“Ey Avrupa Birliği, kendinize gelin. Bak gene söylüyorum. Bizim şu andaki operasyonumuzu bir işgal hareketi diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay. Kapıları açarız. 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz”. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 Ekim’de Barış Pınarı harekatını eleştiren Avrupa ülkelerine bu sözlerle cevap verdi. Erdoğan 26 Ekim’de yaptığı açıklamada kapıları açma tehdidini tekrarladı ancak bu kez Avrupa Birliği’ni Suriye’de kurulması öngörülen güvenli bölgeye destek vermeye de çağırdı.
Erdoğan, "Tel Abyad’la Resulayn arasında güvenli bölgeyle beraber mültecilerin yaşayabileceği konutları, sosyal donatı alanları, alt-üst yapısıyla yapıp bunu dünyaya ispat ederek göstereceğiz. Türk milleti budur. Terör örgütü saldırırsa, nereye kaçarlarsa kaçsınlar oraya kadar kovalayıp gereğini yapacağız. Aynı şekilde 3 milyon 650 bin Suriyeli'nin ilk etapta 1 ile 2 milyon arasındaki kısmının geri dönüşü için gereken projelere destek verilmezse sınırları açmaktan başka çaremiz kalmaz. Açarız sınırları yürüsünler Avrupa’ya. Her iki konuda da kimseye şantaj yapmıyoruz. Sadece içinde bulunduğumuz durumu söylüyor, çözüm yolunu ortaya koyuyoruz” diye konuştu.
2015’teki mülteci akını unutulmadı
2015 yılında çoğu Ege Denizi üzerinden olmak üzere çok sayıda mülteci Türkiye’den Avrupa’ya, özellikle de Yunan adalarına geçmiş, yaşanan bu mülteci akınından sonra Türkiye’yle AB arasında Suriyeli mültecilerle ilgili bir anlaşmaya varılmıştı. Bu anlaşmayla AB’nin Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumunu iyileştirmek için iki kez üç milyar Euroluk yardımda bulunması kararlaştırılmıştı. Buna karşılık da Türkiye kaçak yollarla Yunanistan’a göçen sığınmacıların iade edilmesini kabul etmişti. İade edilen her kaçak Suriyeli karşılığında ise bir Suriyeli göçmen sığınmacının yasal yollardan Avrupa Birliği’ne kabul edilmesi kararlaştırılmıştı.
Son aylarda, 2016’daki kadar yüksek olmasa da kaçak göçmenlerin Ege Denizi üzerinden Yunanistan’a geçişlerinde bir artış gözleniyor. Sahil Güvenlik Komutanlığının verilerine göre 2019 başından bu yana denizlerde yakalanan düzensiz göçmen sayısı 38 bini geçiyor. Ancak bu rakam sadece Suriyeleri değil, tüm düzensiz göçmenleri kapsıyor. Peki Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi kapıları açarsa, Suriyeli mülteciler gerçekten de Avrupa’ya akın eder mi?
“Avrupa cennet gibi değil”
Merkezi İzmir’de bulunan Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin başkanı Muhammed Salih Ali’ye göre, bütün Suriyelilerin kapıların açılmasını beklemesi gibi bir durum söz konusu değil. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan Ali, kapıların açılması durumunda 2014-2015 yıllarındaki gibi bir göç dalgası beklemediğini söyledi. Ali, “Şu anda Suriye’de durum sakinleşmeye yaklaşıyor. Bu nedenle Suriyeliler de uzak yerlere gitmek istemiyor. Ayrıca 2011-2012 yıllarında öyle bir propaganda vardı ki, Avrupa cennet gibi görünüyordu. Ama şimdi oraya gidenler sosyal medya üzerinden öyle demiyorlar. Avrupa cennet gibi değil. Farklı bir kültür, farklı bir sosyal yaşam var. Onun için Suriyelilerin bir kısmı Avrupa’ya o kadar sıcak bakmıyor. Sadece çok sıkıntıda olanlar, çok zorlukla yaşayanlar, geliri olmayanlar gidebilir” diye konuştu.
“Güvenli bölge, sadece askerin girmesi değildir”
Muhammed Salih Ali, Suriyeli mültecilerin şu aşamada Kuzey Suriye’ye dönmesinin de pek ihtimal dahilinde olmadığını söyledi. Ali, “Suriyelilerin bir kısmı bayramlaşmaya gidiyor. Gittikleri bölgede altyapı var mı yok mu, iş olacak mı olmayacak mı, su, elektrik, sosyal hizmetler var mı, onu kontrole gidiyor. Güvenli bölge, sadece askerin girmesi değildir. Her şeyin mükemmel tamamlanması gerekir. Bir de oluşturulacak güvenli bölgeye kim gidecek? Örneğin, Kobani’de , Tel Abyad’da veya Rasulayn’da, hangi bölge olursa olsun, oranın kendi halkı gidebilir. Ama Şam’dan, Halep’ten, İdlib’ten kaçan mülteci o güvenli bölgeye gitmeyecektir. Çünkü orada arazisi yok, kültürü yok, tarihi yok” diye konuştu.
Your browser doesn’t support HTML5
“Gidenlerin sayısı beklendiği kadar büyük olmayabilir”
İzmir’de faaliyet gösteren Halkların Köprüsü Derneği’nin başkanı Üstün Reinart da Türkiye’nin Avrupa kapılarını mültecilere açması halinde daha da yalnızlaşacağını söyledi. VOA Türkçe’ye konuşan Reinart, “Evet mülteciler arasında Avrupa’ya gitmeyi öncelikli olarak amaç edinmiş olanlar var. Fakat burada yerleşmiş, burada iş güç edinmiş olanların Türkiye’den başka bir yere gideceğine inanmıyorum. Gitmek isteyenler, kapılar açık olmadığı halde şişme botlarla kendilerini deniz sularına koyuveriyorlar. Onun için gitmek isteyenlerin bunu fırsat bilip gidebileceğini düşünüyorum ama bu beklendiği kadar büyük bir sayı olmayabilir” ifadesini kullandı.
Reinart , “kapıları açma” tehdidi karşısında AB’nin maddi yardımı artırıp artırmayacağı yönündeki soruya ise “Bir miktar yardım sağlayabilir. Ama bunun sonu yok. Savaş alanından daha fazla mültecinin akın etmesi ihtimal dahilinde. Bu nedenle Sayın Erdoğan’ın her tehdidinde kesenin ağzının açılmasını bekleyemeyiz. Kapalı kapılar arkasında pazarlıklar olabilir. Fakat bunun büyük meblağlara ulaşacağına inanmıyorum” cevabını verdi.
Your browser doesn’t support HTML5
“Erdoğan’ın sözünü ettiği alan, hala bir çatışma alanı”
Reinart, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin oluşturulması düşünülen güvenli bölgeye gitmek istemeyeceğini de sözlerine ekledi ve “Çünkü bir güvenli bölge yok. Güvenli olması beklenen bölge de yok. Erdoğan’ın sözünü ettiği alan, hala bir çatışma alanı. Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye girişinden sonra Esad’ın pozisyonu Rusya’nın desteğiyle daha da sağlamlaştı. Şimdi bu durumda oradan kaçmış olan mültecileri oraya göndermek demek, onları kaçmış oldukları korkuların içine atmak demek. Orada hala bir stabilite yok. Askeri ve politik olarak hala bir kriz bölgesi. İkinci olarak zaten mültecilerin çoğu o alandan gelmiyor. Farklı yerlerden geliyor. Zaten oradan gelmemiş olan mültecilerin oraya isteyerek gideceğine inanmıyorum. Onları zorlayarak oraya göndermek de büyük bir insanlık dramına kapı açar” dedi.