7 Haziran genel seçimleri yaklaştıkça Türkiye’de basın ve internet üzerindeki yasak ve kısıtlamaların hafifletilmesi yönündeki beklentiler azalıyor.
Washington’da bir grup uzmanla Türkiye ve Azerbaycan’da bağımsız medya ve sivil toplum üzerindeki kısıtlamaları değerlendiren Özgürlük Evi (Freedom House) Avrasya Programı uzmanlarından Nate Schenkkan, Türkiye’de seçimler yaklaştıkça yeni erişim yasaklarının ve ek önlemlerin getirilmesinin kendisini şaşırtmayacağını söyledi.
Daha önce Türkiye’de hiçbir seçim ortamında bilgi akışı açısından gevşek bir ortam oluşturulmadığını söyleyen Schenkkan, bireyleri hedef alan davaların, gazetecilere ve sosyal medya kullanıcılarına yönelik bireysel şikayetlerin arttığını söyledi.
Türkiye Millet Meclisi bir süre önce, 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”da değişiklik önerilerini yeniden değerlendirmeye aldı. Yeni değişiklik, Başbakanlığa ve bakanlıklara mahkeme kararı almadan, doğrudan internette içerik sansürlemesi ve erişim engellenmesi yasağı uygulanması yetkisi veriyor. Bununla değişiklik önerilerinin seçim öncesindeki dönemde Meclis’te görüşülüyor olması, muhalefet içinde, internetin seçim sürecinde daha sıkı bir denetim altına alınması kaygıları doğurmuş bulunuyor.
Türkiye’de hem medya hem de internet üzerindeki yasaklı ortamı değerlendiren Özgürlük Evi uzmanı Nate Schenkkan, 2003 ve 2007’de ifade özgürlüğü alanında yaşanan ilerlemelerin ardından son birkaç yılda yaşanan durumuysa, “Türkiye’nin devlet-merkezli baskıcı yaklaşımına geri dönüş” olarak niteledi.
'Medya şirketleri hükümet lobisine dönüştü'
Gazete ve televizyon sahiplerinin şirketlerinin ana gelirini, medya dışı sektörlerden ve özelikle de doğrudan hükümet tarafından verilen ihalelerden kazandığına dikkati çeken Schenkkan, bundan dolayı medya kuruluşlarının “hükümete yaranmak amacıyla lobi şirketlerine dönüştüğünü” belirtti.
Türkiye’de hükümetin RTÜK ya da yargı aracılığıyla haberleri yasakladığını, interneti kontrol ettiğini, 60 binin üzerinde web sitesine erişim yasağı bulunduğunu hatırlatan Özgürlük Evi uzmanı, büyük sosyal medya devleri Twitter ve Facebook’u hükümet sansürüne boyun eğmelerinden dolayı eleştirdi. Türkiye’nin sosyal medya şirketleri açısından da önemli bir pazar olmasından dolayı, bu şirketlerin gittikçe artan bir şekilde Türkiye’nin sansür taleplerine boyun eğdiğini belirten Schenkkan, Twitter’ın Türkiye’den gelen içerik engelleme taleplerinin yüzde 50’sine, Facebook’un ise bu taleplerin yüzde 71’ine uyduğunu bildirdi. Schenkann, bu politikaları değiştirmeleri yönünde Özgürlük Evi olarak Twitter ve Facebook’la temasa geçebileceklerini de sözlerine ekledi.
Washington’da Özgürlük Evi, Ulusal Demokrasi Vakfı ve Açık Toplum Enstitüsü’nün ortak düzenlediği toplantıda, Türkiye ve Azerbaycan’ın “modern ve Avrupalı bir gelecek” arayan iki ülke olduğuna dikkat çekildi, ancak iki ülkede de sivil toplum danışmanları, gazeteciler ve bağımsız medya kuruluşlarının tehdit aldığına, taciz gördüğüne ve hapsedildiğine dikkat çekildi.
Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması aşamasına gelinmesinde Avrupa Birliği ve Amerika’yı da suçlayan Özgürlük Evi’nden Nate Schenkann, yakın bir gelecekte artık Türkiye için bir Avrupa geleceği görmediğini söyledi. “Avrupa Birliği Türkiye’nin üyeliğini teşvik etme konusunda sefil bir iş ortaya koydu” diye konuşan Avrupa içinde de Türkiye’nin üyelik sürecinin işleyeceğine inanan kimse bulunmadığını savundu.
Ulusal Demokrasi Vakfı adına konuşan Richard Kraemer ise, Türkler’in son dönemde ifade özgürlüğü konusunda teknolojinin de yardımıyla büyük bir fırsat ele geçirdiğini ancak bunun kısıtlanmasının demokratik bir davranış olmadığını savundu. Vakfın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programları uzmanı Kraemer, Türkiye’nin hem Osmanlı döneminde, hem de Cumhuriyet döneminde devlet merkeziyetçiliği konusunda güçlü bir eğilime sahip olduğuna dikkati çekti. Bununla birlikte örneğin Türkiye’nin dışarıdan baskılara kulak vererek hapisteki gazetecilerin sayısını azalttığına dikkati çeken Kraemer, Amerika ve Avrupa açısından Türkiye’yle ittifakı umut olduğunun altını çizdi.
Amerika Dışişleri Bakanlığı açıklamalarında Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne uygulanan kısıtlamalar ya da gazeteci tutuklamalarına zaman zaman yer verilse de, Obama yönetimi bu konuda Avrupa hükümetleri kadar sesini yükseltmeyi tercih etmiyor. Uzmanlar, bu konudaki sessizliği, Washington’un siyasi açıdan oldukça karmaşık bir coğrafyada bulunan müttefiki Türkiye’ye ihtiyaç duymasına bağlıyor. Bununla birlikte Demokrat Partili New York Senatörü Charles Schumer, 73 senatörle birlikte Dışişleri Bakanı John Kerry'ye bir mektup göndererek Türkiye'de basın sansürüne karşı harekete geçmesi çağrısında bulundu.
Amerika’nın önde gelen gazetelerinden New York Times’da da son günlerde çıkan haber ve yorumlarda Türkiye'de hükümetin muhalif görüşlere sahip basın mensuplarına baskı uyguladığına dikkat çekilmişti.