İngiltere’de 2017 yılı başlamıştı ancak Avrupa Birliği’nden ayrılma kararıyla sonuçlanan referandumun üzerinden 6 ay geçmiş ve taraflar sessizliğe gömülmüştü. Ortada bir referandum sonucundan başka hiç bir şey yoktu. Kimse ne olacağını bilmiyordu.
Yılın ilk gelişmesi İngiltere’nin AB büyükelçisi Ivan Rogers’ın istifası oldu. Hızlı bir ayrılık isteyen Theresa May hükümeti, onun yerine eski Moskova Büyükelçisi Tim Barrow’u atadı.
Ancak Brexit denilince en çok duyulan isimler onlarınki değil, AB Başmüzakerecisi Michel Barnier ve İngiltere Brexit Bakanı David Davis’inki olacaktı.
Ocak ayında İngiltere Yüksek Mahkemesi’nin Brexit müzakereleriyle ilgili Parlamento onayı gerektiği kararı, tek başına hareket etmeye hazırlanan Theresa May’i durduramadı.
İngiltere hükümeti, Lizbon Antlaşması'nın birlikten çıkmayı düzenleyen 50'inci maddesini yürürlüğe sokmak için Mart sonunda Brüksel’e mektup gönderdi.
May, "Bu tarihi bir an ve geri dönüşü yok. İngiltere Avrupa Birliği’ni terk ediyor. Kendi kararlarımızı alacağız, kendi yasalarımızı yapacağız, bizim için önemli olan konuların kontrolunu ele geçireceğiz." dedi.
Mektubu elden alan AB Konseyi başkanı Donald Tusk ise “İngiltere’yi şimdiden özlemeye başladık”, diye konuştu.
Theresa May’in kendisi dahi Brexit kampanyalarının karşısında biriyken şimdi görevini tutkuyla sürdürüyordu. Tutum değişikliğini de “İngiltere halkının talebi” şeklinde açıklamıştı.
Parlamentoda net bir çıkış planı ortaya koyamamakla eleştiriliyordu. Selefi David Cameron’dan koltuğu seçilerek değil devren alması da elini zayıflatan bir başka etken olduğundan Nisan ortası ani bir kararla, Haziran’da erken seçim yapılacağını bildirdi.
May, Brexit’in 19 Haziran’daki ilk müzakeresine, arkasına halk desteği almış güçlü bir başbakan olarak gitmek isterken tam tersi oldu. Seçimlerde mecliste hükümet kurma çoğunluğu dahi kaybetti.
Müzakerelerin ilki 19 Haziran’da yapıldı. ‘Bir yol haritası çizildi’ dendi, ama ‘nedir’ sorusuna açıklık getirilemedi.
Müzakerelerde ikinci tur, yaz ortasında, Temmuz’da gerçekleşti. Yine, beklentileri karşılayan bir ilerleme ortaya çıkmadı. Ortaya çıkan belirgin üç başlık vardı. İngiltere’deki AB vatandaşlarının durumu, Kuzey İrlanda Sınırı ve İngiltere’nin tabi olduğu mali yükümlülükler.
İngiltere’nin boşanma faturası ne kadar olacak, sorusu kulislerde yankılanmaya başladı. Tarafların akıllarında bambaşka rakamlar vardı. İngiltere resmen rakam telaffuz etmiyor, AB tarafıysa üzerinde bir şeyler konuşulacak bir rakam söylenmesi konusunda ısrar ediyordu.
Belirsizliklerin giderilmesi beklentisiyle taraflar Ağustos sonunda üçüncü tur için Brüksel’de bir araya geldi. Kayda değer bir sonuç çıkmadı.
David Davis, "İngiltere ve AB'nin de çıkarına olacak bir sonuç elde etmek için tüm taraflar esnek ve yaratıcı olmalı" görüşünü paylaştı.
AB tarafı hala ayrılığın mali boyutlarını merak ediyordu. Zira İngiltere ayrılmadan önce birçok ortak proje ve harcamaya imza atmıştı. Arkasını dönüp öylece gidemezdi.
İngiltere Başbakanı bu konuda üzerindeki baskıyı Floransa konuşmasıyla hafifletti. May, AB liderlerine İngiltere’nin 28 üyeli birlikten çıkmasının birliğe mali yük getirmeyeceği sözü verdi.
Hemen peşine müzakerelerin 4. turu yapıldı. AB tarafı, “İngiltere’de yaşayan AB vatandaşlarının sorunlarına Avrupa Adalet Divanı bakmalı, Kuzey İrlanda da ortak pazarda kalmalı” diyordu.
AB Başmüzakerecisi Barnier, İngiltere'nin tavrını çok daha "açık" şekilde ortaya koyması gerektiğini belirterek, "Ben endişeliyim, zaman çok hızlı geçiyor" diye konuştu.
Theresa May hükümeti tekliflere imkansız gözüyle bakıyor. May’in ‘Brexit Brexit’tir’ sözü hatırlatılıyordu.Dahası, kendi hesabı 20 milyar Euro olan İngiltere’ye kesilen fatura 60 Milyar Euro civarında duyurulmaya başlayınca iş iyice çıkmaza girdi.
Beşinci Tur müzakerelerinde de bir ilerleme sağlanamayınca 6. Turun sonunda AB Tarafı İngiltere’ye 15 gün süre verdi. Michel Barnier, yılın sonunda yapılacak AB komisyonu liderler zirvesinde müzakerelerin ikinci bölümüne gelinmesi için bunu şart olarak koştu.
Hem içerde hem dışarda baskı altında kalan Thresa May hükümetinin hiç beklemediği bir gelişme, bu sözlerin 10 gün ardından yaşandı. Londra’daki AB kurumlarının taşınacağı haberine İngiltere’den aleyhte sesler çıkınca bu kez Michel Barnier, “Brexit Brexittir” dedi.
Yılın son ayı atılan kritik adımlar İngiltere’nin Brexit bilmecesinin çözülebilmesi için biraz yol kat edilebilmesini sağladı. Aralık ayı başındaki Brüksel - Londra görüşmeleri, ayrılık konusunun henüz çözülmediği, ama “yeterli ilerlemenin” sağlandığı konusunda tarafları aynı noktaya getirdi.
İngiltere boşanma faturası olarak 40 Milyon Euro ödeyebileceğini, Kuzey İrlanda sınırı konusundaki geçirgen bir sınır uygulaması öngördüğünü ve AB vatandaşlarının haklarını şeffaf bir şekilde gözetebileceğini prensip olarak kabul etti.
Ayrılık bu koşullarla gerçekleşecek. Peki ayrıldıktan sonraki ilişkiler? O da 2018’in konusu.