Geri sayım sürüyor. Kıyamet Saati bir dakika daha ileri alındı. Bir grup bilim adamının kurduğu “Atomic Scientists Bulletin” tarafından yaratılan Kıyamet Saati artık gece yarısına (kıyamete) 5 dakika kalayı gösteriyor.
Saatte gece yarısını gösteren 12.00, insanoğlunun yok olması anlamına geliyor. Fakat saat aslında “temsili”. Yani sadece insanoğlunun kendini yok etmeye yakın olduğunu gösteren bir simge.
Kıyamet Saati Ne Zaman İşlemeye Başladı?
Kıyamet Saati, ilk kez 1947’de, yani Amerika’nın Hiroşima’ya atom bombası atmasından sadece 2 yıl sonra işler hale geldi. Bilimadamları dünyayı giderek artan nükleer silah tehdidine karşı uyarmak için Kıyamet Saati’ni gece yarısına 7 dakika kalaya kurdu. Takvimler 1949’u gösterdiğinde bu kez saat 11.57’ye alındı. Amerika-Sovyetler ilişkilerinin giderek karanlığa gömüldüğü dönem, bilim adamlarına göre insanoğlunu kıyamete 4 dakika daha yakınlaştırmıştı. İlk hidrojen bombası denemesinin yapıldığı 1953’te ise bu kez Kıyamet Saati, kıyamete 2 dakika kalayı gösteriyordu.
Saatin yaratıcısı “Atomic Scientists Bulletin”deki bilimadamlarının en iyimser olduğu yıl ise Soğuk Savaş’ın buzlarının eridiği 1991 yılıydı. Amerika ve Rusya’nın nükleer başlık sayısını azaltma kararı aldığı bu dönemde Kıyamet Saati geri alındı ve gece yarısına 17 dakika kalayı göstermeye başladı.
Son 10 Yıl İnsanoğlunu Kıyamete Yaklaştırdı
Kıyamet Saati 1991’den bugüne kadarsa genelde ileri alındı. Nükleer silahsızlanma bir türlü gerçekleştirilemedikçe ve nükleer terörizm tehdidi dünyayı sardıkça, bilim adamları Kıyamet Saati’ni gece yarısına adım adım yaklaştırdı. İklim değişikliği konusunda son dönemde siyasiler tarafından seslerinin bastırıldığını düşünen bazı bilimadamlarına göre de insanoğlunun “uyanmasının” vakti geldi de geçiyor bile. Princeton Üniversitesi’nden Robert Socolow’un belirttiği gibi dünyada insanoğlunu defalarca yeryüzünden kazıyabilecek kadar, yani yaklaşık 20 bin nükleer silah var. Socolow, saatin amacını da kısaca özetliyor: “Dünya liderlerine, bilim dünyasının tecrübesiyle sabitlenen bu sorunları kabul etmedikleri sürece, şimdikinden de ağır sorunlarımız olacağını anlatmak.”