Gazze savaşı, müzakere süreci on yıldır duraksamış olsa da, İsrail-Filistin çatışmasında birçok ülkenin hala barışa giden yol olarak gördüğü iki devletli çözüme yeniden odaklanılmasına neden oldu.
Yedi ayı aşkın süredir devam eden en kanlı İsrail-Filistin savaşında ABD, Filistin devletine yönelik adımlar atılmadan İsrail'in güvenlik sorunlarını ve Gazze'nin yeniden inşası sorununu çözmenin mümkün olmadığını kaydediyor.
22 Mayıs'ta İrlanda, İspanya ve Norveç savaşın sona ermesine, rehinelerin serbest bırakılmasına ve barış görüşmelerinin canlandırılmasını sağlamak için kısa süre içinde Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladı. Üç ülke diğer Batılı ülkelerin de aynı adımı atmasını umduklarını söyledi.
İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da sınırlı özerkliğe sahip Filistin Yönetimi kararı memnuniyetle karşılarken İsrail, bu tür adımların egemenliğini ve güvenliğini tehlikeye atabileceğini söyleyerek protesto amacıyla büyükelçilerini geri çağırdı.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Ürdün'ün batısında İsrail'in tam güvenlik kontrolünden taviz vermeyeceğini ve bunun, İsrail için "varoluşsal bir tehlike" oluşturacağını söylediği egemen bir Filistin devletiyle zıtlaştığını söyledi.
İsrail ve Filistin devletlerini yan yana öngören iki devletli çözümün önünde uzun zamandır engeller var.
İlgili Haberler Norveç, İspanya ve İrlanda’nın Filistin devletini tanıma kararı ne anlama geliyor?Filistinliler’in devlet kurmak istedikleri işgal altındaki topraklardaki Yahudi yerleşimleri ile sınırlar, Filistinli mültecilerin durumu ve her iki taraf için de kutsal olan Kudüs'ün statüsü gibi temel konularda uzlaşıya açık olmayan tutumlar yer alıyor.
İki devletli çözüm önerisinin kökeni nedir?
İngiliz yönetimindeki Filistin'de Araplar ve Avrupa'daki zulümden kaçarak ulusal bir yuva arayışıyla bölgeye göç eden ve Filistin topraklarıyla kutsal kitaptan gelen bağlarını gerekçe gösteren Yahudiler arasında çatışma yaşandı.
1947'de Birleşmiş Milletler, Filistin'in Arap ve Yahudi devletleri olarak bölünmesini ve Kudüs'ün uluslararası yönetimini öngören bir plan üzerinde anlaşmıştı. Yahudi liderler, kendilerine toprağın yüzde 56'sını veren planı kabul etmiş, Arap Birliği ise planı reddetmişti.
İsrail devletinin kuruluşu 14 Mayıs 1948'de ilan edildi. Bir gün sonra beş Arap devleti saldırıya geçti. Savaş İsrail'in, toprakların yüzde 77'sini kontrolü altına almasıyla sona erdi.
İlgili Haberler Norveç, İrlanda ve İspanya Filistin devletini tanıyacağını açıkladı: “Filistin tanınmadan Ortadoğu’ya barış gelmez”Yaklaşık 700 bin Filistinli Ürdün, Lübnan ve Suriye'nin yanısıra Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e kaçtı ya da evlerinden sürüldü.
1967 savaşında İsrail, Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'yı Ürdün'den, Gazze'yi de Mısır'dan alarak Akdeniz'den Ürdün vadisine kadar olan tüm toprakların kontrolünü ele geçirdi.
Filistinliler’in çoğu İsrail işgali altında ya da komşu ülkelerde mülteci olarak yaşıyor. Çoğu İsrail'in kuruluşundan sonra İsrail'de kalanların torunları olan bazı Filistinliler İsrail vatandaşlığına sahip.
İki devletli çözüme yaklaşılan bir zaman oldu mu?
İki devletli çözüm, Filistin Kurtuluş Örgütü'nden (FKÖ) Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin tarafından imzalanan 1993 Oslo Anlaşmaları ile başlatılan ABD destekli barış sürecinin temelini oluşturuyordu.
Anlaşmalar FKÖ'nün İsrail'in var olma hakkını tanımasına, şiddetten vazgeçmesine ve Filistin Yönetimi'nin kurulmasına ön ayak oldu. Filistinliler bu gelişmenin, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete doğru atılmış bir adım olmasını umuyordu.
Süreç, her iki tarafın da reddiyle sarsıldı.
İslamcı Hamas hareketi, çok sayıda İsrailli’nin ölümüne yol açan intihar saldırıları düzenledi ve 2007 yılında kısa süren bir iç savaşla Gazze'yi Filistin Yönetimi'nden aldı. Hamas'ın 1988 tarihli tüzüğü İsrail'in yok edilmesini savunsa da örgüt son yıllarda 1967 sınırlarında bir Filistin devletini kabul edeceğini belirtti. İsrail, Hamas'ın bu değişiminin bir hile olduğunu söylüyor.
2000 yılında ABD Başkanı Bill Clinton, FKÖ lideri Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı Ehud Barak'ı bir anlaşmaya varmaları için Camp David'e götürdü. Ancak bu çaba başarısızlıkla sonuçlandı.
İsrail'in "ebedi ve bölünmez" başkenti olarak kabul ettiği Kudüs'ün durumu, anlaşmanın önündeki en büyük engeldi.
Çatışma 2000-2005 yılları arasında ikinci bir Filistin intifadası (ayaklanması) ile tırmandı. ABD yönetimleri barış görüşmelerini yeniden canlandırmaya çalıştı. Ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı ve son girişim 2014 yılında çöktü.
Nasıl bir Filistin devleti öngörülüyor?
İki devletli çözümün savunucuları, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın İsrail'den geçen bir koridorla birbirine bağlandığı bir Filistin öngörüyor.
Yirmi yıl önce bunun nasıl işleyebileceğine dair ayrıntılar, eski İsrailli ve Filistinli müzakereciler tarafından bir planda ortaya konmuştu.
Cenevre Anlaşması olarak bilinen bu planın ilkeleri arasında Kudüs'ün Yahudi mahallelerinin İsrail'in başkenti, Arap mahallelerinin de Filistin'in başkenti olarak tanınması ve askerden arındırılmış bir Filistin devleti yer alıyordu.
Plana göre İsrail’in büyük yerleşim yerlerini ilhak etmesi, diğer toprakları takas yoluyla iade etmesi ve Yahudi yerleşimcileri Filistinliler’in egemenlik alanı dışında kalan bölgelere yerleştirmesi öngörülüyordu.
İki devletli çözümün önündeki engeller ne kadar büyük?
Engeller zamanla büyüdü. İsrail 2005 yılında yerleşimcileri ve askerlerini Gazze'den çekerken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşimler genişledi. İsrailli Peace Now örgütüne göre 1993 yılında 250 bin olan İsrailli yerleşimci nüfusu, 30 yıl sonra 695 bine yükseldi. Filistinliler bunun yaşayabilir bir devletin temelini zayıflattığını söylüyor.
İkinci İntifada sırasında İsrail ayrıca Filistinliler’in saldırılarını durdurmak için bariyer olarak tanımladığı bir yapı inşa etti. Filistinliler bunu toprak gaspı olarak adlandırıyor.
Başkan Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi, Oslo Anlaşmaları’nda öngörüldüğü üzere, Ürdün sınırı ve yerleşimler dahil bölgenin yüzde 60'ını kapsayan İsrail kontrolündeki bir alanla çevrili Batı Şeria topraklarını yönetiyor.
İç siyaset de bu karmaşayı körükledi.
İsrail tarihinin en sağcı yönetimi olan Netanyahu hükümeti yerleşimcilerden destek alan dinci milliyetçileri de içeriyor. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich geçen yıl Filistin halkı diye bir şey olmadığını söylemişti.
Hamas 2006'da seçimleri kazandı ve bir yıl sonra Abbas'a bağlı güçleri Gazze'den çıkararak Filistinliler’i ikiye böldü.
İlerleme kaydedilebilir mi?
Gazze'nin kaderinin ne olacağı, en öncelikli soru.
İsrail Hamas'ı yok etmeyi hedefliyor ve örgütü iktidarda bırakacak hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğini söylüyor. Başbakan Netanyahu, Gazze'nin askerden arındırılması ve İsrail'in tam güvenlik kontrolü altında olması gerektiğini kaydediyor.
Netanyahu ayrıca İsrail'in Gazze'yi yönetmesini ya da orada yeniden yerleşim birimleri kurmasını istemediğini dile getirmişti.
Ayakta kalacağını öngören Hamas ise Gazze için kendisini dışlayan her türlü düzenlemenin bir hayal olduğunu söylüyor.