15. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başladı. 1-8 Mayıs günleri arasında yapılacak olan festivalde, Corona virüsü salgınında işyerlerinde çalışmak zorunda kalan işçilere dikkat çekilecek. Festivalin teması, “Evde kalamayanları gör”. Her yıl İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eş zamanlı başlayan ve birçok il ve ilçede işçi filmleriyle sinemaseverleri buluşturan festival, salgın şartları nedeniyle bu yıl festivalin Youtube kanalı üzerinden izleyicilerle buluşacak.
DİSK, Türk-İş, KESK ve bazı bağlı sendikalar ile Türk Tabipleri Birliği, Halkevleri ve Sendika.org’un düzenleyicileri olduğu festivalin açılışı da YouTube’dan yapılan bir canlı yayınla gerçekleşti. Sunuculuğunu oyuncu Alican Yücesoy’un kendi evinden yaptığı açılış gecesine DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, müzisyenler, sinema ve tiyatro oyuncuları ile yönetmenler de canlı yayınla katıldı. Çerkezoğlu, “Festival ilk gününden itibaren işçi sınıfıyla, işçi sınıfının gerçek sorunlarıyla sinemayı ve sanatı buluşturan bir festival oldu. Bugün de aynı şeyi yapmaya ‘evde kalamayanları gör’ diyerek devam ediyor” diye
Your browser doesn’t support HTML5
konuştu.
“Açlıklarıyla bizi doyuran, çıplaklıklarıyla giydiren işçilere selam olsun”
Burcu Yeşilbaş, Kardeş Türküler, Metin-Kemal Kahraman ve Şanışer’in müzikleriyle yer aldığı açılış gecesinde, ABD ve Japonya’da yaşayan yabancı yönetmenlerin festival için gönderdikleri mesajlar da paylaşıldı. Toplu olarak gösterilecek “Otobüs”, “Sarı Mercedes”, “Cumartesi Cumartesi” ile "Umut Üzümleri” filmlerinin Fransa’da yaşayan kült yönetmeni Tunç Okan’ın yanı sıra oyuncular Ercan Kesal ile Mert Fırat da canlı yayınla festivalin açılışına katıldı. Kesal, “Eduardo Galeano ‘Aynalar’ kitabında ‘yoksulların niye yoksul olduğu’ sorusunun peşine düşer: Sakın onların açlığı bizi doyuruyor, çıplaklıkları da bizi giydiriyor olmasın? Açlıklarıyla bizi doyuran, çıplaklıklarıyla giydiren işçilere selam olsun” diye konuştu.
Festivalde her yıl sinema sektöründe kamera arkasında yer alanlara verilen emek ödülü ise bu kez “Ayak Altında” kısa filminin görüntü yönetmeni Meryem Yavuz’un oldu. Daha sonra bir demiryolu çalışanı ile pandemi kliniğinde görev yapan bir sağlık çalışanı da işyerlerinden canlı yayınla bağlanarak çalışma koşullarını ve sıkıntılarını aktardı. Yönetmen Fatih Pınar’ın 2008 yılından bu yana işyerlerinde yakınlarını kaybeden Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin mücadelesini anlattığı “Kaza Değil Cinayet” belgeseli de açılış filmi olarak gösterildi.
Filmler bir defalığına çevrimiçi izlenebilecek
Festival kapsamında belgesel ve kurmaca türündeki 43 film ücretsiz olarak gösterilecek. Türkiye’de ilk kez bu yılki festivalde izleyici karşısına çıkacak olan “Cumartesi Cumartesi” filminin yönetmeni Tunç Okan ise festival konuğu olarak bir söyleşi yapacak. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan festival koordinatörü Tufan Sertlek, “İzleyicilerimiz filmleri bir sinema salonunda izler gibi sadece YouTube’da yayınlandığı saatte çevrimiçi olarak izleyebilecek. Filmi bir daha izleme imkanı bulamayacaklar. O yüzden onlardan programımızı dikkatle takip ederek film saatlerini kaçırmamalarını rica ediyoruz. Biz de herkes gibi evlerimizde kalarak izleyicilerimizle buluşmayı istiyoruz” dedi.
Festivalde gösterilecek filmlerin çoğunun yerli yapımlar olduğunu söyleyen Sertlek, “Eskiden film bulmakta zorlanıyorduk. Genellikle işçi mücadelesinin yoğun olduğu Latin Amerika ve Asya ülkelerinden belgeseller seçiyorduk. Artık doğrudan festival için film çeken yönetmenlerimiz, belgeselcilerimiz var. Bu bizi çok mutlu ediyor. Amacımız insanları emek konulu belgeseller çekmeye yönlendirmekti, bunu başardık” dedi. Sertlek, bu yılki festival programında emek konulu filmlerin yanı sıra kadına şiddet ve mültecilik konularını işleyen filmlere de yer verdiklerini söyledi.
Festival ‘evde kalamayanlara’ adandı
Film seçkisinin ağırlıklı olarak belirlendiği festival temasını seçerken Corona virüsünün etkili olduğunu kaydeden Sertlek, “Var olan bir çelişkiyi bu salgın görünür hale getirdi. İşçiler bu sistemin taşıyıcısı. İşçiler olmasa bu sistemi idare etme imkanı yok. Hepimiz evimizde oturabiliyoruz. Ama çalışmak zorunda olan pek çok işçi hayatını kaybediyor, sağlık emekçilerinden çok fazla sayıda hayatını kaybedenler var. Dolayısıyla biz festivalin temasını belirlerken saygı ifadesi olarak bu festivali evde kalamayanlara ithaf ettik” dedi. Bu yıl festivalin tanıtım filmi olarak da salgın döneminde çalışan işçilerin evlerinden işyerlerine giderken cep telefonlarıyla çektikleri ve mesajlarını paylaştığı kısa videolar derlendi.
VOA Türkçe’ye konuşan Sertlek, festivalin hiçbir sponsor desteği olmadan gönüllükle yapıldığını da söyledi: “15 yıl önce işçi mücadelesine uygun değerlerle yola çıkmıştık. Festivalimiz ticari bir amaç gütmeyecek, bundan kimse para kazanmayı amaçlamayacak diye hareket ettik. Tamamıyla emek örgütlerinin dayanışma ve desteğiyle yapmaya çalıştık. Düzenleme komitesindeki arkadaşlarımız, filmlerin çevirilerini yapan çevirmenler ve festivalin tanıtımındaki herkes gönüllü olarak çalışıyor. Bundan taviz vermeden devam ediyoruz.”
“Yeni bir izleyici kitlesi kazanacağız”
Festival bu yıla kadar Türkiye’deki birçok il ve ilçeyi dolaşarak işçi filmlerini farklı sinema salonlarına taşıyordu. Bu yıl festivalin çevrimiçi olarak yapılacak olması sayesinde yeni bir izleyici kitlesi de kazanabileceklerini söyleyen Sertlek, “Bizim için çok yeni bir şey. Festivali izleyenlerin büyük bir kısmıyla ilk defa ilişki kurmuş olacağız. Bugüne kadar orta ve üst kuşağa hitap eden ideolojik formasyonun yanı sıra bu yılki festivalle birlikte daha genç ve sosyal medyayı kullanan bir kesimle de tanışmış olacağız. Biz de gelecekte çevrimiçi festivali asıl festivale destekleyici olarak kullanabilir miyiz diye konuşmaya başladık. Sosyal medya çok sayıda ve genç insana ulaşma imkanı sunuyorsa biz de bunu kullanacağız” dedi.
Çevrimiçi festivalin hiçbir zaman aslının yerine koyulamayacağını söyleyen Sertlek, “Bizim savunduğumuz emek ideolojisi, teması ve paylaşmayı çok önemseyen bir yaklaşım. Toplumsal içeriği güçlü bir yaklaşım. Dolayısıyla biz salonlarda bir araya gelmeyi, sohbet etmeyi, birbirimize dokunmayı çok seviyoruz. Bunu kapitalizmin bireyselleştirici ve yabancılaştırıcı yaklaşımına karşı korumayı da istiyoruz. Corona gibi süreçler izin verdikçe aslını yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.