Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye hakkındaki 4. Madde Gözden Geçirme Raporu’nu önceki gün yayımladı.
IMF Türkiye Misyon Şefi James P. Walsh başkanlığında oluşturulan raporda, 2023 yazından bu yana uygulanan ekonomik politikaların kriz risklerini azalttığı, ekonomiye güveni arttırdığı, bununla beraber manşet enflasyonda gevşemenin başladığı savunuldu.
Raporda finansal ve kurumsal sektörlerin liberalleşme ve politika sıkılaştırması sürecini şimdiye kadar gözle görülür bir baskı yaşamadan atlattığının da altı çizildi.
IMF’nin 2025 büyüme tahmini hükümetin öngörüsünün çok altında
2024 yılında büyümenin yüzde 3,4 civarında olacağını varsayan Uluslararası Para Fonu, 2025’te ise “daraltıcı maliye politikaları ve pozitif reel faizler” nedeniyle büyümenin yüzde 2,7’ye düşeceğini tahmin ediyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı’nın Eylül ayında açıkladığı Orta Vadeli Program’da Türkiye’nin 2024’te yüzde 4, 2025 ise yüzde 4,5 büyüyeceği öngörülüyordu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyon tahminleri ile IMF’nin tahminleri de farklılık içeriyor.
IMF: “Enflasyonun 2025 yıl sonu hedef aralığı ile uyumlu bir patikaya doğru düşmesi için ek sıkılaştırma gerekebilecektir”
TCMB, 2024 için yüzde 38 ve 2025 için yüzde 14 enflasyon tahmin ederken Uluslararası Para Fonu bu yıl sonunda yüzde 43, gelecek yıl ise yüzde 24 enflasyonu mümkün görüyor.
Raporda, “Manşet enflasyon ve enflasyon beklentileri TCMB tahmin aralığına düşene kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürülmesi gerekecek. Enflasyon beklentileri düşmeye devam ettikçe finansal koşullar sıkılaşacak. Bununla beraber enflasyonun 2025 yıl sonu hedef aralığı ile uyumlu bir patikaya gelmesi için ek sıkılaştırma gerekebilecek” ifadeleri kullanıldı.
İlgili Haberler Yoksulluk ve işsizlik artıyor, güven endeksi düşüyor: Türkiye’yi sonbaharda nasıl bir ekonomi bekliyor?
IMF’den mali politikalarda sıkılaştırma hatırlatması
IMF raporunda mevcut ekonomik programa getirilen en önemli eleştiri, sıkı para politikalarının yine benzer sıkı mali politikalarla desteklememesi oldu.
Raporda, “Maliye, para ve gelirler politikalarının hepsinin birlikte çalışması gerekmektedir. Daha sıkı maliye politikaların büyüme üzerinde kısa vadeli bir maliyeti olsa da hızlı bir dezenflasyonun sürdürülebilir olma olasılığı daha yüksektir. Orta vadeli büyümeyi ve finansal istikrarı güçlendirecektir. Enflasyonun düşürülmesine yardımcı olmak için daha büyük ve daha önden yüklemeli bir mali konsolidasyona ihtiyaç vardır” deniyor.
Prof. Küçükkale: “Ekonomik program topal gidiyor, IMF’nin altını çizdiği gibi sıkı maliye politikalarından eser yok”
Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yakup Küçükkale, kendisi ve birçok iktisatçı gibi IMF’nin de programın kamu tasarrufunu ihmal etmesine dikkat çektiğini vurguluyor.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Prof. Küçükkale, “Rapor IMF’nin ana çizgisine uygun bir perspektif taşıyor. Gayet aşina olduğumuz, asla heterodoks olmayan IMF’nin standart çözüm önerileri. Şimşek liderliğinde uygulanmakta olan dezenflasyon programıyla bire bir örtüşüyor” dedi.
Buna karşın programın topal gittiğini belirten Küçükkale, “Sıkı maliye politikalarından eser yok. IMF de bunun altını çiziyor. Kamu harcamalarındaki yüksek artış depremle izah edilemez. Mesela Temmuz ve Ağustos ayı arasında toplantı ve gösteri giderlerinde yüzde 813 artış var. Ne oldu da dev bir artış gerçekleşiyor? Kamu harcamalarında ciddi bir savurganlık görüyoruz. Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri kayıtdışılık. Vergi tabanının genişletilmesi gerektiğini söylüyor rapor. ‘Kayıtdışılığı azalt, vergiyi daha fazla kuruma ve kişiye yay’. IMF bu konuda haklı” diye konuştu.
Raporun, Prof. Küçükkale’nin dikkat çektiği kayıtdışılık ve verginin tabana yayılması bölümünde, “Vergi harcamalarının rasyonelleştirilmesi ve vergi tabanının genişletilmesi nispeten hızlı bir şekilde yapılabilir. Gerekli olmayan sermaye projelerine -deprem harcamaları hariç- yapılan harcamaların sınırlandırılması kırılgan hane halklarının korunmasına yardımcı olacaktır. KDV'nin birleştirilmesi, kayıtdışılığın azaltılması, vergilendirmede adaleti artıracaktır” değerlendirmeleri yer alıyor.
IMF’den tartışılan öneri: “Ücretler beklenti enflasyonuna göre belirlenmeli”
IMF’nin ücret artışları hakkındaki önerisi raporunun Türkiye kamuoyunda en çok tartışılan kısmı oldu.
Raporda yer alan, “Fiyatların, ücretlerin ve diğer sözleşmelerin (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük beklenti enflasyonuna göre belirlenmesi, beklentilerin sıfırlanması ve rekabet gücünün korunması açısından kilit önem taşımaktadır” şeklindeki yorum, açlık sınırının 19 bin 271 TL, yoksulluk sınırı 62 bin 772 TL'ye yükseldiği Türkiye’de tepki çekti.
Türkiye’de net asgari ücret 17 bin 2 lira.
Verileri son yıllarda güven kaybeden Türkiye İstatistik Kurumu’na göre yıllık enflasyon Haziran ayında yüzde 71,60 ile bu yılın tepe noktasını gördükten sonra Temmuz’da aylık yüzde 3,23 artışa rağmen baz etkisiyle yüzde 71,68’e geriledi.
Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 38, 2025 tahmini ise yüzde 14.
Prof. Başlevent: “Beklenti enflasyonuna göre zam yapmak programın yükünü sabit gelirlilere yüklemek olur, ücretliler isyan edecek hale gelir”
IMF’nin bu önerisinin bir süredir Türkiye kamuoyunda dillendirilmeye başlandığına dikkat çeken İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Cem Başlevent, beklenti enflasyonuna göre ücret artışının hayat pahalılığı altında zaten ezilen sabit gelirlilerin durumunu daha da zorlaştıracağını belirtti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Prof. Başlevent, “Öncelikle yasaya göre memur ve emeklilere enflasyon oranında zam yapılması mecburi. Peki enflasyondaki yapışkanlığı önlemek adına asgari ücretlilere ve diğer ücretlilere beklenti enflasyonuna göre zam yapılabilir mi? Bu programın bütün yükünü sabit gelirlilere yüklemek olur” dedi.
Türkçe’deki deyimi hatırlatan Başlevent, “‘Dışarıdan gazel okumak kolay.’ Zaten Temmuz ayında ara zam yapılmadığı için iktidara büyük tepki var. Üstelik Mart ayında ikinci parti konumuna düşmüş ve araştırmalara göre yaz aylarında daha da eriyen bir oy oranı var. Merkez Bankası tahminlerini temel alırsak, yıl sonunda bu öneri doğrultusunda hükümetin 25 puan daha az bir zam yapabileceğini düşünmüyorum. En az yıllık enflasyon hatta bir miktar üzerinde bir zam olmazsa ücretliler isyan edecek hale gelir” diye konuştu.