Her üç kadından birinin birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığı Latin Amerika’da geçen yıl en az 4 bin 50 kadın cinayeti işlendi. Bölgede en çok kadın cinayeti işlenen ülke 1437 ile Brezilya iken, nüfusa göre en çok kadın cinayetinin kayda geçirildiği ülkeyse Honduras oldu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre, her üç kadından biri yani 88 milyon kadının, bugün ya da geçmişte birlikte olduğu erkek tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı Latin Amerika, kadınlar için dünyanın en tehlikeli bölgeleri arasında yer alıyor.
Birleşmiş Milletler’e bağlı Latin Amerika ve Karayipler’de Cinsiyet Eşitliği Gözlemevi’nin (OIG) son yayımladığı rapor, bölgede geçen yıl yüzde 70’i 15 ila 44 yaşında olan en az 4 bin 50 kadının cinayete kurban gittiğini ortaya koyuyor. Bu rakam Latin Amerika’da her iki saatte bir kadının öldürüldüğü anlamına geliyor.
OIG raporuna göre en fazla kadın cinayetinin kayıt altına alındığı ülke bin 437 ile Brezilya iken, nüfusa göre en çok kadın cinayeti işlenen ülkeyse, her 100 binde 6 cinayet oranı ile bu yıl da Honduras oldu. Honduras 2019 yılından bu yana bölgede en çok kadın cinayeti oranı olan ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alıyor.
Raporda, bölgede kadına şiddetin kabul edilemez olduğuna dair farkındalığın artmasına, kadınları korumaya yönelik yasal gelişmeler kaydedilmesine rağmen kadına şiddetin endişe verici boyutlarda devam ettiği ancak devletlerin bütüncül ve güçlü müdahaleleriyle şiddetin önüne geçilebileceği kaydediliyor.
“Şiddetin sebebi erkek egemen kültür”
Venezuela’da resmi olarak açıklanmayan kadın cinayetlerini takip ederek sistemleştiren kadın hakları aktivisti Aimee Zambrano’ya göre Latin Amerika’da kadınlara yönelik şiddet yapısal bir sorun ve evde, işte, sokakta, televizyonda, okullarda yani yaşamın hemen her alanında normalleştirilmiş erkek egemen kültürden ve bu kültürü meşrulaştıran toplumsal yapıdan kaynaklanıyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Zambrano “Kadına yönelik şiddeti `olağanlaştıran` en önemli başlıklardan biri de kültür endüstrisi ve medya. Televizyonda izlediğimiz dizilerden okuduğumuz romanlara kadar birçok yerde kadınla erkek arasındaki aşk, şiddet unsurları içeren bir süreç olarak sunuluyor. Örneğin dizilerde sıkça gördüğümüz erkeğin kıskanmasından dolayı sergilediği şiddet, erkeğin gerçekten aşık olduğunun bir kanıtıymış gibi sunuluyor. Benzer durumlar filmlerde, romanlarda da yaşanıyor, televizyon programlarında da” diye konuştu.
Bütün bu sosyokültürel kodların birçok erkek tarafından kadınları erkeklere tabi olan bir obje olarak görülmesine yol açtığına dikkat çeken Zambrano, bu bakış açısının sonunun cinayete kadar varan kadına şiddet vakalarıyla son bulabildiğine dikkat çekti.
İlgili Haberler Kadına yönelik şiddete karşı 16 günlük kampanya: “Bahanesi yok”