Kürt sorununa son vermek için başlatılan Çözüm Süreci, Türkiye’nin bir başka etnik grubu olan Lazlar’ı da hareketlendirdi. Laz dili ve kültürünün görünür kılınması için çaba gösteren Lazlar, Laz Enstitüsü’yle çalışmalarına yeni bir boyut kazandıracak
İSTANBUL —
”Aslında Türkiye’de Lazlar hakkında yaygın olarak kabul edilen bilgiler de gerçek değil. Örneğin sanılanın aksine Lazlar, Karadeniz’de Trabzon’dan başlayarak Karadeniz’in doğusunda ağırlık sahibi değil. Türkiye’de yalnızca altı ilçede çoğunluktalar. Rize’nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı ilçeleriyle Artvin’in Arhavi ve Hopa ilçelerinde.” Bu sözlerin sahibi Laz Enstitüsü Yönetim Kurulu üyesi İlyas Avcı Bucaklişi. 90’lı yıllarda çıkan Lazca dergi Ogni (Duy)’nin kurucularından olan Bucaklişi, Büyük Lazca Sözlük’ün yazarlarından biri.
İsmail Bucakişi: Lazlar yıllarca asimile edildi
Caddebostan Kültür Merkezi’nde yaklaşık 1000 kişinin katıldığı Laz Enstitüsü tanıtım toplantısında yüzlerce meraklı Laz’ın sorularından ve fotoğraf çektirme taleplerinden fırsat buldukça sorularıma yanıt veren Laz kültürünün belki de yaşayan en büyük uzmanı hedeflerinin öncelikle Lazca’nın yok olmasını engellemek, ardından da dili geliştirmek olduğunu söylüyor.
Katılımcıların çoğu Lazca konuşuyor ama Türkçeleri de bir o kadar temiz. Bucakişi’ye göre, bunun nedeni Türkiye’nin uyguladığı asimilasyon politikaları:
“Bir toplumun dilini, kültürünü, kimliğini yok etmek en temel insan hakları ihlali. Bir kültür yıllarca asimilasyon adı altında çiğnendi. Bugün Türkiye’de 1 milyon Laz olduğunu tahmin ediyorum. Bunların en fazla 250 bin’i Lazca konuşabiliyor. Ama köyden kente göç sayesinde ikinci, üçüncü nesil artık konuşmuyor. Daha muhafazakar aileler Lazca’yı korumuş ama daha modernler geldiği yerle daha çabuk uyum sağlayanlar dilini kendinden sonra gelenlere aktarmamış.”
Bucakişi’nin tarif ettiği kişilerden biri de benim aslında. “Dedem 1927’de Rize’nin eski adıyla Viçe yeni adıyla Fındıklı ilçesi, eski adıyla Abu yeni adıyla Çağlayan köyünden çıktıktan sonra 1930’ların sonunda İstanbul’a yerleşmiş. Amcasının kızıyla evlendiği halde bizim yanımızda babaannemle dedem pek Lazca konuşmazlardı” diyorum, Bucakişi bunun gayet yaygın olduğunu söylüyor.
Hamsili ekmek ve Laz böreği baş köşede
Nazım Hikmet Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı güçlü eseri Memleketimden İnsan Manzaraları’nda ‘dümende ve baş altlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı gibi ölebilirlerdi’ diye tarif ediyor Lazlar’ı. Aslında bu saptamanın en kadar doğru olduğunu, katılımcılara ikram edilen mısır unundan yapılan hamsili ekmek ve – aslında bir tatlı olan - Laz böreği doğruluyor. Bir yandan hızlı hızlı Laz mutfağının gözde lezzetlerini yerken bir yandan da heyecanla sohbet ediyorlar.
Bekaroğlu: Türkiye her farklılığının kendini ifade edeceği özgür ve demokratik ülke olmalı
En son HAS Parti Genel Başkanlığı’nı üstlenen eski milletvekili ve Enstitü Başkanı Mehmet Bekaroğlu katılımdan memnun. Bekaroğlu, elinde tuttuğu 2. Abdülhamit döneminde verilmiş Osmanlı beratını gösteriyor ve “Bak ne yazıyor üstünde. Lazistan, Hopa, Sundura mahallesi” diye gülerek ekliyor, “bizim öyle ayrılmak ve bölücülük gibi amacımız yok ama dilimizi, kültürümüzü korumalıyız.”
Bekaroğlu zaten toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “ulus devletler, tekleştirme politikalarıyla, birçok dil ve kültüre yaptığını Lazlar’a ve Lazca’ya da yaptı. Ve Lazca uzun süre unutuldu. Yıllar sonra Talim Terbiye Kurumu, Lazca müfredatını kabul etti. Ve bu senenin başında itibaren Lazca seçmeli ders olarak okutuluyor. Bu önemli bir aşamadır. İstediğimiz şey şu: Türkiye’nin her kesin her rengin her dilin ve her farklılığın, kendisini ifade edebileceği özgür ve demokratik bir ülke olmasıdır” diyerek asıl taleplerini dile getiriyor.
Türkiye’de üç okulda öğrencilere Lazca öğretiliyor
Bekaroğlu’nun bahsettiği Lazca dersi Ekim ayından beri Türkiye’de üç okulda öğretiliyor. Okullardan ikisi Aksu Atatürk ve Muammer Çiçekoğlu Ortaokulu Fındıklı’da Cumhuriyet Ortaokulu ise Arhavi’de bulunuyor. Fındıklı’daki okulun sınıf öğretmeni Ali Gümüş, Arhavi’de seçmeli ders başvurusu yapan 13 öğrenciye Lazca öğretiyor. Gümüş, “ Öğrencilerim arasında aileleri Ankaralı ve Samsunlu olan iki çocuk da var. Üstelik onlar daha istekli. Umarım yılsonuna kadar hepsini iyi Lazca konuşur hale getireceğim” diyor.
Arhavi’de üç okulda daha öğrenciler Lazca seçmeli ders için talepte bulunmuş. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın istediği sayı oluşmayınca o okullarda seçmeli Lazca dersi vermek mümkün olmamış.
Kızlı erkekli horona ilgi çoktu
Biz konuşurken aşağıdan sesler yükselmeye başlıyor. Bir heyecanla aşağı indiğimizde gençleri horon teperken buluyoruz. Kızlı erkekli yaklaşık 100 kişilik grup türkü söyleyerek tulumcunun temposuna ayak uyduruyor. Cadde taşan horon ekibini aralarına alan kalabalık, kah alkış tutarak kah fotoğraf çekerek o anın keyfini çıkarıyor.
Daha önceki denemeleri çok fazla başarıya ulaşmayan Lazlar’ın enstitü hamlesi ne sonuç verecek bunu zaman gösterecek. Ama İsmail Bucakişi bu kez daha ciddi sonuçlar alacaklarından emin ve bunu şöyle vurguluyor:
“İnsan dininden vazgeçebilir, ideolojisinden ya siyasi görüşünden vazgeçebilir ama babaannesinden dinlediği ninninin ait olduğu dilden vazgeçmek mümkün değil. Biz bundan sonra çok daha örgütlü bir biçimde Lazca’ya sahip çıkacağız!”
İsmail Bucakişi: Lazlar yıllarca asimile edildi
Caddebostan Kültür Merkezi’nde yaklaşık 1000 kişinin katıldığı Laz Enstitüsü tanıtım toplantısında yüzlerce meraklı Laz’ın sorularından ve fotoğraf çektirme taleplerinden fırsat buldukça sorularıma yanıt veren Laz kültürünün belki de yaşayan en büyük uzmanı hedeflerinin öncelikle Lazca’nın yok olmasını engellemek, ardından da dili geliştirmek olduğunu söylüyor.
Katılımcıların çoğu Lazca konuşuyor ama Türkçeleri de bir o kadar temiz. Bucakişi’ye göre, bunun nedeni Türkiye’nin uyguladığı asimilasyon politikaları:
“Bir toplumun dilini, kültürünü, kimliğini yok etmek en temel insan hakları ihlali. Bir kültür yıllarca asimilasyon adı altında çiğnendi. Bugün Türkiye’de 1 milyon Laz olduğunu tahmin ediyorum. Bunların en fazla 250 bin’i Lazca konuşabiliyor. Ama köyden kente göç sayesinde ikinci, üçüncü nesil artık konuşmuyor. Daha muhafazakar aileler Lazca’yı korumuş ama daha modernler geldiği yerle daha çabuk uyum sağlayanlar dilini kendinden sonra gelenlere aktarmamış.”
Bucakişi’nin tarif ettiği kişilerden biri de benim aslında. “Dedem 1927’de Rize’nin eski adıyla Viçe yeni adıyla Fındıklı ilçesi, eski adıyla Abu yeni adıyla Çağlayan köyünden çıktıktan sonra 1930’ların sonunda İstanbul’a yerleşmiş. Amcasının kızıyla evlendiği halde bizim yanımızda babaannemle dedem pek Lazca konuşmazlardı” diyorum, Bucakişi bunun gayet yaygın olduğunu söylüyor.
Hamsili ekmek ve Laz böreği baş köşede
Nazım Hikmet Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı güçlü eseri Memleketimden İnsan Manzaraları’nda ‘dümende ve baş altlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı gibi ölebilirlerdi’ diye tarif ediyor Lazlar’ı. Aslında bu saptamanın en kadar doğru olduğunu, katılımcılara ikram edilen mısır unundan yapılan hamsili ekmek ve – aslında bir tatlı olan - Laz böreği doğruluyor. Bir yandan hızlı hızlı Laz mutfağının gözde lezzetlerini yerken bir yandan da heyecanla sohbet ediyorlar.
Bekaroğlu: Türkiye her farklılığının kendini ifade edeceği özgür ve demokratik ülke olmalı
En son HAS Parti Genel Başkanlığı’nı üstlenen eski milletvekili ve Enstitü Başkanı Mehmet Bekaroğlu katılımdan memnun. Bekaroğlu, elinde tuttuğu 2. Abdülhamit döneminde verilmiş Osmanlı beratını gösteriyor ve “Bak ne yazıyor üstünde. Lazistan, Hopa, Sundura mahallesi” diye gülerek ekliyor, “bizim öyle ayrılmak ve bölücülük gibi amacımız yok ama dilimizi, kültürümüzü korumalıyız.”
Bekaroğlu zaten toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “ulus devletler, tekleştirme politikalarıyla, birçok dil ve kültüre yaptığını Lazlar’a ve Lazca’ya da yaptı. Ve Lazca uzun süre unutuldu. Yıllar sonra Talim Terbiye Kurumu, Lazca müfredatını kabul etti. Ve bu senenin başında itibaren Lazca seçmeli ders olarak okutuluyor. Bu önemli bir aşamadır. İstediğimiz şey şu: Türkiye’nin her kesin her rengin her dilin ve her farklılığın, kendisini ifade edebileceği özgür ve demokratik bir ülke olmasıdır” diyerek asıl taleplerini dile getiriyor.
Türkiye’de üç okulda öğrencilere Lazca öğretiliyor
Bekaroğlu’nun bahsettiği Lazca dersi Ekim ayından beri Türkiye’de üç okulda öğretiliyor. Okullardan ikisi Aksu Atatürk ve Muammer Çiçekoğlu Ortaokulu Fındıklı’da Cumhuriyet Ortaokulu ise Arhavi’de bulunuyor. Fındıklı’daki okulun sınıf öğretmeni Ali Gümüş, Arhavi’de seçmeli ders başvurusu yapan 13 öğrenciye Lazca öğretiyor. Gümüş, “ Öğrencilerim arasında aileleri Ankaralı ve Samsunlu olan iki çocuk da var. Üstelik onlar daha istekli. Umarım yılsonuna kadar hepsini iyi Lazca konuşur hale getireceğim” diyor.
Arhavi’de üç okulda daha öğrenciler Lazca seçmeli ders için talepte bulunmuş. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın istediği sayı oluşmayınca o okullarda seçmeli Lazca dersi vermek mümkün olmamış.
Kızlı erkekli horona ilgi çoktu
Biz konuşurken aşağıdan sesler yükselmeye başlıyor. Bir heyecanla aşağı indiğimizde gençleri horon teperken buluyoruz. Kızlı erkekli yaklaşık 100 kişilik grup türkü söyleyerek tulumcunun temposuna ayak uyduruyor. Cadde taşan horon ekibini aralarına alan kalabalık, kah alkış tutarak kah fotoğraf çekerek o anın keyfini çıkarıyor.
Daha önceki denemeleri çok fazla başarıya ulaşmayan Lazlar’ın enstitü hamlesi ne sonuç verecek bunu zaman gösterecek. Ama İsmail Bucakişi bu kez daha ciddi sonuçlar alacaklarından emin ve bunu şöyle vurguluyor:
“İnsan dininden vazgeçebilir, ideolojisinden ya siyasi görüşünden vazgeçebilir ama babaannesinden dinlediği ninninin ait olduğu dilden vazgeçmek mümkün değil. Biz bundan sonra çok daha örgütlü bir biçimde Lazca’ya sahip çıkacağız!”