Corona virüsü pandemisinde Samsun’dan sonra nüfusa oranla en yüksek yeni vaka sayısının görüldüğü kent İstanbul. Şubat ortasında yüz binde 60 olan vaka sayısı geçtiğimiz hafta 591’e ulaştı. Altı haftada yeni vaka sayısında artış neredeyse 10 kat oldu.
İstanbul’daki hastanelerin yoğun bakım ve Corona servisleri hızla artış gösterirken kimi hastaneler bazı servislerini askıya alarak yeni Corona servisleri oluşturuyor.
Bugüne kadar hükümete yönelik önerileri ve eleştirileri kabul görmeyen İstanbul Tabip Odası (İTO), Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘‘kademeli normalleşme’’ açıklaması sonrası tırmanışa geçen vaka sayılarının yeniden kontrol altına alınması için beş maddelik bir eylem planı önerdi.
Your browser doesn’t support HTML5
İTO, ‘‘Yaygın Test/Hızlı Aşılama’’, ‘‘Ekonomik-Sosyal Destekli “Kapanma”/Kademeli-Kontrollü “Açılma”’, ‘‘Sistematik Filyasyon/Etkili İzolasyon’’, ‘‘Acil Kamulaştırma/Yeniden Sosyalizasyon’’, ‘‘Şeffaf Yönetim/İnsan Hakları Merkezli Pandemi Mücadelesi’’ olarak özetlediği eylem planının devreye sokulmaması halinde yalnız İstanbul’da değil tüm Türkiye’de pandeminin çok daha ciddi sonuçlar doğuracağı iddiasında.
‘‘Kısıtlamaların herkese eşit uygulandığı 28 günlük ‘adil bir tam kapanma’ uygulanmalı’’
Bugün İstanbul Tabip Odası’nın Cağaloğlu’ndaki merkezinde düzenlenen toplantıda yönetim kurulunun hazırlamış olduğu metni okuyan Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, pandemide üçüncü zirvenin yaşandığı bu dönemde kapanmada gecikmenin maliyetinin çok ağır olacağını söyledi.
Ömeroğlu, ‘‘Kapanma, bugün İstanbul için kaçınılmaz hale gelmiştir. Göstermelik değil gerçekten yeterli ekonomik ve sosyal desteklerin sağlandığı, kısıtlamaların herkese eşit uygulandığı 28 günlük 'adil bir tam kapanma' uygulanmalı; sağlık, gıda, taşımacılık, güvenlik, belediye hizmetleri gibi yaşamsal önemdeki sektörler hariç olmak üzere tüm işyerlerinde çalışma durdurulmalı. Çalışmanın sürdürüldüğü sektörlerde mesai saatleri kısaltılmalı, güvenli çalışma ortamı sağlanmalı ve mümkün olan işlerde evden çalışmaya geçilmelidir. Bilimsel dayanağı bulunmayan 65 yaş üzerine özel kısıtlamalar, açık havada kalabalık olmayan ortamlarda bulunmanın kısıtlanması gibi uygulamalar yerine kapalı ortamlarda belli sayının üzerinde bir arada bulunmayı önleyen bir strateji benimsenmelidir’’ dedi.
Yoğun bakım yataklarının yaklaşık yüzde 40'ının özel sağlık sektörünün elinde olduğuna dikkat çeken İstanbul Tabip Odası, COVID-19 hastalarını kabul etmekten kaçınan ya da hastalardan haksız ücret talep eden özel hastanelere yaptırım uygulanmasını talep ederken, etkili ve verimli olmadığı görülen özel sağlık kuruluşlarının kamulaştırılmasını da önerdi.
‘‘Yüreğimiz ağzımızda, Kasım ve Aralık’tan daha kötü bir tablo ihtimal dahilinde’’
İstanbul Tabip Odası yöneticileri kentte Corona virüsüne bağlı ölümlerin ve yoğun bakım doluluk oranlarının Kasım sonu ve Aralık başından daha iyi olduğunu belirtirken gelecek haftalarda oluşabilecek tablodan endişe duyduklarını da saklamıyor.
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Öztürk, ‘‘Bugün itibarıyla İstanbul’da Kasım-Aralık tablosunu yaşadığımızı söylemiyoruz ama yüreğimiz ağzımızda. Zira trend itibariyle Kasım ve Aralık aylarından daha kötü bir tablo ile karşılaşmamız ihtimal dahilinde. O dönemde biz hekim olarak çok zorlandık. Hekim olarak hasta seçmek zorunda kaldık. Bugünlerde o tablo yoksa da bizim dediğimiz önlemler alınmazsa oraya doğru gidiyoruz, hızla gidiyoruz. Ayrıca Kardiyoloji Derneği’nin yaptığı bir çalışma var. Kalp krizi geçirenler hastaneye gitmek istemiyor. Öyle bir durumdayız’’ dedi.
‘‘Türkiye’de vefat sayısının açıklandığı gibi 32 bin değil yaklaşık 90 binlerde olduğunu söyleyebiliriz’’
İstanbul’da 1000 yataklı pandemi hastanelerinin tamamen dolu olduğunun altını çizen İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Küçükosmanoğlu, oran olarak dünya ortalamasının neredeyse yarısından az olan Türkiye’de Corona virüsüne bağlı ölümlerin gerçeklerden uzak olduğunu söylüyor.
Küçükosmanoğlu, ‘‘Hastalık artık çok hızlı yayılıyor. Peki daha ölümcül mü? O konuda henüz elimizdeki veriler çok net değil. Zira Ekim ayı sonundan beri günlük raporlar, Kasım sonundan beri de haftalık raporlar yayınlanmıyor. Ölüm sayısında dikkat çekici bir azlık var buna hiç kimse inanmıyor. Bunun yaklaşık üç katı olduğunu bütün herkes söylüyor. Bu şundan kaynaklanıyor, hastalar uzun süre yatıyorlar serviste. PCR negatif oluyor belki ama hasta ağır akciğer yetmezliği ile kaybediliyor. Bunun üzerine oraya ‘COVİD dışı nedenler’ diye yazılıyor. Bu nedenle ölüm sayıları azalmış görünüyor. Ama vefat sayısının açıklandığı gibi 32 bin değil yaklaşık 90 binlerde olduğunu söyleyebiliriz’’ dedi.
"İngiliz mutant virüsü daha hızlı yayılıyor, Avustralya mutant virüsü daha öldürücü"
Sağlık Bakanlığı’nın daha şeffaf olması ve eldeki verileri paylaşması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, Sağlık Bakanı’nın açıklamalarından Türkiye’de son dönemde ağırlıklı olarak İngiliz mutant virüsünün görüldüğünü ancak Avustralya mutantının daha öldürücü olduğunun bilindiğini ifade etti.
Prof. Dr. Ömeroğlu, ‘‘Şu an için Türkiye’de Avustralya mutantının yüzde 7,8’lerde olduğu belirtiliyor. O mutant virüs yeni vaka tablosuna hakim olursa durum daha ürkütücü olur. Şu anda daha hızlı yayılan İngiliz virüsü etkin. Bu virüse karşı İngiltere’nin başarılı olduğunu gördük. Ağırlıklı olarak Biontech aşısını kullanan Ocak ayında 59 binlerde olan yeni vaka sayısını 3 binlere indirdi. Biz ise 9 binlere düşürmüşken yeniden 50 bine yaklaştırdık’’ diye konuştu