Geçen hafta Ankara’nın Altındağ İlçesi Battalgazi Mahallesi’nde Emirhan Yalçın adlı bir Türk gencinin, Suriyeli Yahya Abdo tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü bildirildi. Olayda yaralanan ve hastanede tedavisi süren bir diğer genç Ali Yasin Ülger, küfürlü konuşan Suriyeli Abdo kardeşleri uyardıklarını ve sonrasında bıçaklı saldırıya uğradıklarını söyledi.
Geçen Salı akşamı işlenen cinayet sonrasında Battalgazi Mahallesi’nde toplanan yüzlerce kişi Suriyeliler’in yaşadığı Önder ve Ulubey mahallelerinde birçok dükkan ve işyerine zarar verdi. Suriyeli göçmenlerin yaşadıkları yerlere yönelik saldırılar Ankara Emniyeti’nin aldığı önlemlerle birkaç saat içinde son buldu.
Emniyetten yapılan açıklamada olaylara karıştıkları için gözaltına alınan 148 kişiden 56’sının yağma, gasp, kasten yaralama, hırsızlık, uyuşturucu madde imali suçlarından sabıkası olduğu açıklandı. Bu kişilerin en az 43’ü hakkında adli işlem başlatıldı.
İstanbul’da 528 bin Suriyeli yaşıyor
Son dönemde güçlenen göçmen karşıtı söylemin sokağa yansıması özellikle Suriyeli göçmenler tarafından endişeyle karşılanıyor.
Türkiye’de resmi verilere göre 3 milyon 690 bin Suriyeli göçmen yaşıyor. En fazla Suriyeli’nin yaşadığı kent ise Türkiye ekonomisinin lokomotifi İstanbul. Yaklaşık 528 bin Suriyeli’ye ev sahipliği yapan İstanbul’da Suriyeliler Esenyurt, Fatih, Bağcılar gibi ilçelerde yoğun olarak yaşıyor.
Your browser doesn’t support HTML5
İstanbul’un en eski merkezlerinden Fatih’in birçok semtinde Suriyeliler’in çok sayıda dükkanı bulunuyor. Suriyeliler ağırlıklı olarak kafe, lokanta, tatlıcı işletse de emlakçılık, terzilik, berberlik yapanlar da az değil.
‘‘Ölümden kaçtık ve Türk kardeşlerimiz de bizi aldılar; onlara her zaman sadık kalacağız’’
Fatih camii civarında konuşmaya çalıştığımız Suriyeliler kamerayı görünce tedirgin oluyor. Aslında hepsi konuşmak istiyor ama kayıt dışı ‘off the record’ olması şartıyla. ‘‘Biz anlatalım sen ismimizi vermezsin’’ diyenler çoğunluk. Bir kahvecide çalışan Muhammed soyadını söylemiyor ama söylediklerini yazma izni veriyor:
‘‘Bu saldırıların nedeni sorumsuz siyasetçiler. İnsanları daha fazla geriyorlar. Bizi hiç tanımayanlar da bizden nefret ediyor. Biz buraya kendi irademizle gelmedik. Ölümden kaçtık ve Türk kardeşlerimiz de bizi aldılar. Onlara her zaman sadık kalacağız. Şimdi ‘gidin’ deniyor? Nereye? Bizi yok etmek isteyen Esat’ın eline mi? ‘Korkuyor musun? Endişeli misin?’ diye soruyorsun. Ben sana sorayım. Korkmayayım mı endişelenmeyeyim mi? Elbette korkuyorum. Umarım bugünler geçer. Daha fazla korkmamıza neden olacak şey olmaz.’’
Cami çevresindeki çarşıda konuştuğumuz bütün Suriyeliler, Türk gencinin bir Suriyeli tarafından öldürülmesi haberi nedeniyle üzüntü içinde. Kimileri tutuklanan Yahya Abdo’nun bağlantılarının araştırılmasını istiyor.
‘‘Yaşananlara üzüldüm, biraz korkuyorum, gelecekte hedefim Türkiye’de kalmak’’
Altı yıl Niğde’de yaşayan 20 yaşındaki Mahmud Tibat, bir yıl da Adana’da kaldıktan sonra pandemi başlamadan hemen önce İstanbul’a gelmiş. Bağcılar’da terzi dükkanı açmış. Yalnız Suriyeliler’in değil Türkler’in de kendisine pantolon, etek, ceket getirdiğini söylüyor.
Birçok arkadaşı olduğunu belirten Tibat, Altındağ’da yaşananların kendisini çok üzdüğünü söylüyor:
‘‘Olaylara tabii ki üzüldüm. Bu (cinayet olayı) bizim başımıza gelse biz de kabul etmezdik. Ben de korkuyorum. Ülkeme dönmek ya da Avrupa’ya gitmek istemiyorum gelecekte de hedefim Türkiye’de kalmak. Türkiye’de kalmak istiyorum. Burada çok sayıda arkadaşım var. Onlarla görüşüyorum ve mutluyum.’’
Olaylar Ulubey’e sıçrayınca Tatlıcı Beşir ailesini alıp İstanbul’a gelmiş
Eşi ve pusetteki çocuğu ile rastladığımız Mustafa Beşir, Ulubey Mahallesi’ndeki şiddete maruz kalınca ertesi gün ailesini alıp geçici olarak İstanbul’daki akrabalarının yanında soluğu almış.
Altındağ’da tatlıcı dükkanı olduğunu söyleyen Beşir’in Türkçesi biraz zayıf olsa da meramını anlatıyor: ‘‘Ben mecbur geldim. Çok sıkıntı. Hanım, çocuk, aldım geldim. Evet çok korktum. Burada akraba var. Misafir geldim, mecbur. Ulubey’de dükkan var, araba var, ev var, eşyalar var. Sıkıntı bitti ben gidiyorum oraya, sıkıntı bitmedi ben gitmiyorum. Mecbur burası oturuyorum.’’
‘‘Ben korku hissetmedim çünkü annem Türk ama akrabalarımız korktu, burada misafiriz geri döneceğiz’’
Konuştuğunuz Suriyeliler arasında en cesaretli olan Ahmet Abdullah oldu. Annesi Türk, babası Suriyeli olan Abdullah, on yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşıyor.
Hem çalışıp hem açık lisede okuduğunu belirten Suriyeli genç, annesi Türk olduğu için kendisini güvende hissettiğini ama çevresindeki Arap dostlarının büyük bir korku ve endişe yaşadığının altını çiziyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Ahmet Abdullah, ‘‘Ben hissetmedim. Annem Türk’tür. Türk vatandaşlığım var, ama diğer Suriyeli akrabalarımız korktu gerçekten. Biz zaten savaştan kaçmışız. Gelip burada aynı şeyleri yaşıyoruz. Gördünüz Ankara’da bir çocuğun kanlı kanlı fotoğraflarını; gerçekten çok üzücü. Burada bir devlet var yukarıda Allah var. Ben sana gelip sana ‘Neden böyle yaptın’ demeyeceğim ki. Irkçılık bayağı kötü bir şey. Bazı Türk insanlar bunu anlıyor ama gençler özellikle bunu fazla anlamıyor. Bir kere polis Suriyeli bir genci yanlışlıkla öldürdü. Suriyeliler’in sesi hiç çıkmadı. Kimse evlere saldırmadı, arabaları devirmedi. Burada misafiriz bir zaman ya da bir süre sonra ülkemize geri döneceğiz’’ dedi.
‘‘Türk halkına ve hükümetine minnettarız, bizi reddederlerse kendi vatanımıza dönmek zorundayız’’
Suriye’de üniversitede mühendislik okuyan Mahir ise İstanbul’da yıllardır bir elektronik mağazası işletiyor.
Yaşananlar onu da tedirgin etmiş.
Soyadını vermek istemeyen Suriyeli esnaf, ‘‘Arapça’da bir söz vardır. Eğer bir toplumda ya da bir ülkede yabancıysanız kibar olmak zorundasınız. Bir sorunla yüzleşirseniz, eğer bir şey sizin için sorun yaratırsa polisi arayacaksınız. Sorunu kendi ellerinizle çözme hakkınız yok, terbiyeli bir şekilde yönetmelisiniz. Bu birincisi. İkincisi, biz burada misafiriz. Burası bizim kendi yurdumuz değil. Bu nedenle Türk halkına ve hükümetine minnettarız. Bizi reddederlerse kendi vatanımıza dönmek zorundayız. Mesele bundan ibaret. Ama bizim ülkemizde büyük bir sorun var. Uluslararası toplum bizim için bir şeyler yapmalı. Ancak herkes kendi çıkarını önemsiyor. Suriye halkı kimsenin umurunda değil. Sonuç olarak Suriye halkı akılcı olmalı. Ülke bize açanlara karşı terbiyeli olmalı’’ diyor.
‘‘Suriye’de şartlar daha iyi olursa ‘ülkeme dönmeliyim’ diye düşünüyorum’’
Mahir hem mahallesindeki hem de işyerinde komşuları ile çok iyi geçiniyor.
Kızı Ankara’da elektronik mühendisliği, oğlu İstanbul’da bilgisayar mühendisliği okuyor.
Bir gün ülkesine dönmek zorunda olsa da çok sevdiği İstanbul’da iş yapmayı sürdüreceğini söylüyor: ‘‘Gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Fakat benim için Suriye’de şartlar daha iyi olursa ‘ülkeme dönmeliyim’ diye düşünüyorum. Fakat bir işadamı olarak burada bir iş kurdum. Suriye’ye dönsem de burada işim devam edecek. Uluslararası bir ticaret gibi düşünün. Avrupa cennet değil, gitmek istediğim bir yer değil. Burada kalmak istiyorum. Çocuklarım da burada üniversitede okuyor. Biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da üniversitedeler. Hem burada hem evimde Türk komşularımla iyi ilişkilerim var. Hepsi mükemmeller. Fatih’te de durumumuz güzel. İnsanlar iyi. Kimse bizim için herhangi bir sorun yaratmıyor. İnsanlar bize karşı cömert hepimiz huzur içindeyiz.’’
İstanbul’daki Suriyeliler’in genel olarak tedirgin olduğunu söylemek mümkün ancak, Türk halkının sağduyusuna ve dostluğuna güvenmeye devam ediyorlar.