Suriye konusunda Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler, Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’dan özür dilediği 27 Haziran 2016’dan bu yana -2017 Şubat ayında 3 Türk askerinin El Bab’taki bir hava saldırısında ‘koordinasyon eksikliği nedeniyle yanlışlıkla’ vurulması hariç- istikrarlı bir şekilde sürüyor.
Ukrayna seyahati öncesinde konuyla ilgili soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘‘Özellikle Rus yetkili makamlarına da “Burada muhatabımız siz değilsiniz, tamamıyla rejimdir, bizim önümüzü kesme gibi bir durum da söz konusu olmasın’ diyoruz. Çünkü burada biz bir taraftan şehit verirken, bunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değil. Bunun hesabını sormaya devam edeceğiz” diyerek Türkiye’nin saldırıdan yalnız Suriye’yi sorumlu tuttuğunu ortaya koydu. 3 Şubat Pazartesi günün ilk saatlerinde Suriye’ye intikal eden Türk Silahlı Kuvvetleri güçlerine yönelik Suriye Ordusu saldırısı sonucu, 8 Türk askeri hayatını kaybetti. Üstelik Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yaptığı açıklamaya göre bu intikal Rus tarafına Pazar günü içinde iki kez bildirilmesine rağmen bu saldırı gerçekleşti.
Doçent Doster: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretine denk gelen saldırı bir mesaj”
Peki gerçekten Suriye lideri Beşar Esat ve Şam yönetiminin arkasındaki en büyük güç olan Rusya, bu saldırıdan habersiz olabilir mi?
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Barış Doster, saldırının zamanlamasına dikkat çekiyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Doçent Doster, “Saldırının zamanlamasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna’ya ziyaret gününe denk düşmesi, Türkiye’ye mesaj verdiğini de gösteriyor. Rusya, Ukrayna ve Gürcistan konusunda Türkiye’nin hassasiyet göstermesini, NATO eksenli davranmamasını, Rusya’nın karşısında konumlanmasını asla istemiyor. Bu arada ABD henüz bölgeden çekilmedi. ABD kara gücü olarak gördüğü PKK/PYD/YPG terör örgütünün yoğun olduğu yerlerde durdu. Bu mesele böyle devam ederse kilitlenme durumu söz konusu olursa ABD sığınmacı akınını dahi bahane ederek sürece tekrar müdahil olablir. Bu ne Türkiye ne Rusya ne Suriye yararınadır. Üstelik İdlib’de yaklaşık 1 milyon kişinin Türkiye’ye gelmek için beklediğini Cumhurbaşkanı söyledi. Yeni bir göç dalgası göğüslemek Türkiye’nin altından kalkacağı bir iş değildir” diyor.
Aslında Türkiye uzun süredir Suriye ordusunun İdlib’de gerçekleştirdiği operasyonlardan rahatsızlığını saklamıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dört gün önce Senegal seyahatinden dönüşü sırasında ‘‘İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız’’ şeklindeki sözleri İdlib’de Türkiye ile Suriye arasında sıcak çatışma olabileceği yorumlarına neden olmuştu.
Dr. Tansi: “Türkiye ile Suriye arasında savaş olmaz, Türkiye İdlib’de 30-40 km’lik bir alanı kontrol edebileceği bir orta yol arayacaktır”
Pazartesi gece yarısı gerçekleşen saldırılardan sonra Suriye hedeflerine yönelik başlattığı saldırıda 76 Suriye askeri askerini etkisiz hale getirdiği açıklayan Türkiye bu saldırıyı genişletebilir mi?
Yeditepe Üniversitesi’nden Deniz Tansi’ye göre, yaygın bir savaş şu an için güçlü bir seçenek olarak gözükmüyor.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Dr. Tansi, “Siyasi yetkililerden yapılan sert açıklamalar ‘Suriye ile yani rejimle kitlesel savaş mı düşünülüyor?’ düşünülüyor sorusunu akla getiriyorsa ben bunu pek mümkün görmüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bugün Ukrayna’da yaptığı açıklamada Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde konut yapmak istediğini söyledi. Türkiye için İdlib’in tümünü kontrol etmektense 30-40 kilometrelik bir alanın kontrol edilmesi yeterli olacaktır. Üstelik İdlib konusunda sadece rejim değil Rusya da çok ısrarcı. Rusya geri adım atacak gibi gözükmüyor. Bu nedenle az önce söylediğim gibi Türkiye 30-40 km alanı, belki bunu koruyarak Rusya ile orta yol bulmaya çalışacaktır. Ayrıca Ben Esat rejimin Rusya’ya güvenerek Türkiye ye karşı çok büyük bir meydan okumaya gireceğini zannetmiyorum” dedi.
‘Türkiye, Suriye ile sıcak çatışma yaşarsa dolaylı olarak İran’la karşı karşıya gelir’’
Doktor Tansi, Suriye ile yaşanacak sıcak çatışmanın yalnız Rusya’yı değil İran’ı da rahatsız edeceğine dikkat çekiyor.
‘‘Yaralı bir ülke var İran. İran’ın Esat yönetimiyle köklü bir işbirliği ve müttefiklik ilişkisi var. Bu anlamda Türkiye ile Suriye arasında hareketlik hızlandığı zaman, -evet Kasım Süleymani yok ama Kudüs Ordusu duruyor- doğrudan İran ile olmasa da İran’ın vekil güçleriyle karşı karşıya kalınma riskleri var. Bu bağlamda Lübnan merkezli Hizbullah’ı da unutmamak gerek. Astana Mutabakatı kapsamında Rusya, İran ve Türkiye konjonktürel olarak işbirliği yaptı. Halbuki Türkiye, NATO üyesi ve uzun yıllardır Amerika’nın müttefiki. Bunlar da bir günde vazgeçilebilecek, bir günde gözden çıkarılabilecek olaylar değil. Önemli olan Türkiye’nin bu güçler arasında dengeyi cambaz gibi sürdürebilmesi. Kolay değil, o yüzden coğrafya kaderdir diyoruz.’’
Doçent Doster: “Türkiye üzerinde Rusya’nın ABD’nin nüfuzuna karşıyım, istikrarlı bir denge bulunmalı”
Doçent Barış Doster de denge siyasetini sürdürmesinin Türkiye için bir mecburiyet olduğu görüşünde.
“Ben ilkesel olarak Türkiye’nin S-400 alımını olumlu buluyorum. Ancak Akkuyu nükleer santrali, doğal gaz bağımlılığımız, en yüksek petrol tedarikçimiz olmasının yanına, yüksek dış ticaret ortaklığımız, S-400 alımı, hatta Türk basınında önümüzdeki süreçte savaş uçaklarının ortak üretimi yazılıp çiziliyor, bunlar alt alta konunda kaçınılmaz olarak Rusya, Türkiye’de nüfuz inşa ettiği görülüyor. Ben nasıl ABD’nin Türkiye üzerinde askeri, teknolojik diplomatik nüfuzuna karşıysam buna da karşıyım. Avrasya ile Atlantik arasında, ABD ile Rusya arasında istikrarlı bir denge tutturmak yönetilmesi zor bir süreçtir. O yüzden Türkiye’nin bir tarafa çok fazla ağırlık vermeden ilişkileri yönetmesi gerekir. Bu süreci yönetmek zor olsa da taraflardan birinin tercih edilmesine karşıyım.”