Rusya’nın son yıllarda askeri varlığını ve nüfuzunu artırdığı Karadeniz ve Güney Kafkasya’da istikrarın güvenlik ve ticarete etkisi Ortadoğu Enstitüsü’nün (MEI) düzenlediği panelde ele alındı. Karadeniz’de uzun vadeli istikrarın sağlanmasında “Türkiye ve ABD arasındaki stratejik ortaklığın yeniden tesisinin önemli olduğu” vurgulandı.
“Karadeniz Bağlantısı ve Güney Kafkasya” başlıklı panel, merkezi Washington’da bulunan Ortadoğu Enstitüsü bünyesindeki Frontier Europe Initiative (Sınır Avrupa Girişimi) adlı programın 15 Mart’ta yayınladığı ve Türkiye’nin de kapsamlı şekilde yer aldığı rapor sonrasına rastladı.
Ortadoğu Enstitüsü’nden Iulia Joja’nın moderatörlüğünde düzenlenen panele, söz konusu raporu kaleme alan Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Mamuka Tsereteli, Bulgaristan Büyükelçiliği’nin ticaret ataşesi Ivo Konstantinov ve Avrupa Yeniden Yapılandırma ve Kalkınma Bankası direktör yardımcısı Andrii Tsokol katıldı.
İnternet üzerinden düzenlenen panelde Karadeniz’in tarihte Doğu Avrupa, Güney Kafkasya, Orta Asya’yı Akdeniz’e bağlayan önemli bir ticaret rotası görevi gördüğü, bölgeye çok sayıda aktörün ilgi gösterdiği, güvenlik boyutu dışında ticaret boyutunun da öne çıktığı vurgulandı.
Aralarında Rusya ve Türkiye gibi geleneksel Karadeniz ülkelerinin yanı sıra; Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan gibi batı yönelimli genç demokrasiler, AB ve NATO gibi uluslararası örgütler, küresel süper güç ABD ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomik gücü olarak nitelenen Çin, Afganistan ve İran gibi ülkelerin siyasi, güvenlik, ticaret ve ekonomi alanında önemli çıkarlara sahip oldukları belirtildi.
Ancak bölge ülkeleri arasındaki siyasi ilişkilerin, Azerbaycan ve Ermenistan arasında en son yaşanan çatışma dahil olmak üzere Güney Kafkasya’daki çatışma ve gerginliklerin, Karadeniz’i de içine alan bölgede fırsatlardan daha fazla yararlanılmasının önüne geçtiği kaydedildi.
“Rusya ve Çin’in nüfuzu dengelenebilir”
Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Mamuka Tsereteli, Karadeniz ve Güney Kafkasya’da son 10-15 yıl içinde yaşanan önemli gelişmeleri sıralayarak bölgedeki aktörlerin güvenlik açısından durumlarını anlatan bir tablo ortaya koydu.
Rusya ve Gürcistan arasında 2008 yılındaki Güney Osetya savaşı, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından, NATO gibi batı dünyasının güvenlik eksenli kuruluşlarının ve bölge ülkelerinin Karadeniz’le ve güvenlik boyutuyla daha çok ilgilenmeye başladığına dikkat çekti.
Mamuka Tsereteli, “Son yıllarda Karadeniz’e ilişkin tartışmaların bölgede kaç füzenin bulunduğuna, kaç geminin Karadeniz’den ve Boğaz’dan geçtiğine ve bölgedeki asker ve ekipman varlığına odaklandığını görüyoruz. Karadeniz’in ekonomi ve ticarette stratejik önemi yeterince vurgulanmıyor” dedi.
Uzman, ABD ve AB’nin Karadeniz’in Hazar bölgesiyle Gürcistan ve Azerbaycan üzerinden bağlantısının güçlendirilmesinde ortak çıkara sahip olduğunu belirterek, böyle bir adımın stratejik öneme sahip bölgede Rusya, İran ve Çin’in nüfuzunun dengelenebileceğinin altını çizdi.
“Türkiye-ABD ilişkileri olması gereken yere gelmezse bölgede ilerleme sağlamak zor”
Panelin soru-cevap bölümünde Karadeniz ve Güney Kafkasya bağlamında, Türkiye’nin Rusya ile savunma ve güvenlik alanı dahil olmak üzere yakın ilişkileri ve ABD ile sorunlu ilişkiler gündeme geldi.
“Karadeniz Bağlantısı ve Güney Kafkasya” başlıklı raporu kaleme alan uzman Mamuka Tsereteli, VOA Türkçe’nin Türkiye ve Rusya arasında güvenlik ve savunma alanında özellikle S-400 füze sistemi alımı değerlendirildiğinde son yıllarda işbirliği, ABD ile ilişkilerde ise çok sayıda sorunlu konu başlığı var. Türkiye’nin hem Rusya hem de ABD ile ilişki dinamiği Karadeniz’de istikrar ve güvenlik açısından nereye oturuyor? sorusunu yanıtladı.
Mamuka Tsereteli, “Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler düzelmez ve iyileşmezse, stratejik ortaklık açısından olması gereken yere gelmezse, bu bölgenin ilerleme sağlaması çok zor olacak. Bölgede istikrar ve güvenliğin muhafaza edilmesi için Türkiye ve ABD ortaklığı çok önemli. Rusya ve Türkiye arasındaki ortaklık kendi yolunda ilerleyecektir; ancak çözüm büyük ölçüde Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlanacak ilerlemede yatıyor” ifadelerini kullandı.
“Karadeniz ve Güney Kafkasya” raporu ne diyor?
Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Mamuka Tsereteli’nin kaleme aldığı ve 15 Mart’ta yayınlanan rapor da Karadeniz ve Güney Kafkasya’da Türkiye’nin ve geleneksel batılı müttefiklerinin rolünü öne çıkarıyor.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, ABD’nin Türkiye ve diğer batılı müttefikleriyle birlikte bölgede Romanya ve Bulgaristan gibi eski Sovyet bloku ülkelerinin siyasi ve ekonomik egemenliklerinin güçlendirilmesine öncülük ettiği; Türkiye’nin Karadeniz-Hazar Denizi bölgesinde batılı siyasi, stratejik ve ekonomik çıkarların temel çıpası ve kanalı olduğu; bu ortak çabanın Karadeniz ve Akdeniz arasında enerji, ticaret ve ulaşım bağlantılarının gelişmesine katkıda bulunduğu belirtiliyor.
Ancak son 10 yıl içinde yaşanan gelişmelerin Karadeniz-Hazar bölgesindeki stratejik ortamı köklü şekilde değiştirdiği vurgulanıyor. Bu bağlamda, “Türkiye ve Amerika arasındaki ittifakın zayıflaması, ABD’nin bölgedeki varlığı ve liderliğinde görülen genel düşüş ve Rusya’nın bölgede önemli düzeyde güç ve nüfuz elde etmiş olduğu” vurgulanıyor.
“Kırım’ı kontrol eden Rusya Karadeniz’de stratejik hakimiyete sahip”
Rusya’nın 2008 yılındaki Güney Osetya savaşı ve sonraki yıllarda da Kırım’ı ilhakı üzerinden Karadeniz’deki rolünü ve askeri varlığını güçlendirdiği; yalnızca Karadeniz değil Akdeniz’de de güç projeksiyonu amacı güttüğü; Rusya’nın 2014 yılından bu yana ciddi sayıda füze sistemlerini Kırım’a yerleştirdiğine ve bu füzelerin Karadeniz bölgesine ulaşma kapasitesine sahip olduğu ve Kırım’ı kontrol eden Rusya’nın Karadeniz’de stratejik hakimiyete sahip olduğu raporda yer alan tespitler arasında.
“Türkiye Rusya ile doğrudan çatışmadan kaçınırken mümkün olduğunda onun karşısında üstün gelmeye çalışıyor”
Bölgedeki bu durumun, bazı NATO üyesi ülkelerle ilişkileri kötüleşse de, Türkiye açısından NATO üyeliğinin önemini yeniden ortaya koyduğu; Türkiye’nin Rusya ile doğrudan bir çatışmadan kaçındığı ve mümkün olan yerlerde de Rusya karşısında üstün gelmeye çalıştığı belirtiliyor.
“Türkiye-ABD ortaklığı Karadeniz’e ihtiyaç duyulan gücü getirecek”
Raporda Biden yönetiminin dış politika ekibinde Karadeniz’i iyi bilen ve bölgenin ihtiyaçlarını anlayan önemli sayıda kişinin olduğu ifade ediliyor.
“Bu bölgeye odaklanılması ve bölgede uzun vadede istikrarın sağlanması amacıyla ortak siyasi ve ekonomik çıkarlara dayanan ittifakların geliştirilmesi konusunda yeterli siyasi irade var mı bunu zaman gösterecek. Burada kritik faktör, Türkiye’nin bölgesel bir güç ve bölgeyi daha iyi anlayan bir NATO üyesi olarak ağırlığı ve önemi sebebiyle, ABD-Türkiye ilişkileri olacak. ABD ve Türkiye arasındaki stratejik ortaklığın, ortak çıkarlara dayanarak ve her iki tarafın vereceği tavizlerle yeniden tesis edilmesi Karadeniz-Hazar bölgesindeki gelişmelere uzun süredir ihtiyaç duyulan enerjiyi getirecektir” değerlendirmesi yer alıyor.