Dünyada etkili olan iklim krizi birçok ülkede tarımsal üretime ciddi darbe vuruyor. İzmir’in incir üretim üslerinden Güzelbahçe İlçesi’ne bağlı Payamlı Köyü’nde de kuraklık ve aşırı sıcaklar, incir ve diğer meyve ağaçlarının kurumasına neden oldu. Köyde tezgaha koyacak incir kalmadığı için her sene yapılan Payamlı Bardacık Festivali dahi yapılamadı. Çiftçiler ve tarım uzmanları iklim değişikliğine karşı önlem alınmazsa gıda fiyatlarının da artmaya devam edeceğine yönelik uyarıda bulunuyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan köyde yaşayan çiftçilerden Halit Çetin, kuraklığın etkilerine ilk kez bu seviyede tanık olduklarını söyledi. Çetin, “Ekseri üzüm, zeytin, incir yetiştiriyoruz. 150 ağaç incirim var. Onlardan topladığım mahsul bu sene anca komşularıma ve kendime ya yeter ya yetmez. Bu sene kendi bağımda üzüm görmedim, 16 dönüm bağda tane dahi görmedim. Böyle bir afet geldi” dedi.
Your browser doesn’t support HTML5
Çetin, “Bu sene kış olmadı. Baharda kış oldu. Baharda kış olunca bağlar coştu. Biz ‘mahsul güzel olacak' diye sevinirken bu sefer de Haziran ayının sonunda sıcaklar bir bastırdı, yerden de gelen rutubetle bağ iki üç gün içinde tamamen yok oldu” diye konuştu.
“Pazar uçtu, daha da uçacak”
Köydeki ürünlerin tamamının kuraklıktan etkilendiğini belirten Çetin, “Domatese gidelim görelim, domates de aynı. Fasulyeyi azıcık ektik, yemeklik ekiyoruz ama o da gitti. Yiyeceğimiz fasulye, domates de kalmadı” dedi.
Üretimin düşmesinin doğrudan gıda fiyatlarına yansıyacağını dile getiren Çetin, “Pazar uçtu, daha da uçacak. Şimdi bana manav ‘Halit, senin üzümüne bir milyar veriyorum’ da dese üzüm yok ki, neyini vereyim? Olmayan bir şeyin fiyatı çıksa ne olacak, yok yok. İyi günlerde değiliz bence” şeklinde konuştu.
“Ürün ne kadar az olursa o kadar pahalı olur”
Köydeki çiftçilerden Salih Kahya da üzümde rekolte kaybının geçen seneye kıyasla yüzde 70 olduğunu söyleyerek, “Bu son yağmurda ne olduysa oldu. Üç günde üzüm bitti, benim bağdaki mahsul bitti. Yeni yeni bağları kesiyoruz. Ne çıkacak bilmiyorum, geçen seneye göre yüzde 70 az. İncir çıktı mı, her gün yüz kilodan yukarı incir toplardım. Her gün bunu satıyordum. Bu sene ancak 30-40 kilo” dedi.
Kuraklığın çiftçileri zor duruma soktuğundan da yakınan Kahya, zararını hesaplayamadığını söyledi. Kahya, “Çok zarar var. Ben incirlere, bağlara, zeytinlere 60-70 bin lira masraf ettim. Masrafım ya gelir ya gelmez. Bu da halka yansır, çünkü ne kadar az olursa o kadar pahalı olur” diye konuştu.
İklim krizinin gelecekteki sonuçlarından kaygılı olan köydeki çiftçilerin talebi, devletin kuraklığa karşı önlem alarak, bu konuda üreticileri daha fazla bilgilendirmesi.
“Çiftçiler hep mazot, gübre diyorlardı, şimdi hep iklim diyorlar”
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım da iklim krizinin tarımın önemli sorunlarından birisi haline geldiğini söyledi. Yıldırım, “Daha önceleri biz çiftçilerle sohbet ettiğimizde hep mazot, gübre diyorlardı, şimdi hep iklim diyorlar” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin etkilerinin tarımsal ürünlerde hastalıklara neden olduğunu söyleyen Yıldırım, “Örneğin Türkiye’nin ihracatta birinci olduğu Ege Bölgesi’ndeki kuru üzümde mesela mildiyö hastalığı çıktı. Önce dolu, sonra don ve birçok felaketi üst üste yaşayınca bu sene üretimde de verimlilikte de kalitede de çok ciddi kayıp var. Hatta bazı bağlara hiç girilemeyecek. Mesela patateste tohum ekim zamanı gecikti. Tohumlarda aşırı yağış nedeniyle mantar hastalıkları ortaya çıktı. Patateste de önemli bir verim kaybı ortaya çıktı. Mesela meyvelere baktığımızda, kayısı hemen hemen hiç olmadı. Sonra tarla ürünleri geldiğinde bu sefer artan sıcaktan dolayı domateste olsun, diğer sebzelerde olsun, ciddi yanma olduğu için üretim olumsuz etkilendi” dedi.
Rekolte ve kalitede yaşanan kaybın gıda fiyatlarını da yükselttiğinin altını çizen Yıldırım, “Bunlardan en önemli olanlardan biri de zeytin ve zeytinyağı. Avrupa’da son 500 yılın kuraklığı yaşandı geçen sene ve orada zeytin olmadığı için Türkiye’ye yöneldiler. Türkiye’de zeytinyağı fiyatları inanılmaz arttı. İhracata birtakım kısıtlamalar getirildi. Yani önümüzdeki dönemde de biz bunları yaşayacağız gibi görünüyor” diye konuştu.
“Önlemler alınmazsa gıda enflasyonu tabii ki artmaya devam edecek”
Yazın bollaşan domates, biber ve patlıcan gibi ürünlere bağlı olarak Türkiye’de geçmiş yıllarda yaz döneminde enflasyon da daha düşük seyrederdi. Ancak yaz mevsimi olmasına rağmen Temmuz ayı enflasyon verilerinde fiyatı en çok artan gıda ürünleri arasında yüzde 20,1 ile sebze ve yüzde 15,7 ile taze meyve geldi. Eğer önlem alınmazsa kuraklık etkisiyle gıda fiyatlarının yükselmeye devam edeceği uyarısında bulunan Yıldırım, “Bir taze fasulyeye bakıyorsun 100 lira, bamya 100 lira. Bunlar mevsiminde oldu, yani mevsim dışı değil. Artık hem mevsiminde hem de mevsimi olmayan dönemlerde fiyatlar hep yüksek oluyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de eğer gerekli önlemler alınmazsa gıda enflasyonu tabii ki artmaya devam edecek. Üretici kayıpları da daha büyük olacak” dedi.
İklim krizinin yalnızca gıda fiyatlarının etiketleri üzerinden gündeme gelmesini de eleştiren Yıldırım, bunun Türkiye’nin gıda güvenliğini de tehdit ettiğinin altını çizdi. Yıldırım, “Fiyatlar çok pahalı, tüketici isyan ediyor, gıda enflasyonu yüksek. Ama bu iklim kriziyle birlikte aslında tarımdaki, gıdadaki biyoçeşitlilik de giderek yok oluyor. Özellikle bu pandemi döneminden sonra biraz yerelliğe geçiş oldu. Yerelde üretimin daha önemli olduğu anlaşıldı. ‘Yerel çeşitliliği koruyalım’ anlayışı biraz gelişmeye başladı. Bunun güçlendirilmesi lazım. Türkiye gibi bir ülkede 500 çeşit elma var ama biz pazara gittiğimizde sadece üç çeşit elma görüyoruz. Şimdi bu iklim kriziyle birlikte o görmediğimiz 495 çeşidin de ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Onların bir bölümü belki kuraklığa çok dayanıklı, onları geliştirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla iklim krizi biyoçeşitliliği de yok ettiği için ona yönelik önlemler de almamız gerekiyor” diye konuştu.
“Çiftçilerin artık iklime, suya bakarak üretim yapması gerekiyor"
Hükümeti iklim krizine karşı sahada önlemler almaya ve çiftçilerle daha yakın temas kurmaya çağıran Yıldırım, “İklim krizi dünyada da en büyük sorun ve buna çözüm aranmaya çalışılıyor. Bu öyle bir konu ki bir ülkenin tek başına yapabileceği iş de değil. Dünyanın birlikte hareket etmesi gerekiyor. Dolayısıyla çiftçiler de şaşkın. Kendilerince birtakım önlemler almaya çalışıyorlar. Ekim zamanını geciktirerek, tohumu değiştirerek veya tarladaki o ürünü değiştirip ‘acaba daha az etkilenen bir üretim yapabilir miyim’ diye kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bakanlık da iklim krizine karşı eylem planı yapıyor. Fakat sahada bunları ne yazık ki çok fazla göremiyoruz” ifadelerini kullandı.
Hükümet eliyle hem soğuğa hem de kuraklığa dayanıklı ürün çeşitlerinin çiftçiyle buluşturulması, üretim planlamasının hayata geçirilmesi ve tarımda basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini dile getiren Yıldırım, “Üretimde birtakım değişikliklere gidilmesi gerekiyor. Çiftçi, ürünün fiyatına bakarak üretim yapıyor. Halbuki artık iklime, suya bakarak bunu yapması gerekiyor” dedi.