörü David Makovsky’ye göre politikacıların tüm sorunların masaya yatırılacağını söylemeleri fazla hırslı bir beklenti: “Hem Filistin, hem de İsrail tarafında siyasetçiler, liderler, görüşmelerde tüm sorunların ele alınacağını söylüyor. Tüm sorunlar ele alınmazsa, İsrail bunu savaş tamamen bitmedi şeklinde algılar. Filistin tarafıysa, Kudüs’ün statüsü ve mülteciler konusunun hasır altı edilmesini istemiyor. Benim Ortadoğu deneyiminden izlenimim şu: Eğer ‘ya hep ya hiç’ derseniz, sonuç hep hiçtir. Ne kadar hırslı olursak, o kadar az başarılı oluruz. Amerika, eğer taraflar sınırlar ve güvenlik sorunlarında sonuç alırsa bundan memnun olacak. Çünkü bunlar pratik sorunlar. Kudüs’ün statüsü ve mülteciler sorunu da kesinlikle çözülmeli. Yoksa bu savaş asla bitmez. Ama benim istediğim bir ilerleme sağlanması ki, herkes bir şeylerin değişmeye başladığını görsün. O yüzden pratik sorunların çözümü daha kolay. Benim korkum, Kudüs ve mülteciler sorunlarının önce masanın altına itilmesi, ama sonra bu konuların tüm pazarlıkların önüne geçmesi. Barış Süreci’nden öğrendiğimiz şey, liderler halklarına doğruyu söyleyemezse, Amerika’nın tarafları ikna etmesi zorlaşır. Bana göre, önce sınırlar ve güvenlik sorunu ele alınmalı. Ama Kerry tüm sorunların ele alınacağını söyledi.”
Daha Washington’da görüşmeler başlamadan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın, Mısır’da bir basın toplantısında gelecekte kurulacak Filistin devletinin sınırları içinde tek bir İsrailli’nin yaşamayacağını söylemesi, İsrail’de özellikle sağ kesimde tepkilere yol açtı. Makovsky, Mahmut Abbas’ın böyle konuşmasının doğru olmadığını savunuyor: “İsrail’in nüfusunun yüzde 20’si Arap. Bana ‘Bu mesele farklı. Biz işgal altındayız. Yahudi yerleşimleri yasadışı’ diyebilirler. Nasıl ifade ettiğiniz önemli değil, ama Mahmut Abbas’ın bu ifadeleri kullanması yanlış. Bence bu açıklamalar barış görüşmelerini olumsuz etkileyecek. Dışişleri Bakanı Kerry’nin yaptığı gibi olumlu açıklamalardan yanayım. Olumsuz açıklamalardan kaçınmak gerek.”
Filistin Yönetimi görüşmelerin başlaması için İsrail’in, 1993 Oslo Anlaşmaları’ndan önce tutuklanan ve hala hapis yatan Filistinliler’i bırakmasını şart koşuyordu. İsrail Washington’daki görüşmelerden önce 104 Filistinli mahkumu serbest bırakma sözü verdi.
İsrail’in ise yeni Filistin devletine yönelik kaygıları bulunuyor. David Makovsky, bunların güvenlik sorunları ve ve Arap Baharı olaylarının yol açtığı belirsizlik olduğunu söylüyor: “Clinton döneminin sonlarında Batı Şeria’nın durumu ayrıntılı bir şekilde tartışıldı. Ama Camp David’deki bu görüşmelerde varılan sonuçların ötesinde iki yeni unsur, çözümü zorlaştırıyor. Biri Gazze’deki tünellerden kaçırılan roketlerin İsrail’e saldırılarda kullanılması. Eski Başbakan Ariel Şaron Gazze’den çekildi ve bu kaçakçı tünellerinin sayısı arttı. O tünellerden Gazze’ye sokulan roketler İsrail’e fırlatılıyor. Diğer sorunsa, son birkaç yıldır devam eden Arap Baharı olayları. Camp David görüşmelerinin gizli ortakları Mısır ve Ürdün’dü. Şimdi hangi Mısır muhatap alınacak? Müslüman Kardeşler’in Mısır’ı mı, yoksa General Sisi’nin Mısır’ı mı? Sonra Ürdün’ün geleceği ne olacak? Bu soruları ilerlemeyi önlemek amacıyla sormuyorum. Yaşanan gelişmelere karşı daha yapıcı olmamız, güvenlik sorunlarına çözüm üretmemiz gerekiyor. Ortadoğu’da güvenilen emekli Orgeneral John Allen’ın güvenlik sorunlarına yapıcı çözümler arayacak olmasından memnunum. İsrailliler, 2006’da Lübnan’daki savaştan sonrasını hala unutmadı. Savaşı sona erdiren Birleşmiş Milletler’in 1701 sayılı kararı Hizbullah’ın daha fazla silahlandırılmasını yasaklıyordu. Ama Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Barış Gücü birliklerine rağmen silah gücünü üç kat arttırdıklarını söyledi. Bu yüzdn güvenlik konusu görüşmelerin en ciddi sorunlarından biri olacak.”
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry’nin girişimleriyle yeniden başlatılan Ortadoğu barış görüşmelerinin, dokuz ay sürecek sıkı pazarlıkların ardından iki devletli çözüm önerecek bir nihai statü anlaşmasıyla sonuçlanması bekleniyor. 65 yıldır devam eden İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek amacıyla geçmişte yapılan sayısız uluslararası girişim sonuçsuz kaldı. Dışişleri Bakanı Kerry, özellikle Ortadoğu’da değişen dengelerin ışığında, İsrail’le Filistinliler’i barıştırma çabalarının bu kez sonuç vermesini sağlama konusunda oldukça kararlı görünüyor.