Hizbullah ABD'ye Rağmen Almanya'da Neden Yasaklanmıyor?

Pompeo-Maas

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun geçen Cuma günü Berlin’i ziyaretinde Başbakan Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Heiko Maas’la yaptığı görüşmelerde ele alınan konulardan biri de, Şii Hizbullah örgütünün yasaklanması isteği oldu.

ABD yönetimi uzun süredir Alman hükümetinin Hizbullah’ı yasaklamasını ve ülkedeki derneklerini kapatmasını istiyor. Pompeo’nun görüşmelerinde, Hizbullah'ın İngiltere ve Hollanda'da yasaklandığını belirterek, Almanya'da da yasaklanması talebini tekrardan gündeme getirdiği öğrenildi. Ancak Alman hükümetinin bu konudaki tavrını değiştirmeyeceği tahminleri yapılıyor.

Federal Adalet Bakanlığı’ndan bir yetkili, Hizbullah’ın Almanya’daki etkinlikleri konusunda ellerinde çok sayıda dosya ve suçlayıcı belge bulunduğunu, ancak dış politik nedenlerden yasaklanmasının şu anda söz konusu olmadığını söyledi.

Hizbullah’ın Almanya’da ne kadar aktif olduğu bir sır değil. İç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Örgütü’nün raporlarında, ülkede en az 950 Hizbullah üyesinin bulunduğu, örgütün Almanya’da yaşayan Lübnanlı ve İranlılar'dan para topladığı ve cami dernekleri üzerinden propaganda yaptığı vurgulanıyor.

İstihbarat raporlarında, Hizbullah’ın İran’la olan bağı ve İsrail’e karşı antisemitist çizgisi de yer alıyor. Ayrıca başbakanlığın yanısıra, içişleri, dışişleri ve adalet bakanlıklarından terörle ilgili birim yetkililerinin belli aralıklarla bir araya gelerek, Hizbullah’ın etkinliklerini değerlendirdikleri de biliniyor.

Buna rağmen örgütün Almanya’da örneğin para toplaması, hükümet tarafından ‘sosyal amaçlı ve Lübnan’daki fakirlere yönelik yardım kampanyası’ olarak tanımlanıyor ve Hizbullah’ın ‘politik kanadıyla’ ilişkilendiriliyor.

Hollanda ve İngiltere'ye ek olarak, ABD, Kanada, Arap Birliği ve İsrail'in de, Hizbullah'ı terörist bir grup olarak sınıflandırdığını hatırlatan Hizbullah uzmanları ise, örgütte politik ve askeri kanatlar arasında fark olmadığını, Almanya’da ‘bağış’ adı altında toplanan paraların Hizbullah’ın terör eylemlerine katılan birimlerine de harcandığını iddia ediyor.

Nitekim Pompeo’dan önce Berlin’e gelen, ABD’nin Yakındoğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcılığına vekalet eden David Satterfield’in, Alman yetkililere "Hizbullah’ın iki kolu olmadığını, tek bir örgüt olduğunu" belgeleriyle söylediği haber alındı.

Alman Dışişleri ise, Hizbullah’ı "sorunlu bir örgüt, ama Ortadoğu’da çok etkili" olarak tanımlıyor ve olası yasak kararının Almanya’nın bölgedeki nüfuzuna zarar vereceğini öne sürüyor.

Almanya’nın İsrail’le Hizbullah gibi düşmanları arasında gerektiğinde arabulucu görevini üstlendiği, nitekim Hamas örgütünün, beş yıl rehin tuttuğu İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılmasının Alman diplomatların arabulucuğuyla sağlandığı belirtiliyor.

Dışişleri Müsteşarı Nils Annen de, Hizbullah’ın hala Lübnan toplumunun önemli bir bileşeni olduğunu ve Avrupa Birliği'nin askeri kanadını 2013 yılında yasaklı gruplar listesine dahil ettiğini söyledi. Annen, Almanya'nın Lübnan'ın istikrarına ilgi duyduğunu ve İngiltere'nin yasak kararının Almanya'nın veya Avrupa Birliği üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacağını belirtti.

Dışişleri'nden başka kaynaklar da, Almanya’nın Hizbullah konusunda eleştirildiğini, ancak ABD’nin gerektiğinde Afganistan’da Taleban’la masaya oturduğunu öne sürerek, dış politikanın ‘stratejik taktiklerle’ belirlendiğini ifade ediyor.

Berlin’de yapılan yorumlarda, Alman hükümetinin Hizbullah konusunda pasif kalması, Almanya ve Hizbullah’ın sırtını dayadığı İran arasındaki sıkı ekonomik ilişkilerle de açıklanıyor. Almanya, İran'ın en önemli ticaret ortaklarından biri. Gerçi Başkan Trump’ın ABD’yi İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekmesi sonrasında, Deutsche Bahn, Deutsche Telekom, Daimler ve Siemens gibi şirketler, İran’daki faaliyetlerini askıya aldı. Buna rağmen yüzlerce Alman şirketi, ABD’nin yaptırım tehditlerine rağmen dolaylı veya doğrudan İran’la iş yapmayı sürdürüyor.