Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın 1994'te yaşanan ve 1 milyonun üzerinde Tutsi'nin katledildiği Ruanda soykrımındaki rolünü tanıdığını açıkladı. Macron, Fransa'nın rolünü, Ruanda halkının beklediği "soykırıma ortak olduğu" iddiasını kabul etmeden ve "özür dilemeden" tanıdı. Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, Macron'un "risk alarak cesur bir adım attığını" belirterek, "Fransa cumhurbaşkanının sözleri özür dilemekten daha değerliydi" dedi.
Ruanda ve Güney Afrika'yı kapsayan 3 günlük bir geziye çıkan Macron, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den bu yana Ruanda'yı ziyaret eden ikinci cumhurbaşkanı oldu.
Ruanda gezisine Gisozi Soykırım Anıtı'nı ziyaret ederek başlayan Fransız Cumhurbaşkanı, burada, merakla beklenen tarihi bir konuşma yaptı. Macron, Fransız devletinin Ruanda soykırımındaki rolünü, "Bugün sizin yanınızda alçakgönüllülük ve saygıyla durarak, Fransa'nın soykırımdaki rolünü tanıyorum" sözleriyle resmen tanıdı.
Ruanda'da yaşanan bu soykırımda "Fransa'nın da bir rolü; tarihi ve siyasi sorumluluğu" olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Macron, "Fransa'nın tarihle yüzleşmek ve gerçeğin incelenmesine çok uzun süre sessiz kalmak suretiyle Ruanda halkına çektiği acılarını tanımak görevi vardır" dedi.
Macron şöyle konuştu:
"Fransa, 1990'da önceliğinin olmadığı bir çatışmaya girerek, kendisini uyaranların sesini duymayı başaramadı. Fransa, bölgesel bir çatışmayı veya iç savaşı önlemek isteyerek aslında soykırım rejiminin yanında durduğunu anlamadı. Fransa, aklı başında gözlemcilerin uyarılarını görmezden gelerek, tam olarak bundan kaçınmaya çalışsa da, en kötüyle sonuçlanan bir sarmalda ezici bir sorumluluk aldı. Cellatlar, Nisan 1994'te Ruanda'da 'iş' olarak adlandırdıkları şeye başladıklarında, uluslararası toplumun tepki göstermesi yaklaşık üç ay, üç bitmez tükenmez ay sürdü. Hepimiz yüz binlerce kurbanı bu cehennem gibi kapalı kapıda terk ettik."
Macron, soykırımın ertesinde, Fransız yetkililerin "olanları soykırım olarak nitelendirecek berraklık ve cesarete sahip olduğunu" ancak Fransa'nın bu uyarılara uygun sonuçlara ulaşamadığını, 27 yıldır bu konudaki sorumluluğunu da kabul etmediğini belirtti. Macron konuşmasında, "Bugün sizin yanınızda alçakgönüllülük ve saygıyla durarak, Fransa'nın soykırımdaki rolünü tanıyorum" sözleriyle resmen ülkesinin soykırımdaki "ezici rolünü" tanıdı. Macron, bundan sonra da gerçeklerin daha fazla ortaya çıkarılması için tarihçi ve araştırmacıların çalışmalarının cesaretlendirileceğini, Fransa gibi tüm tarafların arşivlerini açmasını beklediklerini dile getirerek, şunları söyledi:
"Sorumluluğumuz olan bu geçmişi tanımak karşılıksız bir jesttir. Kendimize dönük ve kendimiz için bir jesttir. Geçmişteki uzun sessizlikten sonra bunu kurbanlara borçluyuz.... Bu tanınma yolculuğu, bize bu geceden çıkıp yeniden birlikte yürümeyi umut ediyor. Bu yolda, sadece 'geceyi geçirenler' belki affedebilir, sonra bize kendimizi affetme armağanı verebilir."
"Bu konuşma sade bir özürden daha değerli"
Macron'un bu açıklamasına kendisi de soykırımdan kurtulan Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, iki liderin ortak basın toplantısında yanıt verdi: Ziyaretin "geçmişe değil geleceğe dönük" olduğunu belirten Kagame, şöyle konuştu:
"Fransa Cumhurbaşkanı önemli bir açıklama yaptı. Güçlü bir konuşmaydı. Buradaki konuşmanız sıradan bir özürden daha değerli. Çünkü gerçek sözlerdi. Gerçekleri söylemek her zaman bir risk içerir. Ama siz bunu yaptınız. Popüler olmadığı halde bunu yaptınız. Çünkü bu gerçekti. Son derece büyük bir cesaret gerektiren bir jestti. Daha yapılacak çok şey var. Ama bu önemli bir etap."
Soykırımı tanımanın ve yaraları sarmanın bir süreç olduğunu ve bunu gerçekleştirnek için bir "kısa yol" bulunmadığını dile getiren Kagame, "Etap etap, aşama aşama bu çalışmayı yapacağız. Fransa ile daha iyi niyetli bir yeniden bir araya gelme süreci için bu önemli bir aşama idi" dedi.
Basın toplantısında konuşan Macron, kendisine yöneltilen, "Kurban yakınları özür bekliyor. Özür dilemeden kabul ederek, kimseyi memnun etmediğinizi düşünmüyor musunuz?" sorusuna, "Fransa'nın geçmişinde pek çok sancılı hatırası var. Ruanda, Cezayir,... karşılaştırmıyorum ama çok acılı bir geçmiş. Fakat ben ilişkilerde olanaksız bir alternatife kapanmak istemiyorum. Fransa güçlü bir ülke ve geçmişteki hatalarını tanımak onu daha da güçlendirir. Derneklerin özür çağrılarını duyuyorum. Ama ben ancak bunu tanıyabilirim. Affetmeyi ise bunu yapamam, ancak umut edebilirim" dedi.
Dernekler özür istiyor
Ruanda soykırımını gerçekleştirenlerin yargılanması için mücadele veren derneklerden en büyüğü Ibuka, Macron'un konuşmasında "özür dilememesinin büyük hayal kırıklığı yarattığını" dile getirdi. Ibuka Başkanı Egide Nkuranga, "Fransız devleti adına açıkça özür dilemesi bekleniyordu. Macron bunu yapmadı. Bağışlanma bile dilemedi" dedi. Buna karşın Macron'un özür yolunda önemli bir adım attığını belirtn Nkuranga, "Açıkça özür dilemese bile, bunun daha sonra gelebilecek bir şey olduğunu görüyoruz" dedi.
Dernekler, özrün yanısıra, halen Fransa'da yaşayan ve haklarında suç duyurusunda bulunulan 30 soykırım sorumlusunun yargılanmasını istiyor. Soykırımı örgütleyen isimler arasında olduğu öne sürülen, eski Hutu lideri Juvenal Habyarimana'nın eşi Agathe Habyarimana da halen Paris yakınlarında Essone bölgesinde yaşıyor.
2 ayrı rapor sorumlu buldu
Fransa'nın Ruanda soykırımındaki rolüne ilişkin son bir ayda 2 ayrı rapor yayınlandı. Bunlardan birisi Macron'un talebi üzerine Fransız tarihçiler tarafından hazırlanan rapor. Bu raporda Fransa'nın "her ne kadar soykırımda doğrudan rol almasa da, ağır sorumluluk taşıdığı" sonucuna varıldı.
Kigali hükümetinin Amerikan hukuk grubuna hazırlattığı ikinci bir rapor ise, Fransa'nın soykırımcılara silah temin etmek ya da soykırımcıları Fransa'ya kaçırmak dahil pek çok ağır rol üstlendiğini ortaya koydu.
Ruanda'da, eski devlet başkanı Juvenal Habyarimana'nın 1994'te uçağının düşürülmesinin ardından Hutular ile Tutsiler arasında başlayan iç savaşta, 1994 yılı Nisan-Haziran ayları arasında, 100 gün boyunca, 1 milyonu aşkın Tutsi, Fransa tarafından desteklenen Hutu iktidar tarafından katledildi. Fransa, "işlenen soykırıma destek vermek, soykırımcılara silah sağlamak ve ardından barış amaçlı düzenlediği Türkuaz adlı operasyonla, soykırım faillerini Fransa'ya kaçırmakla" suçlanıyor.