Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olmasına rağmen gelir adaletsizliği, yoksulluk, enflasyon, düşük alım gücü gibi ciddi sosyoekonomik sorunların yaşandığı Latin Amerika ve Karayipler’de bir yıl içerisinde hiç yemek yemeden en az birkaç gün geçirmek zorunda kalan kişi sayısının 43 milyon 200 bin civarında olduğu bildiriliyor. Bu rakam pandemi öncesi ile yani 2019 yılı ile kıyaslandığında yaklaşık 6 milyon fazla.
BM tarafından hazırlanan 2023 Gıda Güvenliği ve Beslenme Görünümü raporuna göre yaklaşık 660 milyon nüfusa sahip bölgede ciddi açlık sorunu yaşayanların tüm nüfusa oranı yüzde 6,5’ken; gıdaya erişimde zorluklar yaşayanların oranıysa yüzde 37,5’e yani 248 milyon kişiye denk geliyor. Karayipler’de yüzde 60,6’ya kadar çıkan bu oranın dünya ortalaması ise yüzde 29,6’ya tekabül ediyor.
İlgili Haberler Latin Amerikalı göçmenlerden ülkelerine 155 milyar dolar para transferiBölgede gıdaya erişim sorununun yol açtığı yetersiz ve/veya kötü beslenmeye bağlı sorunlar da devam ediyor. Raporda, 2021 yılında 2,8 milyon Latin Amerikalı’nın yaşamını yitirmesine yol açan aşırı kilo ve obezite sorununun son elli yılda üç katına ulaşarak yüzde 62,5’e ulaştığı belirtiliyor.
Araştırma gıdaya erişim sorunun yaşayanların çoğunun kadınlar olduğunu ortaya koyuyor. Latin Amerika, kişi başına günde 4,08 dolarla sağlıklı beslenmenin en pahalı olduğu bölge olmasıyla da dikkat çekiyor.
“Latin Amerika ihtiyacının iki katına yetecek gıda üretiyor”
Tarım ve hayvancılık uzmanı Rodrigo Agudo, dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturmasına rağmen dünya gıda üretiminin yüzde 16’sını karşılayan Latin Amerika, 21. yüzyılda küresel gıda tedarikinin önemli merkezlerden birine dönüştü.
VOA Türkçe’ye konuşan Agudo “Geniş ve verimli topraklara ve gıda üretimi için uygun coğrafi ve iklimsel koşullara sahip olmasına rağmen, Latin Amerika’nın gıdaya erişim sorununun en ciddi yaşandığı bölgeler arasında olması ekonomik, sosyal ve siyasi koşullarla ve eşitsizliklerle ilgili” diye konuştu.
Araştırmalar açlık oranının, gıda üretiminin yoğunlaştığı kırsal kesimlerde şehirlere göre yüzde 8,2 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.