Rus muhalif lider Aleksey Navalni'nin Kutup Dairesi’ndeki cezaevinde öldüğünün açıklanması sonrasında, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan karşıtları şaşkın ve öfkeli olduklarını söylüyor.
Türkiye’de de bu öfke muhalif Ruslar’ı biraraya getirdi. İstanbul’da buluşanların tek amacı Rusya Konsolosluğu’na çiçek bırakmaktı; ancak buketleri taşıyanlardan bazıları gözaltına alındı.
Antalya’da ise konsolosluk önünden vazgeçilip Nazım Hikmet anıtına bırakılan karanfillerle dünyaya dayanışma mesajı gönderildi.
Navalni’nin yakınları henüz muhalif liderin cenazesini alamadı. Ölüm haberi sonrası Cuma akşamı İstanbul’da konsolosluk önüne giden Ruslar’a göre, bu özellikle Rusya’daki genel seçimler öncesinde beklenmedik bir cinayetti ve bir kez daha dünyaya Putin’in “acımasız bir katil” olduğunu gösterdi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rus muhalifler, uluslararası arenaya, Putin’in müzakere edilebilecek bir siyasetçi muamelesi görmemesi gerektiği mesajını verdiler.
Kovcheg the Ark, savaş nedeniyle Rusya'yı terk edenlerle dayanışma ağları kuran bir sivil toplum örgütü. 2022 Mart ayından bu yana Ukrayna'ya yönelik askeri saldırganlığı reddeden ve kendileri için Putin'in Rusyası’nda yaşama olanağı görmeyen Rus göçmenleri destekliyor. Örgütün İstanbul dışında Ermenistan’ın başkenti Erivan ve Polonya’nın başkenti Varşova'da şubeleri var.
İstanbul’daki organizasyonun İstanbul Koordinatörü olan ve Cuma akşamı konsolosluk önündeki grubun içerisinde yer alan Andrey Davydov, Navalni haberini duyunca şok olduğunu söylüyor ve “Putin bir katil bunu biliyoruz ama yeniden seçilmesine bir ay kala bunu yapmasını beklemiyordum. Şok oldum” dedi.
Davydov, İstanbul’da konsolosluk önünde engellenmeyi beklediklerini ise üzülerek söyledi; “İster yabancı ister Türk vatandaşı olsun, burada herhangi bir barışçı protestonun kolay olmadığını biliyoruz. Ama Rusya’da bile insanlar çiçek bırakabilirken burada izin verilmedi. Bazı kişiler gözaltına alınıp bırakıldı” diye konuştu.
The Ark’ın İstanbul’daki temsilcisi, fotoğrafçı ve kültürel antropolog Eva Rapoport, o gün Rus Konsolosluğu önünde normalden çok daha fazla polisin beklediğini söyleyerek, “Dünyanın dört bir yanında anma eylemleri düzenleniyor. Dürüst olmak gerekirse, Türkiye'de işlerin nasıl olduğunu bildiğim için en başından beri şüpheciydim. Normalden fazla polis vardı ve kimsenin orada herhangi bir pankartla duramayacağından, herhangi bir şey koyamayacağından emin olmak istemişlerdi” dedi.
Eva Rapoport, “Bir bakıma ben ve Andrey, kendimizi ifade etmek için değil ama diğer insanların güvende olduğundan emin olmak ya da birileri gözaltına alınırsa bilgi sahibi olmak için oradaydık” ifadelerini kullandı.
Görgü tanıklarına göre polis Cuma akşamı, "Navalni hakkındaki gerçeği söyleyin" ve "Katiller her zaman işi bitirir" yazılı pankartları yırttı.
Üzerinde "Putin katildir" yazan bir kağıdı açan Svetlana Makhokhei ve Türk kocası da gözaltına alınanlar arasındaydı.
Eski Moskova belediye meclisi adayı Ian Koynigan da gözaltına alındı.
Aynı akşam bir diğer grup Kadıköy'de boğa heykelinin etrafında toplandı ve çiçek bırakmaya başladı. Polis gruptan oradan da ayrılmalarını istedi.
Rapoport, “İlk gün çok bilgisiz ve çaresizdik. Sonra daha akıllıca davrandık ve insanlar çiçek getirmenin uygun olduğu bazı yerel anıtlar buldu. Antalya'daki Nazım Hikmet anıtı, İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş anıtı gibi yerler. Sanırım Kadıköy'e çiçek getiren bazı kişilerden çiçekleri götürmeleri istendi. Onlar da çiçekleri nehre atıp fotoğraf çektirmekle yetindiler” dedi.
Rus muhalifler ülke dışında da kendilerini güvende hissetmiyorlar ama geleceğe dair hala umutlular: “Rusya değişecek”
Eva Rapoport, “Diğer ülkelerde Rusya muhalefetinin bir zemini ya da bu yönde bir imkanı var mı?” sorusuna, “Bildiğim kadarıyla yok. Putin rejimi, muhaliflerini ülke içinde ya da dışında öldürmesiyle ya da öldürmeye teşebbüs edip başarısız olmasıyla tanınıyor. Rusya dışında olan ama rejimi çok yüksek sesle eleştiren birine dokunmaya çalıştıkları başka örnekler de var. Yani bu anlamda hiç kimse hiçbir yerde güvende olamaz. ABD’de ya da AB ülkelerinden birinde olmak kesinlikle daha iyi bir seçenek” yanıtını verdi.
Türkiye'de bazı ilgili kişilerin sınırdışı edilmesi konusunda bir anlaşmaya varılmayacağından hiç kimsenin emin olamayacağına da dikkat çeken Rapoport, ”Ancak şu ana kadar hiçbir şey olmadı. Eğer sadece sosyal medyada savaş karşıtı paylaşımlarda bulunur, Türkiye'de ikamet eder ve yerel siyasete karışmazsanız, az çok güvendesiniz demektir. Çünkü herhangi bir soru soruyorsanız ve gerçek adınızla Rus ordusu hakkında konuştuysanız, Rusya ile suçluların iadesi anlaşmaları olabilecek ülkelerde olmak pek de güvenli değil” şeklinde konuştu.
Andrey Davydov bir yandan Navalni'nin öldürülmesinin sonuçları hakkında yorum yapmak için henüz çok erken olduğunu söylerken, diğer yandan da bunun yaklaşan seçimler üzerinde uzun süreli bir etkisi olacağını düşünüyor.
Rusya'da büyük bir etki yaratabilecek kamuya açık bir cenaze töreni olabileceği görüşünü dile getiren Andrey, “Ayrıca bu olaydan öğrenilmesi gereken en önemli şey Putin'in acımasız bir katil olduğu. Bunu hepimiz biliyorduk, ancak bu bir kez daha ortaya çıktı ve çok cüretkar bir şekilde gösterildi. Dünyadaki herkes Putin'in müzakere edilecek bir kişi olmadığını anlamalı. Putin, kendisiyle makul bir anlaşmaya varılabilecek türden bir kişi değil” dedi.
Davydov’a göre Rusya'da rejimin değişmesini isteyen pek çok kişi var ve bu kişiler Navalni'nin öldürülmesine tepki olarak kendilerini gösteriyorlar.
“Bunun imkanı kaldı mı?” diye sorduğumuzda ise Davydov, “Değişimin geleceğine inanıyorum. Bu sadece bir zaman meselesi” yanıtını verdi.
“Putin tüm dünya için bir tehdit”
Savaştan sonra Türkiye’ye gelen Eva Rapoport da pek çok insanın bu değişim için farklı şekillerde çalıştığını söylüyor.
“Bu, geçen Cuma günü yaşanan olaylarla başlamadı. Ayrıca seçimlere katılma, diğer adaletsiz şeyleri protesto etme girişimleri var. Putin'e karşı olan, savaşa karşı olan pek çok insan var. Bağımsız kamuoyu yoklamaları, Rusya'da giderek daha fazla insanın gidişattan memnun olmadığını gösteriyor ve Mart ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri için savaş karşıtı bir adayın gösterilmesi girişimleri oldu. Küçük bir girişimdi ancak pek çok insan buna katılmaya, kaydolmaya hazır” diyor.
İki aktivist de Rusya'da olup bitenlere karşı çıkan, hala Rusya'da olan veya ülke dışında bulunan pek çok kişinin varlığını hatırlatırken, Eva Rapoport şöyle devam ediyor: “Ben şahsen geleceğin güzel Rusya'sına dair tüm umut ve hayalleri tek bir kişiye bağlamanın doğru olmadığını düşünüyorum, Putin rejiminin sona ermesi gerektiği fikrinde birleşmemiz daha önemli. Putin rejimi insanları öldürüyor, Ukrayna'da insanları öldürüyor. Kendi vatandaşı olan insanları öldürüyor. Rusya dışındaki kendi vatandaşlarını da öldürmeye çalışıyor. Bu tüm dünya için bir tehdit. Bu konuda hemfikir olan pek çok insan var ve rejimin zulmünü kamuoyuna duyurmak, siyasi mahkumlar hakkında bilgi sahibi olmak, bu insanlara mektup yazarak bağlantıda kalmalarını sağlamak için farklı şekillerde çalışan pek çok kuruluş var.”
Rapoport Moskova’dan, Davydov St. Petersburg’tan gelmiş ve göçmen olmanın zorluklarıyla birlikte mücadele ettikleri Kovcheg’in üç şubesinden biri olan İstanbul’da, iki yıla yakın süredir çalıştıklarını anlatıyorlar.
Bu çalışmalar içinde hukuki danışmanlık, geçici konaklama gibi yaşamsal konular ve kültürel etkinlikler ve haftalık toplantılar olabildiğini dile getiren Rapoport, ”Bir şekilde diasporayı temsil ediyoruz ve insanları birleştirmek için bazı girişimlerde bulunuyoruz. İnsanlar biraraya gelebiliyor. Haberleri tartışıyor, fikirlerimizi paylaşıyoruz ama eğer sorduğunuz buysa, biz gerçek bir siyasi örgüt gibi çalışmıyoruz. Ancak kışın burası daha sıcak ve güneşli diye de Türkiye’ye gelmedik. Elbette neden burada olduğumuzu da tartışıyoruz” diyor.
Antalya'da başka bir girişim olan RAWA’ya (Russians Against the War Antalya) dikkat çeken iki aktivist, “Antalya'da savaş karşıtı forum denilebilecek dört toplantı düzenlediler. Rusya’dan, Avrupa’dan ve Türkiye’den insanlar geldi. Ayrı bir organizasyon savaştan kaçan Ukraynalılar’a yardım için biraraya gelmişti ama şu an Antalya’da bu nüfus azalıyor, nedeniyse hem oturma izinlerinde yaşanan problemler ve kendilerini daha güvende hissettikleri yerlere yerleşme ihtiyacı. Çoğu aktivist Türkiye'yi terk etti” şeklinde konuşuyor.
Türkiye’de siyasetin Navalni’nin ölümü karşısında sessizliği tepki çekiyor
Ruslar açısından Navalni’nin ölümünün açıklandığı 16 Şubat’tan bu yana yaşananlara karşın Türkiye’de muhalif liderin cezaevinde ölüm haberiyle ilgili sessizlik sürüyor.
Rusya uzmanı Aydın Sezer’e göre, konsolosluk önündeki barışçı toplanmaya polis engeli, Türkiye’nin mevcut ve yaygın ifade özgürlüğü kısıtlamaları kapsamında değil uluslararası siyasi dengeler açısından yaşanan bir durum olarak değerlendirilmeli.
Türkiye’nin bu ölüm haberi karşısında sessizliği ile ilgili ise Sezer, “Erdoğan iktidarının son dönem dış siyasetine baktığımızda, resmi makamların sessizliği belli bir ölçüde ve tırnak içinde normal. Esas anormal olan ise muhalefetin sessizliği” dedi.
“Sosyalist Enternasyonel üyesi CHP bu konuda sessiz. İYİ Parti’nin sessizliği en anlaşılamaz olanı çünkü Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya karşısında net bir tutum alan, en çok ses çıkaran ve Ukrayna’ya İHA, SİHA satışını açıkça onaylayan İYİ Parti sessiz” şeklinde konuşan Sezer, sol sosyalist partilerin sessizliğinin daha anlaşılabilir olduğunu zira Navalni’nin ırkçı ve faşist olduğunu söyledi.
Navalni, 15 yıl önceki aşırı milliyetçi tutumu ve göçmenleri, Müslümanlar’ı, Kafkas halklarını hedef alan sözleri nedeniyle dönem dönem eleştiriliyordu.
“Bu cinayetin tek sorumlusu Putin” yaklaşımına katılmadığını söyleyen Sezer, Rusya içerisindeki güç dengelerinde bu cinayetin göründüğü kadar basit olmadığını değerlendirmesinde de bulundu.
Aydın Sezer, “Ordu ve siyaset güç dengelerinde bana göre şu an en zayıf halka Putin ve ‘yetki ve emir ondaydı’ demek Putin’i abartmak olur” dedi.