Körfez Ülkelerinde İran Gerginliği

Your browser doesn’t support HTML5

Uzmanlar, İran’ın bölgedeki komşularının, imzalanan nükleer anlaşma sonrasında çok farklı bir jeopolitik gelecekle karşı karşıya kaldığını söylüyor. Bunun temelinde İran’ın bölgesel rakiplerinin ABD ile İran arasındaki ilişkilerin düzelmesinden duyduğu tedirginlik yatıyor.

İran’la yapılan anlaşma sadece Tahran’ın nükleer programının geleceğini ilgilendirmiyor. Suudi Arabistan ve İran’ın diğer bölgesel rakipleri, anlaşma sonrasında, Tahran’ın uluslararası etkisinin artmasından kaygı duyuyor.

Londra'daki Chatham House uzmanı Jana Kinninmont, “Bunun Amerika ve İran arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesine ve kendi çıkarlarını tehdit etmesine yol açabileceğini düşünüyorlar. Bunu bir ilk adım olarak da görmüyorlar. Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle bu ülke üzerinde İran’ın artan etkisinin ilk adım olduğunu düşünüyorlar” şeklinde konuşuyor.

Ancak Amerika’nın Sesi’yle Skype aracılığıyla görüşen Pejman Abdülmuhammedi, Körfez ülkelerinin Amerika-İran ilişkilerindeki iyileşmeyle ilgili kaygılarının abartılı olduğunu belirtiyor: “İran bir İslam cumhuriyeti olduğu sürece, bu ideolojik sisteme sahip olduğu sürece yapısal olarak ABD’nin müttefiki olamaz.”

Şii İran ve Sünni Körfez ülkeleri bölgede, vekalet savaşları üzerinden mücadele etmeyi sürdürüyor.

Kinninmont, “Şu anda son derece şiddetli savaşlarda farklı taraflara destek veriyorlar ve bu durumu aşmaları zor. Ancak ortak çıkarlar da var. Örneğin, IŞİD’le mücadele etmek istiyorlar. Ayrıca Irak, Suriye ve bazı diğer ülkelerin toprak bütünlüğünü da korumak istiyorlar” şeklinde konuşuyor.

Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon, Yemen’de İran destekli ayrılıkçı Husiler’i hedef alan hava saldırılarını sürdürüyor. Kinninmont, nükleer anlaşma görüşmelerinin koalisyonun oluşmasını hızlandırdığını belirtiyor.

Uzman, “Yemen’deki hava operasyonlarına Körfez ülkelerinin katılımı, İran’la yapılan müzakereleriyle doğrudan bağlantılı” diyor.

Abdülmuhammedi, halen birçok sorun olan bölgede çatışmaların artabileceğini düşünüyor: “Suriye, Irak ve Ortadoğu’nun yeni bölgelerinde, örneğin Lübnan’da yeni cephelerin açılabileceğinden endişe duyuyorum.”

Ancak bazıları da İran’ın Batı ile ilişkilerinin düzelmesinin Körfez ülkelerini Tahran’la olan ilişkilerini düzeltmeye itebileceğini düşünüyor.

Labib Kamhawi, “İran’ın eskiden farklı biçimde, gerçek anlamda bölgenin bir parçası olduğunu göreceğiz. Bu, Araplar’ın İran’la yararlı ilişkiler geliştirmek konusunda zekice hareket etmelerini gerektiriyor. Yoksa Arap dünyası büyük kayıplar yaşayabilir” diyor.

Ancak derin etnik, dini ve jeopolitik rekabet bölgede şiddetli savaşları körüklüyor. Bu çatışmaların diplomasiyle yatışması ise şimdilik uzak bir olasılık olarak duruyor.