Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında Suudi yönetiminde kim sorumlu? İbre Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’dan yana. Başkan Trump Wall Street Journal’a verdiği röportajda bu yönde bir imada bulundu.
Suudi Arabistan’da Yemen Savaşı ve Katar’a yönelik ambargo gibi tartışmalı dış politika hamlelerinin mimarı olan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Suudi siyasetindeki geleceği sallantıda mı? Amerika, önümüzdeki yarım yüzyıl boyunca Suudi Arabistan’ı Kral olarak yönetmeye aday bu prensle yola devam edebilir mi?
Bu sorular ve olası senaryolar, Woodrow Wilson Merkezi’nin “Cemal Kaşıkçı ve ABD-Suudi Arabistan İlişkilerinin Geleceği” adlı tele-konferans yöntemiyle düzenlediği panelde tartışıldı. Panele katılan uzmanların değerlendirmelerini Begüm Dönmez Ersöz derledi.
Kral Selman Veliaht Prensi Değiştirir mi?
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın tartışmalı hamleleri sonrası Suudi Arabistan Kralı Selman daha kıdemli bir kişiyi denetimci görevine getirebilir mi?
Brooking Enstitüsü’nün İstihbarat Projesi Direktörü Bruce Riedel, Kral Selman’ın daha önce tahta geçiş sırasını değiştirdiğine dikkat çekti ancak bunu kendi inisiyatifiyle yapma ihtimalinin olmadığına dikkat çekti.
Brce Riedelu: Krallığın tarihinde böyle bir vaka yok. 1958’den başlayarak kesintilerle 6 yıl boyunca Kral Suud ülkeyi yönetmesine rağmen aslında Faysal fiili olarak Kral’dı. Ancak bu durum bugün için geçerli değil. Muhammed Bin Selman başka bir prensin kendisini veliaht prenslikten etmesini kabullenmeyecektir. Kral Selman daha önce tahta geçiş sırasını değiştirdi. Ama bu kez böyle bir şeyi kendi inisiyatifiyle yapacağını sanmam. Sağlığı yerinde değil. Ama Kraliyet ailesi içinde Kral’ın kulağına çok sayıda üst düzey prensin Muhammed Bin Selman’ın artık kenara alınması gerektiğini fısıldadığından hiç şüphem yok.
Wilson Center’ın Ortadoğu uzmanı David Ottoway’e göre, Amerika Muhammed Bin Selman’la ortak olarak çalışamaması durumunda, kendini Kral’ı bir başka veliaht prensi belirlemesini sağlayacak bir yol bulmak zorunda kalabilir.
David Ottoway: Amerika önümüzdeki 50 yıl boyunca itibarı bu şekilde olan ve Kaşıkçı konusunda bu şüpheleri hiçbir zaman aşamayacak birisiyle çalışabilir mi? Kaşıkçı olayı gibi tartışmalı operasyonlara imza atan birisiyle çalışmaya devam eder mi? Amerika bu ortaklığı yürütemezse, belki de ilk kez Kral’ın başka bir ismi veliaht prens seçmesini sağlayacak bir yol bulmak zorunda kalabilir.
Washington Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü Uzmanı Hussein Ibish ise, Suudi Arabistan’da böyle bir değişimi olası görmüyor.
Hussein Ibısh: Deneyebilirsiniz ama bol şans. Ben bunu pek ihtimal dahilinde görmüyorum. Muhammed Bin Selman’ın Prens Nayif’ten sonra Veliaht Prens yapılmasının amacı, tahta çıkış sırasını açık uçlu bir süreç olmaktan çıkarıp, Kral Selman’ın çekirdek ailesine kaydırmaktı. Kral taht sırasını elbette değiştirebilir. Ama burada asıl hedef Suudi Arabistan’da gücün Kraliyet Ailesi’nde değil de Kral Selman’ın çekirdek ailesinde toplanmasını sağlayan bir sistem kurmaktı.
Amerika Barış Enstütüsü adlı düşünce kuruluşu uzmanı Robin Wright da Kraliyet içinde Muhammed Bin Selman’a meydan okuyacak bir kişinin olmadığı görüşünde.
Robin Wright: Suudi Arabistan’da Kral’ın tahttan alındığı tek durum oldu. 1964’te Kral Suud son derece iyi planlanmış bir girişimle Kral Faysal tarafından tahttan indirildi. Bugünse Veliaht Prens Krallık içinde iktidarın beş ayağında da gücünü konsolide etmiş durumda. Ona meydan okuyacak olan yok. Bu yüzden geçmişteki gibi bir senaryonun tekrarı mümkün değil. Kralın sağlık sorunları var. Dışişleri Bakanı Pompeo ile Kral Selman’ın görüşmesi sadece 15 dakika sürdü. Buna çeviri de dahil. Bu, herhangi bir ciddi mesajın verilmesine imkan tanıyacak bir süre değil. Pompeo’nun daha çok Veliaht Prensle görüşmüş olması çok şey anlatıyor. Bu sebeple ben artık rehabilitasyon çalışmaları başlamış olabilir mi diye düşünüyorum. Veliaht Prensin ayakta alkışlanması, Hazine Bakanı Mnuchin’in Suudi Arabistan ziyareti gibi unsurlar buna işaret ediyor olabilir.
“Erdoğan oyunun tadını çıkarıyor”
Amerika Başkanı Trump, Kaşıkçı konusunda verilecek karşılığa ilişkin topu Kongreye attı. Dışişleri Bakanı Pompeo, Kaşıkçı olayına karıştığından şüphelenilen kişilerin Amerika vizelerinin iptal edileceğini duyurmuştu. Peki bunlar etkili adımlar mı? Türkiye bu oyunu nasıl oynuyor?
Bruce Riedel: Bu 18 kişi eğer hala hayattaysa eminim ki endişelenecekleri en son şey yurtdışı ziyareti planlarıdır. Suudi Arabistan’ın bu tür süreçlerde siciline bakıldığında, ceza infazının çok hızlı olduğu görülür. Amerika’nın açıkladığı adımlar Suudiler için fiske bile sayılmaz. Amerika’da mevcut yönetimin insan hakları ve basın özgürlüğü gibi konularda taahhüdü zayıf. Kongre baskı uygularsa Magnitsky yasası devreye girebilir. Bu da zaman alır. Kaşıkçı konusunda atılacak adımı Kongre seçimi sonrasına bırakmak pek sürece yardımcı değil. İyi haberse Türk hükümetinin bu konuyu gündemden düşürmeyecek olduğu yönünde bir izlenim vermesi. Erdoğan bir anlamda kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor, oyunun tadını çıkarıyor. Eminim bu satranç oyununda sonraki hamlelerini de düşünmüştür.
“Suudilerle ittifakın bazı unsurları yapısal ve değişmez”
Washington Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü Uzmanı Hussein Ibish’e göre Amerika’nın Suudi Arabistan’a vereceği karşılık sınırlı olacak. Çünkü Amerika ve Suudi Arabistan arasındaki yakın ittifakın bazı unsurları değişmez ve yapısal unsurlar.
Hussein Ibish: Kaşıkçı cinayeti elbette cevapsız kalmamalı. Bunu yaparken Amerika’nın Suudi Arabistan’la neden yakın müttefiklik ilişkisi içinde olduğunun hatırlanması gerekir. Bu ittifakın bazı unsurları müzakere edilebilir ama bazı unsurları yapısaldır. Yani Suudilerle ittifakın bazı unsurları hangi Başkan’ın görevde olduğundan, yönetimin politikasından ya da hangi partinin iktidarda olduğundan bağımsızdır. Yani bu açıdan bakıldığında kişileri, görüş ayrılıklarını aşan stratejik bir yapıya sahiptir. Dünyada petrol ve LNG sevkiyatının yüzde 30’u Hürmüz Boğazı üzerinden yapılıyor. Bu görmezden gelinemeyecek bir faktör. O nedenle yerel bir ortakla yani o bölgede bir ortakla çalışmak zorundasınız. Körfez bölgesinde de ya İran ya da Suudi Arabistan’la çalışacaksınız. İran revizyonist bir güç olduğunu gösterdi, dengeleri değiştirmek istiyor. Amerika ise statükoyu savunuyor. O nedenle bölgede neredeyse bütün uzun vadeli hedeflerde Amerika ve Suudi Arabistan hemfikir.