Türkiye'deki darbe girişiminden iki gün önce Amerikan Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu'nda bir Türkiye oturumu düzenlendi. Bu oturumda Türkiye'deki demokratik gerileme masaya yatırıldı ve üç siyaset uzmanı Henri Barkey, Alan Makovsky ve Fevzi Bilgin, Cumhuriyetçi ve Demokrat Kongre üyelerinin sorularını yanıtladı.
Fethullah Gülen'in iadesi Türk-Amerikan ilişkilerinin en hareketli fay hattı haline gelince, bu oturumda konuşulanlar yeniden önem kazandı. Sonlara doğru, oturumu yöneten Cumhuriyetçi Kongre üyesi Dana Rohrabacher, konuyu Gülen hareketine getirdi. Rochabacher, “Bu ülkenin başkanının, ister eski başbakan deyin ister cumhurbaşkanı farketmez, onun tüm siyasi temeli Gülen hareketi ile bağlantılı. Görebildiğim kadarıyla Gülen hareketi, ki hareketin inaçları üzerine çalıştım ve bu hareket içinde yer alan bazı isimlerle konuştum, ve yüksek değerlere meyilli ve daha açık ve hoşgörülü bir İslam arayışındalar ve bu takdire şayan bir şey olabilir” dedi.
Rohrabacher, Gülen hareketini ABD'deki Rotary kulüplerine de benzetti ve “İnsanlara yardım etme felsefesine sahip olmak anlamında, aynı zamanda siyasete dahil olmak anlamında ve toplumun yardım çabalarına dahil olmak anlamında eşdeğerler” dedi.
Cumhuriyetçi kongre üyesi, “Nasıl oldu da Gülen hareketi, iktidara getirdikleri ve en büyük destekçisi olanlar tarafından toplumun bir numaralı düşmanı ilan edildi?” diye de sordu.
Wilson Merkezi Ortadoğu Programı Direktörü Prof. Henri Barkey, buna Gülen hareketinin, yolsuzlukları ortaya çıkarmasını neden olarak gösterdi. Barkey, “Erdoğan, para meseleleri ile ilgili ses kayıtlarının sızdırılmasının arkasında Gülenciler olduğunu düşündü” dedi.
Barkey, darbe girişiminden iki gün önce düzenlenen oturumda, Erdoğan’ın iktidara geldiğinde Gülen'le, orduya karşı birlik olduğuna, şimdi ise Erdoğan ve ordunun Gülen'e karşı aynı safta yer aldığına dikkati çekti.
Rethink Enstitüsü direktörü Fevzi Bilgin de Gülen hareketinin Türkiye dışındaki imajını anlattı ve “Daha çok diyalog eylemleri ile eğitim aktiviteleriyle tanınıyordu ve bu da hareketin çekirdeğiydi. Türkiye'de siyaset arenasında son bir kaç yılda olan bitenden öte hareketin mesajı da buydu” dedi.
Amerikan İlerleme Merkezi’nin Türkiye uzmanı Alan Makovsky ise cemaat ile ilgili gözlemlerini “Birincisi, Gülen hareketinin barışı desteklemek dışında bir şeye destek verdiğini gösteren bir kanıt parçası bile görmedim. Bu nedenle Türk hükümetinin, Gülen hareketini, terörist grup ilan etmesi saçma. İkincisi, hareketin okullarında bilim ve matematik öğretiyorlar. Bizim daha geleneksel olarak, daha laik olarak tanımladığımız bilim ve matematik gibi konulara vurgu yapıyorlar. Nasıl öğrettiklerini bilemiyorum dünyada bu konulara önem veren çok fazla İslami hareket görmedim. Bu bir artı. Ama ortadaki başarısızlık, ki kanıtlanabilir değil, ama bence Gülen'in takipçileri de farkındalar ki polis ve yargının önemli bir azınlığı Gülenciydi çünkü bu kuvvetlerin bir parçası olmak, güç sahibi olmak istediler ve zaman zaman işbirliği içinde davrandıklarına bence ikinci dereceden kanıt var. Özellikle 2008-2011 arasında üretilmiş kanıtlarla yürütülen antimiliter davalarda” sözleriyle anlattı.
Bu yanıtlar üzerine Rohrabacher, konuyu “Bu mesafeden baktığımda Gülen hareketi ülkemizdeki, kurucu atalarımız zamanına giden Mason örgütlenmesi gibi görünüyor. Atalarımız idealist insanlardı. Dediğim gibi rotari kulübü” sözleriyle kapattı.
Your browser doesn’t support HTML5