İzmir’de 117 kişinin hayatını kaybettiği, 1034 kişinin yaralandığı 6,6 büyüklüğündeki depremin üzerinden bir yıl geçti. 30 Ekim 2020’de kent genelinde hissedilen depremin en ağır hasarı bıraktığı Bayraklı ilçesindeki depremzedeler, yeni evlerine kavuşmayı bekliyor. Depremde yıkılan veya acil yıkılması gereken binaların yerine yenilerinin yapılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ilçede belirlenen 7 proje alanındaki ve rezerv alanındaki bazı konutlar ve iş yerlerinin inşaatı tamamlanma noktasına geldi. Bakanlığın proje alanı dışında kalan depremzedeler ise hasar gördüğü için yıktırdıkları evlerini yeniden yaptırabilmek için müteahhitlerle anlaşmaya çalışıyor.
Your browser doesn’t support HTML5
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Başkanı Haydar Özkan, “Bir yıl içerisinde depremzedenin ikiye bölündüğü bir ortam oluştu. İzmir genelinde ağır, orta ve az hasarlı olarak 79 bin 272 adet arızalı bölümümüz var. Bunun 1800’ü Bayraklı’da yedi adet proje geliştirilerek devlet tarafından, TOKİ tarafından yapılır oldu. Geri kalan bölüm ise vatandaşın kendisi tarafından yaptırılacak bölüm olarak ayrıldı. Devletimiz ilk yıkılan binaların olduğu bölgede etrafındaki binaları da alarak ada bazlı yedi adet proje alanı geliştirdi. Şu ana kadar proje alanlarının yaklaşık yüzde 60'ı bitmiş durumda. Kasım ayının sonuna kadar 750 tanesi teslim edilecek. Geri kalanları da Mart sonuna kadar teslim edilecek” dedi.
“Evlerimiz 130 metrekare yıkıldı, 75-80 metrekarelere düşürüldü”
Deprem sonrası enkaza dönen Rıza Bey, Doğanlar, Yağcıoğlu ve Yılmaz Erbek apartmanlarıyla Emrah ve Barış Sitesi'nin bloklarının yerinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca (TOKİ) yapılan yeni binalar yükseliyor. Şehir hastanesinin yan tarafında belirlenen 375 hektarlık konut rezerv alanındaysa 3 bin 649 bağımsız bölümün yapımı devam ediyor. Ancak yeni yapılan konutların yıkılan konutlardan daha küçük yapıldığına dikkat çeken Özkan, “Evlerimiz yedi katlı yıkıldı, beş kata düşürüldü. 130 metrekare yıkıldı, 75-80 metrekarelere düşürüldü. Son iki kat, 6 ve 7'nci kattakiler şimdi nerede oturacağı belli olmadığı için mecburen kura usulüne gidildi. Bu da tabii insanlar arasında hem kat kaybı hem metrekare kaybı hem de nerede oturacağıyla ilgili sıkıntı yarattı” diye konuştu.
Evi depremde ağır hasar gören emekli öğretmen Reyhan Gülümser de yeni yapılan konutlara ailesiyle sığamayacağından endişeli. Bakanlığa bağlı üçüncü proje alanındaki evinin yapımı tamamlanma aşamasına gelen Gülümser, “120-150 metrekareden 60-70, en büyük olanı 80 metrekareye kadar düştü. Mesela ben anne ve babayı yanıma almak istiyorum. Çünkü yaşlandılar, birlikte oturmamız gerekiyor. Bakıma ihtiyaçları var. Ama 2+1'de mümkün değil, bunlara bakmam zor. Yani kalkıp da o iki yaşlı insanı huzurevine koyacak halimiz de yok. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Metrekarelerimizin karşılığı, kayıplarımızın karşılığı olarak biz rezerv alandan yer istiyoruz. En azından aileyi dağıtmak istemiyoruz. Çocuklarımızı ya başka yere koyacağız ya da anne babayı ayrı bir eve koyacağız” sözlerini kullandı.
“Yaşam alanlarımıza yetecek kadar bir yer olsun istiyoruz”
Aile bütünlüğünün bozulmaması için rezerv alandan konut verilmesini isteyen Gülümser, “Biz yeterince mağdur olduk. Lütfen sesimizi duyun. Biz hakkımız olan kayıplara da artık razı geldik diyoruz. Ama bize rezerv alandan, aile bütünlüğünün bozulmaması için yer vermelerini istiyoruz. Ücretsiz demiyoruz. Bedelleri neyse, sadece yaşam alanlarımıza yetecek kadar bir yer olsun istiyoruz. Bize yapılan bu proje alanlarında kısıtlamalardan doğan hak kayıplarımızı lütfen görmezlikten gelmesinler ve hak kayıplarımızı karşılasınlar” dedi.
Depremde evi yıkılan veya ağır hasar gören ya da muhtemel afetlerden etkilenebilecek binalarla olan mülkiyet ilişkilerini belgeleyebilen ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden
yararlanabilen afetzedeler, İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından ‘hak sahibi’ olarak tanımlanıyor.
“Proje alanında hak kaybına uğramış vatandaşlarımıza rezerv alanında öncelik tanınsın”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “AFAD'dan hak sahibi olanlar için yeni yapılacak konutların maliyeti inşaat tamamlandıktan sonra hesaplanacak. Maliyetlerden yüzde 40-50 indirim yapılacak. Vatandaşlarımız çıkan tutarı, ilk 2 yılı ödemesiz olmak üzere 18 yılda ödeyecek. Ödemeler faizsiz olacak ve eşit taksitlerle geri ödenecek” demişti. Kurum, “İzmir depreminden sonra hasar tespit ve hak sahipliği çalışmaları sonucunda yıkılan ve ağır hasarlı binalar için yani AFAD'dan hak sahibi olanlar, yerinde veya rezerv yapı alanında yeni yapılacak konutlardan alacaklar. Yerinde yapılacak yeni konutlar zemin+5 katı geçmeyecek ve 2+1 şeklinde olacak. 3+1 konutlardan almak isteyenler rezerv yapı alanındaki konutlardan alabilecekler” ifadelerini de kullanmıştı.
İZDEDA Başkanı Özkan da “Orada 3000-3500 tane ağır hasarlıya konut yapılıyor. Ama Sayın Bakanımız daha önceki açıklamasında '8500 civarında konut yapılacak buraya' demişti. Biz de diyoruz ki 8500 konut orada İzmir dışından gelen birilerine satılmasın, depremzedeye satış yapılsın. Depremzedeye yaparken de proje alanındaki mağdur edilmiş, hak kaybına uğramış vatandaşlarımıza öncelik tanıyıp onlara oradan hak verirsek, buradaki hak kayıplarının önüne geçmiş oluruz” dedi. Özkan proje alanı dışında kalan ve rezerv alanından hak sahipliği olan yaklaşık 3 bin ağır hasarlı bağımsız bölümün bulunduğunu da kaydetti.
“Proje alanı dışındakiler kendi kaderleriyle baş başa bırakıldı”
Proje alanı dışında toplamda 77 bin civarında konut bulunduğuna dikkat çeken Özkan, “Ağır hasarlılar için bir hak, rezerv alandan veriliyor. ‘Ben evini yaparım, yıkılan evinin olduğu arsa da senin tasarrufundur, sen kullanırsın' diyor. Orta hasarlıya diyor ki, 'bir yıl içerisinde bu binayı güçlendireceksin. Güçlendirmezsen, yıkarım. Güçlendirme kredisi veriyorum’ diyor. Güçlendirme kredisi şu andaki piyasa değerlerine göre çok aşağıda. Az hasarlıyı ise depremzede olarak bile görmüyor, riskli yapı statüsünde görüyor” dedi.
VOA Türkçe’ye konuşan Özkan, “Bunlar kendi kaderleriyle baş başa bırakıldılar. Müteahhitler 100-110 metrekarelik konutlar için 500 bin lira civarında bir fiyat belirledi. Bu fiyata bizim ulaşmamız mümkün değil. Yüzde 30 emsal artışı istedik. Yüzde 20 emsal artışını 11’inci ayın sonunda alabildik. Yüzde 20 emsal bizim maliyetimizi biraz düşürecek. 500 bin liralık maliyeti aşağı çekecek. Devletimiz de sıfır faizli, 2 yıl ötelemeli, 20 yıllık bir kredi oluşturursa evlerimizi yenilemiş gibi düşünüp kendi içimizi ferah tutacağız” diye konuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından parsel bazında emsalin yüzde 20, ada bazlıysa yüzde 30 olarak arttırıldığını belirten Özkan şöyle konuştu: “Emsal artışı bize iki kat sağlayacak kısmet olursa. Detaylar ortaya çıktığı zaman göreceğiz. Bu iki katta üçer, dörder daireden bizim maliyetimiz yüzde 50 civarında düşecek diye düşünüyoruz.”
“2 yıl ötelemeli, 20 yıl vadeli, 400 bin lira faizsiz kredi sağlamasını talep ediyoruz”
62 yaşındaki emekli Mehmet Enver Özonay’ın evi de depremde orta derecede hasar görmüş ve Bakanlık tarafından ada bazlı değerlendirilemediği için proje alanının dışında bırakılmış. Evini yıkıp yeniden yaptırmak isteyen Özonay, “Şu anda henüz bir yol kat etmiş değiliz. Bir yıl önce hangi noktadaysak halen o noktadayız. Evlerimizle ilgili en ufak bir gelişme yok. Sadece Büyükşehir Belediyesi'nin bize verdiği yüzde 20 emsal artışı, kamburumuzu bir parça küçülttü ama sırtımızda kamburla hala dolaşıyoruz” dedi.
Emekli maaşıyla ev kredisi borcunun altına giremeyeceğini vurgulayan Özonay, “Bizim evlerimizin yapılması için müteahhitler bizden minimum 500 bin lira istiyorlar. Metrekaresine göre, inşaatın kalitesine göre bu maliyet artıyor. 500 bin lirayı ne biz ne de sıradan herhangi bir insan ha deyince çıkartıp veremez. 500 bin lirayı nereden bulacağız? 500 bin liranın taksiti ortalama 7 bin 500-8 bin lira. Ve biz yüzde sekseni emekli, yüzde sekseni 60 yaşın üzerinde bir kitleden söz ediyoruz. Bu kitlenin ortalama maaşı üç bin lira civarında. Bırakınız düşük faizli krediyi, devletimizin bize faizsiz kredi vermesini istiyoruz. Devletin 400 bin lira ortalama bir faizsiz kredi sağlamasını, bunun 2 yıl ödemesiz, 20 yıl vadeli olmasını talep ediyoruz. Bu şartlarda çok ama çok zorlanarak ancak evlerimizi yapabileceğimizi öngörüyoruz” şeklinde konuştu.
Müteahhitlerin belirledikleri fiyatı sürekli değiştirdiklerini de kaydeden Özonay, “Üç gün sonra bugün bize 500 bin lira çekilen daire fiyatının 600 bin liraya çıkıp çıkmayacağını ne biz ne de bir başkası garanti edebiliyor” dedi.
“Bakan Kurum, ‘müteahhitzede olacaksınız’ diye uyardı”
‘Müteahhitzede’ olmamak için Bakan Kurum’dan yardım istediklerini söyleyen İZDEDA Başkanı Özkan, “Serbest piyasada ne vardır? Genelde rekabet vardır. Fiyat azaltma yönüne doğru gider. Bizde rekabet, tam tersi, fiyat çoğaltma yoluna doğru gidiyor. Nasıl olduğunu ben anlayamadım. Arsa bizden, para bizden. Kar marjı sadece müteahhitten. Ama nasıl oluyorsa habire fiyat artıyor. Şu andaki ekonomik durum, doların durumu, bunlar olabilir ama bundan başka bir gizli güç daha var. Ben bunu anlayamıyorum. Sayın Bakanımız zaten bunu gördü, kendisi de 'müteahhitzede olacaksınız’ diye uyardı” dedi. Bakan Kurum, ada bazında anlaşma yapan vatandaşlara talepleri doğrultusunda finans, teknik destek ve garantörlük gibi konularda destek olacaklarını da açıklamıştı.
Özkan, “Kendisi eskiden 'ada bazlı olarak girebilir' dediği TOKİ'nin şimdi parsel bazlı olarak girebileceğini söyledi. Bu bizim için çok güzel bir kazanç. Çünkü tanımadığımız, bilmediğimiz bir sürü müteahhit oluştu şu anda. Herkes müteahhit şu anda. Bu müteahhitlerle muhatap olmak yerine devletimizin tanıdığı müteahhitler tarafından, devletimizin garantörlüğünde yapılması bizim için büyük bir avantaj olur” diye konuştu.
“Biz depremzedeyiz, kentsel dönüşümcü değiliz”
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) kapsamında sigortalı oldukları halde hasar ödemelerini almakta zorluk yaşadıklarını da söyleyen Özkan, “DASK kurumumuz diyor ki, ‘Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın belirlemiş olduğu ağır, orta ve az hasar tespiti beni ilgilendirmez. Benim kendi eksperimin vereceği karara göre ben sizin priminizi öderim’ diyor. Ağır hasar tespit edilmiş, benim evim yıkılıyor ama DASK ödemek istemiyor. Sayın Bakan devreye girince biz ağır hasarlılar olarak DASK'tan paramızı alabildik” dedi.
DASK’ın orta hasarlı binalar için çok düşük ödeme yaptığını da kaydeden Özkan, “Orta hasarlılar, güçlendirilip oturulacakmış. DASK'ın depremden önceki haline getirmek, oturulur hale getirmek noktasında kuralı varmış. Bu da badana boya parası manasına geliyor. 150 TL ila 13 bin,14 bin TL arasında değişiyor. Devletin bir kanadı ‘orta hasarlıda oturma, çık' diyor. Mesela Bayraklı Belediyesi diyor ki ‘ben kesinlikle orta hasarlıya oturma raporu vermem, yıkacaksınız evinizi' diyor. Bir kanadıysa “evini güçlendir, otur” diyor. DASK, az hasarlıya da diyor ki, ‘sizin zaten hasar durumunuz yok. Size de 150 TL ila 3 bin -5 bin TL arasında para veririm’ diyor. Ama az hasarlı da evini terk etti gitti. O da evini yıktırıyor şu anda” sözlerini kullandı.
“Biz depremzedeyiz. Biz kentsel dönüşümcü değiliz. Kader geldi bize vurdu” diyen Özkan, DASK’ın da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile belediyelerle ortak görüşte olmasını istedi.