İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Soruşturma Bürosu İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile Yönetim Kurulu üyeleri Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar’ın görevlerine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi talebiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı.
Başsavcı vekillerinden biri ve bir Cumhuriyet Savcısı’nın imzası bulunan davanamede İstanbul Barosu Yönetim Kurulu “Basın ve Yayın Yolu İle Terör Örgütü Propagandası Yapmak” ve “Basın ve Yayın Yolu İle Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yaymak” ile suçlanırken bu konuda kovuşturma izni istenen Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 25 Aralık 2025’te izni verdiği de belirtiliyor.
Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosu’nda olağanüstü toplantı yapacak
Konuyla ilgili İstanbul Barosu henüz bir açıklama yapmadı.
Ancak Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Çarşamba saat 14’te i İstanbul Barosu’nda olağanüstü bir toplantı düzenleme kararı aldı.
Olağanüstü toplantı sonrası İstanbul Barosu Konferans Salonu’nda basın açıklaması yapılacak.
İstanbul Barosu önceki gün Adalet Bakanlığı aleyhine İdare Mahkemesi’nde iptal davası açmıştı
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu ise önceki gün (13 Ocak 2025) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın uygulamasının 'hukuk dışı' olduğunu öne sürerek, İdare Mahkemesi'ne başvurdu.
Baro tarafından yapılan açıklamada, "Her koşulda hukuka saygı kararlılığında olan İstanbul Barosu yönetimi, baro tüzel kişiliğini de hedef alan hukuk dışı işlem ve eylemlere karşı yargı yolunu kullanmak zorunda kalmış ve Adalet Bakanlığı’nın; Avukatlık Kanunu’na, bakanlık genelgesine ve Anayasa’ya aykırı soruşturma izni verilmesine ilişkin işlemini iptal davası açmıştır" ifadelerine yer verildi.
İlgili Haberler İstanbul Barosu yönetimi terör soruşturmasında ifade verdiDavanın nedeni İstanbul Barosu’nun haklarında terör soruşturması ve davası olan iki gazeteci hakkında yaptığı açıklama
Türkiye’nin en büyük barosuna yöneltilen suçlamanın nedeni 19 Aralık 2024’te Suriye’nin kuzeyinde SDG/YPG kontrolünde öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin hakkında yayınlanan basın açıklaması.
İddianamede de yer verilen 21 Aralık tarihli açıklamada, “Basına yansıyan bilgilere göre, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık'ta Suriye'de yaşanan gelişmeleri takip ederken uğradıkları saldırı sonucu yaşamını yitirmişlerdir. Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, ‘Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğindedir” denilerek “Uluslararası hukuku ihlal eden bu olaya ilişkin derhal soruşturma başlatılması ve sorumlulardan hesap sorulması” talep ediliyor.
Davanaamede Daştan ve Bilgin hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “PKK/KCK/YPG/YDG-H silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından soruşturma yürüttüğü ve bu kişilerin Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de yargılanmakta olduğu belirtiliyor.
Davanamede Daştan ve Bilgin’in “Suriye’de güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmada etkisiz hale getirildiği” de iddia ediliyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Başsavcılık İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun “kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunduğu” iddiasında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Soruşturma Bürosu, baronun yaptığı açıklamayla 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun “Baroların kuruluş ve nitelikleri başlıklı” 76. Maddesi’nde yer alan “Barolar kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar” ifadesine aykırı hareket hareket ettiğinin altı çiziliyor.
Davanamede Avukatlık Kanunu’nun 77. Maddesi’nde yer alan "Amaçları dışında faaliyet gösteren barolar ile Türkiye Barolar Birliği sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Adalet Bakanlığının veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır. Görevlerine son verilen organların yerine en geç bir ay içerisinde yenileri seçilir” hükmüne atıfta bulunuluyor ve “milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, barolar vali tarafından faaliyetten men edilebilir” ifadesi hatırlatılıyor.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri savcılık ifadelerinde suçlamaları reddetmiş TBB Başkanı “147 yıldır bu baro susmadı, sinmedi, korkmadı” demişti
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine 7 Ocak’ta beş Cumhuriyet Savcısı’na ifade vererek haklarındaki iddiaları reddetmişti.
Aynı gün İstanbul Barosu’na destek için Çağlayan Adliyesi’ne gelen Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, “İstanbul Barosu Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında başlatılan, hukuka aykırı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bu soruşturmaya karşı buradayız. İstanbul Barosu’nu savunurken, tüm yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini savunuyoruz. 147 yıldır bu baro susmadı, sinmedi, korkmadı. Bundan sonra da adaletin yanında cesaretle durmaya devam edecek. Son olarak şunu belirteyim, tarih kimin mahkum olacağını gösterecek" demişti.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu’nun görevden alınması davasında ne olmuştu?
Hemen hemen aynı süreç daha önce Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu için de meydana geldi.
Dönemin TTB Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın bir televizyon kanalında Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhinde yaptığı yorum “terör propagandası” kabul edilerek Tabipler Birliği Merkez Yönetim Kurulu’nun görevden alınması için Ankara Cumhuriyet Savcılığı 20 Ekim 2022’de soruşturma başlattı.
10 Ocak 2023’te Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başlayan yargılama 30 Kasım 2023’te TTB Merkez Yönetim Kurulu’nun görevden alınması kararıyla sonuçlandı.
Ancak Tabipler Birliği’nin temyize gitmesi ile yönetim kurulu görevine devam etti ve 30 Haziran 2024’te yapılan seçimlerle Fincancı ve ekibi görevlerinden ayrıldı.