Lübnan’da on yıllardır elektrik krizi yaşanıyor. Ülkede siyasi krizlerden dolayı elektrik temini dahil kamu hizmetlerinin sağlanması için projeler geliştirilemiyor. Havalimanından askeri tesislere ve hastanelere kadar her yerde jeneratörlerin kullanıldığı ülkede, elektrik krizi halkın hayatını daha da zorlaştırılıyor.
Elektriksiz yaşayabilir miydiniz? Günümüzde bu sorunun cevabı elbette hayır! Ancak Lübnanlılar on yıllardır elektrik temini ile ilgili ciddi sorunlara çözüm bulmaya çalışıyor.
Devlet kurumu olan Lübnan Elektrik İdaresi, başkent Beyrut’a bile günde en fazla 4-5 saat elektrik verebiliyor. Ancak bu da çok kolay değil. Çünkü Lübnan, elektrik üretimi için gerekli olan yakıtı, yakın zamana kadar Irak’tan satın alıyordu. 2019 yılında devletin iflas etmesiyle birlikte Irak’tan yakıt temini zorlaşmaya başladı.
Ülkenin Irak’a olan borcu 700 milyon dolar civarına ulaştı. Lübnan, Irak’tan borçlarının yeniden yapılandırılmasını ve ertelenmesini istedi. Irak, bu talebi kabul etti ancak bir taraftan borçları giderek biriken Lübnan, derinleşen ekonomik kriz sebebiyle bir türlü ödeme yapamadı.
Son olarak Cezayir’den gerekli yakıtın alınmasına karar verildi ancak bu karar Lübnanlı ve Iraklı yetkili makamları karşı karşıya getirdi. Iraklı yetkililer, Lübnan’ı “yakıt temini için yeni kaynaklar aramak yerine Irak’a olan borcunu ödemesi” için sıkıştırmaya başladı.
Ülkenin güney sınırında Hizbullah ile İsrail arasında çatışmalar da devam ediyor. Sınırda gerilim tırmanırken bir Lübnan-İsrail savaşının başlayabileceğine dair endişeler de artıyor. Tam da bir savaş olasılığının konuşulduğu bugünlerde Lübnanlı yetkililer, Lübnan ordusunun yakıt rezervinin bir kısmını ödünç almaya karar verdi.
Your browser doesn’t support HTML5
"Devletin yerini özel şirketler aldı"
Lübnan devlet kurumlarının elektrik ihtiyacını karşılayamaması nedeniyle özel elektrik şirketleri ortaya çıkmaya başladı. Günümüzde sadece Beyrut’un değil bütün Lübnan’ın elektrik ihtiyacı bu şirketler tarafından karşılanıyor. Aslında Lübnan kanunlarına aykırı olarak çalışan bu şirketlerin sayısı da bilinmiyor.
VOA Türkçe'ye konuşan Beyrut’taki bir özel elektrik şirketinin yetkilisi İlyas Cabir Cabir, elektrik şirketlerinin de sorunlar yaşadığını belirterek jeneratörler için gerekli yakıtı zaman zaman kara borsadan almak zorunda kaldıklarını vurguladı.
Cabir’e göre, özel elektrik şirketlerinin elektrik üretimi için kullandıkları jeneratörler, 24 saat aralıksız çalıştırılamıyor. Bu nedenle yakıtın kara borsadan temini, jeneratörlerin bakım masrafı gibi kalemlerle birlikte özel şirketlere başvuran halkın ödemesi gereken fatura daha da artıyor.
“Bu durumun halkı daha fazla yorduğunu ancak başka çözümün olmadığını” söyleyen Cabir, elektrik temini konusunda “Devlet olmadığı için biz varız, devlet gelsin biz gideriz” diye konuştu.
Lübnan’da havalimanından askeri komplekslere, hastanelerden okullara ve meskenlere kadar bütün binalar, elektrik şirketlerinden elektrik satın alıyor. Bunun dışında neredeyse her binanın kendine ait farklı kapasitelerde jeneratörü bulunuyor.
Lübnan’da günlük hayatın bir parçası haline gelen jeneratör seslerini her yerde duymak mümkün. Binalarda devletin sağladığı elektrik ve özel şirketlerden ya da jeneratörlerden alınan elektrik için ayrı elektrik hatları döşeniyor. Devletin temin ettiği elektriğin geldiğini haber veren müzikli-sesli sistemler de oldukça yaygın.
Sabit bir voltaj olmadığı için çamaşır makinesini çalıştırmak için buzdolabının fişini çekmek ya da hastane gibi yerlerde “gereksiz” ünitelere elektrik vermemek gibi yöntemlere sıkça başvuruluyor.
Ayrıca, özel şirketleri düzenleyen bir kanun olmadığı gibi bu şirketlerin faturalara yansıttığı rakamlar da farklılık gösterebiliyor. Her elektrik şirketi kendi fiyatını belirlerken yan yana iki mahalleden biri elektriğe diğerinden çok daha fazla para ödeyebiliyor.
Kaçak elektrik kullanımı, fatura ödememe, bir başkasının elektrik hattından elektrik temin etme gibi sorunlar da sıkça yaşanabiliyor. Hem devletin elektrik idaresi hem de özel elektrik şirketleri, bu sorunlardan kaynaklanan mali kaybın faturasını kullanıcılara paylaştırarak tazmin ediyor.
“Jeneratör olmadan yaşayamayız”
Halk bu durumdan siyasetçileri ve yetkilileri sorumlu tutuyor.
Beyrut’un merkezindeki mahallelerden birinde küçük bir kafesi olan Mişel adlı bir Lübnanlı “Jeneratör olmadan yaşayamayız” diyor.
Devletin 24 saatte en fazla 3 saat elektrik temin edebildiğini belirten Mişel, bu krizin yeni olmadığını belirtiyor: “30 yıldır bu sorun var. Ancak şimdi durum eskisine göre daha kötü.”
“Yöneticiler yolsuz ve yalancı”
Jimmy Atallah adlı Lübnanlı da elektrik sorununun Lübnan’daki birçok sorunun bir parçası olduğunu söylüyor.
Lübnanlı yetkilileri yolsuzlukla ve yalancılıkla suçlayan Atallah, “Lübnan’da yaşanan bütün sorunların planlı ve bir hedef doğrultusunda gerçekleştiğini” öne sürüyor.
Atallah, “30 yıldır neden elektrik yok? Milislerin olması için, halkın eline silah alması için hedef elektriğin olmamasıydı, hedef bu ülkenin tahrip olmasıydı, hedef bu ülkenin yaşayamamasıydı: iktisadi olarak, elektrik temini açısından, bankalardaki paralar açısından hedef buydu. Yolsuz bir kesim var ve ülkeye hükmediyorlar. Halk nasıl yaşıyor diye değil, neden elektrik yok diye sormanız lazım. Yöneticiler yolsuz, yalancı. 2015 yılında elektrik sorununu çözeceğiz dediler. 2024 yılındayız ve elektrik yok” diyor.
“Politikacılar sektörü kaos içerisinde tutmak istiyor”
Avukat ve 15 yıldan fazladır enerji uzmanı olarak çalışan Christina Ebu Haydar, ülkedeki elektrik krizinin yenilenebilir enerji kaynakları ile çözülebileceğini düşünen ve bu çerçevede çalışmalar yapan isimlerden biri.
Lübnan otoritelerinin elektrik krizini çözme konusunda başarısız olduğunu ve aslında sorunu çözme iradelerinin bulunmadığını belirten Ebu Haydar, “bütün politikacılar bu sektörün kötüleşmesi konusunda anlaşmış gibi çünkü bu durum bir şekilde onların çıkarlarına hizmet ediyor” dedi.
Elektrik krizinin 1990 yılında sona eren ve 15 yıl süren iç savaş dönemine kadar uzandığını hatırlatan Ebu Haydar, bu dönemde krizin çözülmesi için ve geçici olmak şartıyla özel jeneratörlerle elektrik temininin başladığını söyledi.
Bu çözümün aslında mevcut kanunlara aykırı olduğunu vurgulayan Ebu Haydar, jeneratörlerin havayı kirlettiğine, maliyetinin yüksek olduğuna ve sağlığı olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Ebu Haydar’a göre geçici olması gereken bu yöntem kalıcı hale geldi ve yıllar içinde bir çeşit kartele dönüştü. 2019 yılında yaşanan bankacılık kriziyle birlikte durum daha kötüleşti. Ülkenin iflasına sebep olan kriz sebebiyle insanlar bankalardaki paralarını çekemezken devlet de yakıt almak için ödeme yapamaz hale geldi.
2019 yılından itibaren ülkenin zaman zaman tamamen karanlığa gömüldüğü krizler art arda yaşanmaya başladı.
Ebu Haydar Ağustos ayında yaşanan elektrik krizinin yaklaşık 48 gün sürdüğünü hatırlatarak bu krizin havalimanı, su pompaları, hastaneler ve hapishaneler gibi yerleri doğrudan etkilediğini söyledi.
Lübnan’daki elektrik krizini çözmek ve sektörü yeniden düzenlemek amacıyla yasal düzenlemeler için girişimler olduğunu anlatan Ebu Haydar şöyle konuştu: “2002’de Lübnan’daki elektrik sektörünü düzenleyecek ve elektrik kanununu reforme edecek bir kanun hazırlandı. Ancak bu kanun politikacılar tarafından kasten uygulanmadı. Çünkü bu kanun Lübnan Elektrik Kurumu’nun tekelini kıracaktı. Halkın faydası çerçevesinde şeffaf bir şekilde elektrik teminini sağlayacak özel şirketleri sektöre davet edecekti ancak biraz önce bahsettiğim sebeplerden dolayı elektrik sektörünü düzenleyecek siyasi irade yok. Çünkü bütün politikacılar kendi anlaşmalarını ve yolsuzluk yapabilecekleri uygun ortamı koruyabilmek için sektörü kaos içinde tutmak istiyor”
Elektrik krizinin çözülmesi için öncelikle kanunların uygulanması ve enerji sektörünün siyasetten arındırılması gerektiğini belirten Ebu Haydar, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda ulusal bir hedef olmadığını söyledi.
Ebu Haydar, Lübnan’ın güneş, rüzgar gibi kaynaklardan enerji elde edilebilmesi için potansiyeli olduğunu vurguladı ancak neredeyse iki yıldır cumhurbaşkanı seçilemeyen, iflas etmiş bir ekonomisi olan, geçici hükümetle idare edilen, 2020’de Beyrut limanındaki patlama ile sarsılan ülkede yöneticilerin, stratejik hareket etmelerinin beklenemeyeceğini söyledi.