Son yıllarda Türkiye’de kadına yönelik şiddet, artış gösteriyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı verilere göre 2011 yılında 121’ye düşen kadın cinayeti sayısının o günden beri sürekli arttığını ortaya koyuyor. 2012’de 210, 2013’te 237, 2014’de 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440 kadın öldürüldü.
Aynı örgütün bu yılın yayınladığı raporlarda ise bu yılın ilk 10 ayında kocası, eski kocası, sevgilisi, eski sevgilisi, akrabası ya da bir başkası tarafından 383 kadının hayatına son verildi.
Gülsüm Kav: ‘‘Şiddetin temelinde erkeğin kadının hayatında imtiyaz sahibi olduğu yanılgısı var’’
25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddet Günü nedeniyle pazartesi günü İstiklal Caddesi’nde yapılacak büyük yürüyüş öncesinde pazar günü Kadın Meclisleri’nin Kadıköy İskele Meydanı’nda yapacağı yürüyüşe katılacak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun başkanı Gülsüm Kav, kadınların bugün karşı karşıya olduğu en önemli sorunun şiddet olduğunu söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kav, ‘‘Kadına yönelik şiddet, işsizlik ve eğitimde eşitlik gibi sorunların önünde en birinci sorun olmaya devam ediyor. OECD verilerine göre, toplumsal cinsiyet eşitliğinde Türkiye olarak yerimiz her yıl geriye gidiyor. Şiddetin temelinde erkeğin kadının hayatında imtiyaz sahibi olduğu yanılgısı var. Kadın cinayetlerinde bir tek yıl düşüş yaşandı. 2011’de yaşanan bu düşüş de temelsiz değildi. İstanbul Sözleşmesi oluşturulması, kadınları korumak adına bir irade ortaya konması toplumda önemli fark yarattı’’ dedi.
İstanbul Sözleşmesi’ne kim karşı?
Kav’ın altını çizdiği İstanbul Sözleşmesi ile 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, aile kurumu yıkacağı iddiasıyla bazı muhafazakar çevrelerin hışmına uğruyor.
Türkiye Aile Meclisi adlı sivil toplum kuruluşu, pazar günü Fatih Camii’nde İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi için ‘önce aile’ yürüyüşü gerçekleştirecek.
Melek Önder: ‘‘İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olan erkekler kadınların kendileriyle eşit olduğunu kabul etmiyor’’
Türkiye Kadın Meclisleri üyesi Melek Önder, kadın ve erkeğin eşit olmadığını savunan çevrelerin İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız olduğu görüşünde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Önder, ‘‘Bizler, ‘İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı koruma kanunu aslında kadınları yaşatır’ diyoruz ve bunu bütün mecralarda savunuyoruz. Buna karşı olan erkekler kadınların kendileriyle eşit olduklarını kabul etmek istemiyorlar. Ama biz mücadelemizle onlara öyle veya böyle kabul ettireceğiz. Bir erkek hangi haklara sahipse bir kadının da aynı haklara sahip olduğunu ve bu hakları istedikleri gibi kullanacağını kabul etmeleri gerekiyor. ‘6284 ve İstanbul Sözleşmesi aileyi yıkıyor’ diyorlar. Kadın cinayeti dediğimizde en yakınında ayrıldıkları kocaları ya da ayrıldıkları birlikte oldukları erkekler tarafından bazen çocuklarının gözü önünde öldürülmesinden bahsediyoruz. Kadının şiddeti uğradığı bir aileden bahsediyoruz. Aile sürekli şiddetle bir arada olması gereken bir şey değildir. Bir kadın boşanmak istiyorsa o evlilikten memnun değilse, şiddet görüyorsa boşanmaktan daha doğal ne hakkı olabilir?’’ dedi.
Kav: ‘‘Bu sene çözüm senesi olacak, mutlaka kazanacağız’’
Son birkaç yılda Özgecan Aslan’dan, Emine Bulut’a, Şule Çet’ten Güleda Cankel’e birçok kadın cinayeti kamuoyunda gündem oldu. Buna rağmen kadın cinayetlerinin önü alınabilmiş değil. Yine de kadın örgütleri temsilcileri, gelinen noktanın gelecek için umut verici olduğunu söylüyor.
Gülsüm Kav, ‘‘Kadın cinayetlerine tepki veren, ‘artık yeter’ diyen, tepki veren sorunu sahiplenen, adliye adliye gezerek mağdurlara destek veren önemli bir kadın kamuoyu var. Bu kamuoyu çözüm arayışında. Yıllar önce kadına dayağa karşı da böyle bir kampanya vardı. Bu nedenle kendimizi hiç de güçsüz hissetmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi var. 6284 var. Sözleşme anayasa kuvvetindedir. Arkamızda anayasa var. Yüzyılların insan hakları geleneği var. O yüzden yasalara göre son derece kuvvetli mücadele götürüyoruz. Bu sene çözüm senesi olacak. Mutlaka kazanacağız’’ diyor.
Önder: ‘‘Emine Bulut’un ‘ölmek istemiyorum’ çığlığı birçok kadının sessizliğine son verdi’’
Melek Önder ise bu yılın Ağustos ayında eski kocası tarafından kızının gözü önünde bıçaklandıktan sonra ölen Emine Bulut’un ‘ölmek istemiyorum’ şeklindeki sarsıcı sözlerinin şiddet gören birçok kadını harekete geçirdiğini söylüyor.
Önder, ‘‘Kadınlar sessiz kalmak istemiyor artık. Emine Bulut’un ‘ölmek istemiyorum’ çığlığını o günden sonra da çokça duymaya devam ettik. Birçok kadın, sosyal medyada yazıyor, medyaya ya da bize ulaşıyor. ‘Biz de ölmek istemiyoruz’ diyorlar. Evet, kadınlar ölmek istemiyor. Bu hayatta başta temel hakkı olan yaşam hakkı olmak üzere tüm haklarını eşit bir şekilde istiyorlar. Kadınlara yönelik saldırlar artarken önleyici tedbirler ya da caydırıcı cezalar mutlaka uygulanmalı. Bunlar uygulanmadığı sürece erkekler bunlardan cesaret alıp kendilerinde istedikleri şeyi yapma hakkı görüyorlar. Bu nedenle hükümete büyük görev ve sorumluluk düşüyor’’ diyor.