Cenevizli kaptan ve kaşif Kristof Kolomb’un Amerika kıtasına ilk ayak bastığı 1492 yılında Latin Amerika’da yaşayan halkların konuştukları diller her geçen gün yok olmaya devam ediyor.
İbero-Amerikan Yerli Diller Enstitüsü’nün (IIALI) Mayıs ayında yayınladığı bir rapor, bugün ırkçılık ve ayrımcılık, devletlerin yerel dilleri korumaya yönelik mevzuata uymaması ve dillerin yeni nesillere aktarımının kesintiye uğramasından dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan dil sayısının, 15 yıl öncesine kıyasla yüzde 18 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre bölgedeki yerel dillerden 66’sını konuşan kişi sayısı 99’dan az. Örneğin; Bolivya’da 7 yerel dili konuşan ya da anlayan kişi sayısı 10’un altında ve yalnızca yaşlılardan oluşuyor.
Araştırmanın verileri arasında tehlike altındaki dillerden 42’sinin yalnızca Brezilya’da bulunması dikkat çekiyor. 180 dilin konuşulduğu Brezilya, yerlilere anadil hakkının tanındığı 1988 yılına kadar binden fazla yerel dilin yok olması nedeniyle adeta bir ölü diller mezarlığı olarak değerlendiriliyor.
Uruguay’da yerlilerin toplam nüfusun yüzde 2,4’ünü oluşturmasına rağmen konuşulan yerel dilin kalmamış olmasının yanısıra Orta Amerika ülkeleri El Salvador‘da ve Kosta Rika’da konuşulan dillerin tamamının yok olma tehlikesi yaşaması diğer dikkat çeken veriler arasında yer alıyor.
Bölgede en fazla konuşulan yerel dil, 12’nci yüzyılda kurulan ve Kolombiya, Ekvador, Peru, Bolivya, Şili ve Arjantin topraklarında hüküm süren İnka İmparatorluğu’nun resmi dili Quechua. Bugün yaklaşık 10 milyon kişi Quechua dilini konuşuyor.
“300’ün üzerinde yerli halk anadilsiz”
Latin Amerika ve Karayipler Yerli Halkları Kalkınma Fonu (Filac) eski yöneticilerinden ve Kolombiya’da yerli Inga halkı liderlerinden Gabriel Muyuy, her dilin farklı bir düşünme biçimi, bilgi birikimi ve manevi değerlere sahip olduğunu, diller yok oldukça insanlığın binlerce yılda oluşan kültürel mirasının azaldığını kaydediyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Muyuy, bugün Latin Amerika’da yaşayan 300’ün üzerinde yerli halkın dilini tamamen kaybettiğini belirtti.
Muyuy ayrıca, Latin Amerika’daki biyoçeşitliliğin yüzde 80’inin, yerlilerin yaşam alanlarında olmasının, yerlilerin kendi aralarında, canlılarla ve doğayla kurdukları ve moderniteden farklı ilişkiden kaynaklandığını, bu ilişki biçiminin de mevcut ekolojik sorunların çözümüne katkıda bulunabileceğine dikkat çekti.
Muyuy hükümetler, yerli halklar ve yerel ve uluslararası organizasyonlar tarafından Kolombiya, Paraguay, Meksika ve Kolombiya gibi ülkelerde kurulan yerel diller canlılık laboratuvarlarının yerel dillerin kullanılması ve korunmasına yönelik somut pratikler yapılması bakımından önemli olduğuna vurguladı.
Birleşmiş Milletler ve UNESCO tarafından 2022-2032 arasındaki dönem, Yerel Diller On Yılı ilan edilmişti.