Madenciler: “Sektörün doğa düşmanı ilan edilmesi haksızlık”

Gaziantep Sof Dağı'nda kum ve taş ocağı

Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda maden sahasının genişletilmesi amacıyla ağaç kesimine yönelik çevre örgütleri ve yöre halkının protestoları devam ederken, madencilik sektörü temsilcileri de "doğa düşmanı” gösterilmekten rahatsız olduklarını açıkladı.

Çevreciler ise madencilik sektörünü kapalı madencilik yerine daha ucuz olduğu için açık madenciliğe yönelmekle suçladı.

Your browser doesn’t support HTML5

Madenciler: “Sektörün doğa düşmanı ilan edilmesi haksızlık”

Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) ve sektörün çatı kuruluşu olan Maden Platformu tarafından yapılan açıklamada, madenlerin bulundukları yerden çıkarılmasının ülke ekonomisi açısından zorunlu olduğu kaydedildi. Açıklamada ayrıca madencilik faaliyeti tamamlanan alanların yasal zorunluluk gereği rehabilite edilerek tekrar doğaya kazandırıldığı savunuldu.

Açıklamada, “Dünyada madenlerinden vazgeçip onları yeraltında bırakan bir ülke yok. Gelişmiş ülkelerde madencilik nasıl yapılıyorsa biz de aynı şekilde maden çıkarılan bölgenin havasına, suyuna, toprağına zarar vermeden, madenlerimizi bulundukları yerden çıkarıp ekonomik ve sosyal kalkınmamız için değerlendirmek zorundayız. Madencilik konusunda yeterli bilgi ve veriye sahip olmadan, bazı yanlış algıların ön plana çıkarılarak sektörün tamamının ‘doğa düşmanı’ ilan edilmesi büyük bir haksızlık” görüşüne yer verdi.

“Bırakın çevrecileri, madencileri 8 bakanlık, 21 kurum denetliyor”

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu Türkiye’de madenciliğin çevrenin korunmasına yönelik devlet denetimi altında çok sıkı koşullarda yapıldığını söyledi.

Alimoğlu, “Bir madenci öncelikle 8 bakanlık, 92 yasa, 87 yönetmelik, 16 uluslararası sözleşme, 8 tüzük, 21 değişik kurumdan izin almak zorunda. Bırakın çevrecileri, madencileri 8 bakanlık, 21 kurum denetliyor. Bu denetimler altında biz madencilik yapıyoruz” dedi.

Madenlerin ancak bulunduğu yerden çıkartılabileceğini kaydeden Alimoğlu, “Yani maden herhangi bir yerde olmaz. Madeni olduğu, bulunduğu yerde çıkarmak lazım. Bunun için de bulunduğu yerde orman varsa, zeytin varsa bu ülke için hangisi daha değer katıyor ise, önemli olan ülkemiz ise ona bakmak lazım. Zaten madencilerin hepsi şu anda 'önce insan, sonra çevre, sonra maden' zihniyetiyle çalışıyorlar. Ama bizim ülkemizde nedense madenci ‘tukaka’ oldu” diye konuştu.

“Bizim şu anda ödediğimiz orman bedelleriyle her sene Türkiye’mizi bir kere daha orman kaplar”

Platformdan yapılan açıklamada, Türkiye’de orman alanlarının binde 3’ünün tüm madencilik faaliyetleri için geçici olarak kullanıldığı ifade edildi. Açıklamada,“Ormanları gençleştirmek amacıyla dünyada ve Türkiye’de her sene ormanlardan ağaç kesimi yapılıyor. Orman Genel Müdürlüğü tarafından kesilen 100 bin ağaçtan sadece 1 tanesi madencilik faaliyetleri için kesiliyor” denildi.

EMİB Başkanı Alimoğlu, “Madenciler kestikleri veya kullandıkları alanın ağaç bedellerini ödüyorlar. Bu bedeller, daha yeni ormanlar yapılsın, daha yeni yerlere dikilsin diye ödeniyor. Ama Orman Bakanlığı bunu da yapmıyor. Hep ‘tukaka’ madenciler oldu. Yoksa bizim şu anda ödediğimiz orman bedelleriyle her sene Türkiye’mizi bir kere daha orman kaplar. Orman Bakanlığı'nın bizden aldığı bedelleri ağaçlandırmada kullanması lazım. Yani Akbelen'de kesilen orman ağaçları Orman Bakanlığı’nın üretim için kestiği ağaçlar kadar bile değil” diye konuştu.

İlgili Haberler Akbelen’in sesi İkizköylü Necla Işık: “Bir avuç toprak dahi vermeyelim”

Erdoğan: “Son 21 yılda Türkiye toplamda 6 milyar 572 milyon fidanı toprakla buluşturarak bu alanda kırılması zor bir rekora imza atmıştır”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Akbelen’de ağaç kesimine çevreciler ve yöre halkının direnişine yönelik, “kesilen ağaçların kat kat fazlasının dikileceğini” dile getirerek tepki gösterdi. Erdoğan, “Ülkemizde yürütülen kampanyaları ağaç sevgisi veya çevre hassasiyetiyle izah edemeyeceğimiz bir gerçektir. Kömür çıkarılacak alanda kesilecek ağaçların kat kat fazlasının farklı yere dikileceği ilgili kurumlar tarafından açıklanmıştır. Tek gayesi ülkenin kalkınmasına takoz koymak olanların tüm bu hakikatlerle ilgilenmediğini çok iyi biliyoruz” dedi.

Erdoğan, “Son 21 yılda Türkiye toplamda 6 milyar 572 milyon fidanı toprakla buluşturarak bu alanda kırılması zor bir rekora imza atmıştır. Hedefimiz bu rakamı 7 milyara yükseltmektir” diye konuştu.

İlgili Haberler Akbelen Ormanı'nın iki yıllık yok oluş öyküsü: “Halka ormana girmek yasak, şirkete kesim serbest”

“Bugün gelişmiş Batılı ülkelerin hiçbirinde açık maden işletmeciliği yapılmıyor”

Çevrecilerse madencilik sektörünün daha yüksek maliyetli olduğu gerekçesiyle kapalı maden işletmeciliği yerine doğaya zarar veren açık maden işletmeciliğini tercih ettiğini öne sürüyor. Çevrecilere göre doğaya verilen zararın da geri dönüşü yok.

Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi ve orman yüksek mühendisi Ahmet Kenan Öztan, gelişmiş ülkelerde açık maden işletmeciliği yapılmadığını kaydetti.

VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Öztan, “Bugün gelişmiş Batılı ülkelerin hiçbirinde açık maden işletmeciliği yapılmıyor. Bugün gelişmiş Batı ülkelerinde zaten fosil yakıtlarla enerji üreten santral da kalmamıştır. Eğer konu Batılı ülkeleri örnek almaksa örnek ortada. Onlar yapmıyorlar. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı, doğa bu kadar ucuz olmamalı. Gerçekten de daha akıllı yöntemlerle üretime devam etmeliyiz” dedi.

Açık maden işletmelerinin bulunduğu alanların rehabilite edilerek doğaya kazandırılmasının bir yolu olmadığını da vurgulayan Öztan, “Bugün İkizköy'deki açık işletmenin derinliği yaklaşık 200 metreye ulaşmıştır. Orada devasa bir çukur oluşmuştur. Ne bu çukur doldurulur ne toprakla kapanır ne de burası rehabilite edilebilir. Mümkün değil. Yerinde orman yetiştirmek de söz konusu değil. Minerallerin tamamı yüzeye çıkmıştır. Zararlı maddelerin tamamı yüzeye çıkmıştır. Dolayısıyla buranın yeniden orman olmasını beklemek hayalden başka bir şey değildir” diye konuştu.

İlgili Haberler Doğa aktivisti Akbelen Ormanı'nın yok oluşunu anlattı: "Artık hem psikolojik hem fiziki baskıya uğruyoruz"

“Getirip üç tane fidan dikmek ‘biz burayı rehabilite ettik’ demek değildir”

Maden işletmeleri tarafından uygulanan rehabilitasyon yöntemini anlatan Öztan, “Açık işletmeye başlanırken üstteki organik toprak toplanır, özel bir alana yığılır. Daha sonra işletme bittikten sonra hafriyat yeniden çukura doldurulur. Bu kenara ayrılmış olan üst toprak getirilir. Tekrar sahanın üzerine yayılır ve bunun üzerine fidanlar dikilir. Ancak bir yere zeytin ağacı diktiğiniz zaman zeytin ormanı olmaz, zeytinlik olur. Badem dikerseniz badem ormanı olmaz. Kavramlar artık iyice karıştırıldı birbirine. Yasaya karşı hile ile ‘zeytin ormanı’ deniyor, ‘badem ormanı’ deniyor. Bu tür kültür bitkileriyle yapılan yer asla ve asla orman değildir” dedi.

Bir yerin orman olabilmesi için bakterilerinden başlayıp memelilerine, kuşlarına, böceklerine kadar tüm canlıların o ekosistemde yaşıyor olması gerektiğini vurgulayan Öztan, “Ağaçlandırmak sadece bir yeri yeşillendirmekten ibaret olur. Ama oranın ormana dönüşmesi yeniden çok uzun zamanda mümkün olur” şeklinde konuştu.

İzmir Belkahve’de üretimi tamamlanmış taş ocağı alanını örnek veren Öztan, “O taş ocağını güya rehabilite ettiler. Kesilmiş olan merdiven basamaklarının ucuna birer tane akasya diktiler. O akasyalar sembolik bir şekil gibi duruyor. Orası artık hiçbir özelliği olmayan bir yer haline geldi. Rehabilitasyon kavramı kötü kullanılıyor. Yani getirip üç tane fidan dikmek ‘biz burayı rehabilite ettik’ demek değildir” dedi.

Öztan, termik santrallerde kömürün terk edilerek çevreyle daha barışık olan doğalgazla üretim yapılması önerisinde de bulunarak, “Bugün ülkemizin termik santrala ve enerjiye ihtiyacı var. Enerji en önemli ihtiyaçlardan bir tanesi haline geldi. Bu santrallar çalıştırılacaksa eğer artık doğalgaz imkanlarımız var. Doğalgaza geçilsin, hiç değilse çevreye daha az zarar verirsin. Yani bu termik santraller illa da işletilecek diyorsak mutlaka öyle yapılması lazım” diye konuştu.

Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda maden sahasının genişletilmesi amacıyla ağaç kesimine yönelik protestolar sürüyor.

“Ağaçların kesilmesinin hiçbir mahsuru yok”

EMİB Başkanı Alimoğlu ise, daha az maliyetli olduğu için açık madenciliğin tercih edildiği iddiasının doğru olmadığını söyledi.

Alimoğlu, “Bizde de kapalı yapılan işletmeler var ama önce açıktan malzemeyi görmek lazım. Yani her ülkede, dünyada, her yerde, gerektiğinde yeraltında, gerektiğinde yerin üstünde çıkan şey var. Yeraltı çok tehlikeli. Yani bu tehlikeleri de göz ardı etmemek lazım” dedi.

Alimoğlu, Akbelen’de maden çıkarılması için ağaçların kesilmesinin dışında bir yöntem olup olmadığı sorusunaysa, “Ağaçların kesilmesinin hiçbir mahsuru yok. Ben onu anlatmak istiyorum deminden beri. Yani üretim için Orman Bakanlığı da ağaçları kesiyor. Bu tabiatın doğasında var, yapılması gereken işler bunlar. İlla madenle alakalı değil. Yani belki yeraltı çok daha maliyetli ama yer üstünde varsa bilmiyoruz, yer üstünden alıyordur, yeraltına doğru gidiyordur. Yani illa yeraltı diye bir şey de yok. Maden neredeyse bulunduğu yerde kıymetli. Bulunduğu yerde de üretilmeli” diye yanıt verdi.

“(Rehabilite) oradaki çirkin görüntüleri örtmek demek”

Çevrecilerin Akbelen’de madencilik faaliyetiyle doğaya geri döndürülemez zararlar verildiği iddiasını da yanıtlayan Alimoğlu, “Bugün 200 metre aşağıya gidildiyse orada da bir gölet, bir baraj yapılabilir. Yani illaki ağaç dikmek şart değil. Rehabilite bizim boşalttığımız alanların güzelleşmesi, doğaya kazandırılması. Yani amaç illaki ağaç dikmek de değil, iki yüz metre indiyse orayı sularla doldururuz, baraj yaparız, gölet yaparız, tarıma elverişli hale getiririz. Yani rehabilite demek illa ağaç dikmek de değil. Oradaki çirkin görüntüleri örtmek demek. Onu nasıl yaparsın? Dünyada örnekler var. Adamlar deniz yapmışlar, baraj yapmışlar, hamam yapmışlar” dedi.

Alimoğlu, “Türkiye'de rehabilitasyon konusunda çok güzel şeyler yapılıyor. Gerçekten eskiye göre biz tamamen 'önce insan, sonra çevre, sonra maden' zihniyetiyle sürdürülebilir madencilik yapıyoruz. Buna insanlar inansınlar. Çevreciler ülkemizin kalkınması için madencilere destek versinler” diye konuştu.

İlgili Haberler Akbelenli köylü kadınlar toprağını koruma derdinde: "Maden için taşındık yine tarlamızı istiyorlar"

Madenciliğin Türkiye ekonomisi açısından vazgeçilmez olduğunu da sözlerine ekleyen Alimoğlu, “Dünyada 90 çeşit bulunan madenin 80'i bizim ülkemizde var. Biz 22 milyar dolar maden ithal ederken, 6 milyar dolar maden ihraç ediyoruz. Bunun da 3 milyar doları mermer ve doğaltaş. Bunun için madem bu malzeme bizim elimizde var, Cumhurbaşkanımız’ın da dediği gibi bizim üretmemiz, üretmemiz, üretmemiz lazım. Bunun için de önce bürokrasinin, sonra insanların madencilere destek vermesi lazım. Bu madenciler eğer bu ürünleri üretebilirlerse cari açığı kapatmak mümkün olur” dedi.