Tunç Soyer İzmir’de Corona’ya Karşı Kriz Belediyeciliğine Geçti

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, mevcut belediyecilik anlayışı mevzuatı ve perspektifinin Corona virüsü salgınıyla mücadelede yetersiz kaldığını belirterek, kriz belediyeciliği anlayışını hayata geçirdiklerini söyledi.

Your browser doesn’t support HTML5

Tunç Soyer İzmir’de Corona’ya Karşı Kriz Belediyeciliğine Geçti

VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan Soyer, ''Bu, yeni bir durum. Deprem anında uygulanan yöntemlerin de biraz ötesinde. Çünkü daha geniş zamana yayılan bir durumdan bahsediyoruz. Gerek sağlık açısından gerekse bunun beraberinde gelen ekonomik sıkıntılar açısından başka türlü bir belediyecilik gerektiğini düşündük. O nedenle kriz belediyeciliği dediğimiz anlayışı koyduk. Bununla ilgili bir yönerge hazırladık. Çünkü ne yapacaksak, nasıl yapacaksak bunun bir mevzuata dayanmasını istedik. Bu çerçevede Bilim Kurulu, Kriz Yönetimi Üst Kurulu, Kriz Yönetimi İcra Kurulu gibi yeni kurumlar ihdas ettik. Böylece belediye çalışanı arkadaşlarımızın yapageldiği işlerin dışında yeni birtakım sorumluluklar üstlenmeleri mümkün hale geldi,'' diye konuştu.

Corona’yla mücadelede iki farklı anlayış

Corona virüsü salgını sırasında sağlığın yanı sıra eğitim, lojistik ve dayanışmaya odaklanan bir belediyecilik anlayışının gerekli hale geldiğini belirten Soyer şunları söyledi: ''Dünya örneklerine baktığımızda bu krizle, salgınla mücadelede iki ana damar olduğundan bahsedebiliriz. Bir tanesi daha merkezi, bütün otoriteyi ve mücadele stratejisini tek merkezden yürütmek üzerine kurulmuş bir anlayış. İkincisi ise dayanışma perspektifinden hareketle bu krizle birlikte mücadele etmeyi öngören bir anlayış. Bizim doğru bulduğumuz yöntem, bu ikincisi. Yani bu krizle başa çıkmanın yolu, daha demokratik bir perspektiften geçiyor. Daha şeffaf olmalısınız, herkesi daha çok bilgilendirmelisiniz. Herkesin sürecin içinde bir rol oynamasını sağlamalısınız.''

Corona salgını öncesinde işsizliğin zaten yüksek olduğunu belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, ''Şimdi bu rakamların ne olduğunu kimse bilmiyor ama çok yükseldiğini öngörebiliyoruz. O nedenle burada bir dayanışma yaratmak mecburiyetindeyiz. Örneğin gücü olanla ihtiyacı olanı buluşturmalısınız. Ekonomik krizden günübirlik gelir elde ederek hayatını sürdüren ve artık sürdüremez duruma gelen insanlara el uzatmak zorundasınız. Aksi taktirde gelecekte bizi çok olumsuz şeyler bekliyor olabilir. Bu aynı zamanda moral yaratan, motivasyon yaratan bir durum ortaya çıkartıyor,'' diye konuştu.

Soyer, İzmir’de 22 Mart’ta #bizvarız adıyla bir kampanya başlattıklarını belirterek, bu kampanyaya çok farklı katkılar geldiğini söyledi. Soyer, Arhavi belediye başkanının çay gönderdiğini, kimi vatandaşların da tavuk gönderdiğini belirterek, ''Aklınızın almayacağı kadar çeşitli destekler geliyor. Bu, aynı zamanda moral ve motivasyon yaratıyor. Kentteki ruhsal çöküntüyü, karamsarlığı, belirsizliğin verdiği kaygıları hafifletiyor. Hem dayanma gücü veriyor hem de gerçekten geleceğe hazırlıyor. Bu salgın bittiğinde geride kalan en güzel şey, bu dayanışmayla başardıklarımız ve bunun gururu olacak,'' ifadelerini kullandı.

Bakkal ve marketler üzerinden yeni kampanya

Soyer, 40 bin haneye gıda, erzak ve temizlik maddesi ulaştırmayı hedeflediklerini kaydeden Soyer, önümüzdeki günlerde bu sayıyı yükselteceklerini de sözlerine ekledi. Soyer, ''Yarından itibaren marketler ve bakkallar üzerinden yeni bir kampanya başlatacağız. Vatandaşlar gittikleri market ve bakkallarda kendileri için alışveriş yaparken ihtiyacı olanlar için de alışveriş yapabilecekler. Paketleri hazırlattık. 70 liralık, 100 liralık, 200 liralık, neyse. Herkes gücü ne kadar yetiyorsa, iki paket, beş paket, on paket, İzmir2in arka mahallelerindeki insanlar için de satın alacak. Biz de lojistik, kuryelik görevimizi yerine getirerek onları ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız,'' dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak başından beri nakdi ya da ayni bir yardım istemediklerini belirten Soyer sözlerini şöyle sürdürdü: ''Biz kimseden bu malzemenin belediyemize gelmesini talep etmedik. Biz sadece o bağışı yapmak isteyen, gücü olan vatandaşlarımızla, kurumlarımızla buna ihtiyaç duyan insanlarımızı buluşturma köprüsünü oluşturmak istedik. Böyle bir koordinasyon rolünü üstlenmek istedik. Bizim yaptığımız şey sadece budur. Biz insanların vicdanlarına, sorumluluklarına seslenip, ‘gelin hep beraber bu tahribatı azaltalım, bu hasarı hafifletelim, o nedenle herkes üzerine yapsın, İzmir üzerinden, İzmirlilik üzerinden hep beraber bu işi hafifletelim’ dedik. Lojistik bir merkez tespit ettik. Bütün gönüllü insanlar buraya aktarıyorlar. Biz bu kampanyayı dayanışmayı sürdürmek için yaptık. Belediye hesaplarına herhangi bir şey almıyoruz.''

Karantina çağrısı

İzmir’de toplu ulaşım araçlarını kullananların oranında yüzde 90 civarında bir düşüş olduğunu belirten Soyer, buna rağmen insanların kendi araçlarıyla veya yaya olarak dışarı çıkmaya devam ettiklerini vurguladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, vatandaşlardan evde kalmalarını isteyerek, ''Ne kadar çok evde kalırsak bunun yayılma hızını o kadar hafifletmiş olacağız. Hem kendimiz için hem başkaları için evde kalmak mecburiyetindeyiz. Eğer İzmir’i seviyorsak, eğer hayatı seviyorsak, eğer kendimizi, geleceğimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu seviyorsak evde kalmak mecburiyetindeyiz. Bu katlanılabilir bir şey. Biz sizi mağdur etmemek için her şeyi yapmaya hazırız. İzmir Büyükşehir Belediyesi güçlüdür ve biz hiç kimseyi mağdur etmeyecek tedbirleri alacağız. O nedenle hiç endişe etmeyin. Evinizde kalın. Büyükşehir Belediyesi var, biz varız,'' diye konuştu.

Soyer, daha önce gündeme getirdiği sokağa çıkma yasağı çağrısıyla ilgili olarak da şunları söyledi: ''Her geçen gün, her geçen saat daha zor telafi edilecek tahribat demek. O nedenle bir an önce şehrin kontrollü bir karantina altına alınması gerekiyor. Bu, birtakım kısmi sınırlamalarla, tedrici, palyatif önlemlerle olacak bir şey değil. Mutlaka toplu bir karantinanın, kontrollü bir karantinanın hayata geçirilmesi lazım. İtalya’da, İspanya’da, dünyada bunun örneklerini gördük. Böyle bırakıldığı zaman, sürü bağışıklığı olsun dendiği zaman bir an geliyor ve sağlık altyapınız, yani sağlık çalışanlarınız, kapasitesi, araç gereçleriniz, mekanlarınız yetmez duruma düşüyor. O zaman belli yaşın üzerindekilerden solunum cihazlarını söküyorsunuz, öbürlerine vermeye kalkıyorsunuz. Başka yerlerden medet umuyorsunuz. Eğer bu karantina uygulamasına geçilmezse bizi de maalesef böyle şeyler bekliyor.''