Türkiye-Amerika ilişkilerinin kötüleşmesinin yanısıra Ankara’nın Brüksel’le de arası bugünlerde iyi değil. Johns Hopkins Üniversitesi Türkiye uzmanı öğretim görevlisi Lisel Hintz, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin gerilmesinde her iki tarafın da suçu olduğu görüşünde. Hintz, Türkiye ne yaparsa yapsın Avrupa Birliği’nin Ankara’yı tam üye olarak kabul etmeyeceğine inanıyor.
Türkiye’de Nisan ayında yapılan referandum öncesi gerilmeye başlayan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bazı Alman vatandaşlarının Türkiye’de tutuklanmasıyla iyice yükselmiş durumda.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin askıya alınmasının tartışıldığı bugünlerde iki taraf arasında yaşananları John Hopkins Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı Lisel Hintz Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Türkiye’nin mülteci krizini Avrupa Birliği’ne karşı koz olarak kullandığını belirten Hintz, gelinen noktada iki tarafın da suçu olduğunu söylüyor.
Hintz, “Türkiye mülteci krizini Avrupa Birliği’ne karşı koz olarak kullanıyor. Avrupa Birliği de o da yanlış oynuyor. Çünkü Avrupa Birliği’nde 500 milyon insan var. Türkiye’de 75-80 milyon. Ama Avrupa Birliği biz mültecilerin Türkiye’de kalmasını istiyoruz, ya bizde de çok sorun var, bizde de milliyetçi var, biz de oy toplamaya çalışıyoruz, biz de seçimde İslamafobi olabileceğini düşünüyoruz, onunla uğraşmak istemiyoruz, O yüzden mültecilerin gelmesini istemiyorlar o da yanlış bence, 500 milyon insanın yaşadığı yerde çok boş yer var” dedi.
Hintz, Türkiye’nin üzerine düşen herşeyi yapmadığını, ancak Avrupa Birliği’nin de yıllardır Ankara’yı beklettiğini belirtti.
Lisel Hintz, “Avrupa Birliği Türkiye ilişkileri konusunda tamam Türkiye her üzerine düşeni yapmadı, inatçı davranıyor bir de Erdoğan çok sert kelimeler kullanıyor Avrupa Birliği’ne karşı ama aynı zamanda Avrupa Birliği de pek adaletli biçimde davranmıyor bence. Mesela Türkiye 1963’te bir Ankara anlaşması vardı. Ama hala Türkiye tam bir üye olamadı. Türkler bence bu konuda çok haklı. O da adaletsiz, o yüzden ikisi de sorumlu olabilir o konuda” ifadelerini kullandı.
Hintz, AKP iktidarının Avrupa Birliği’ni araç olarak kullandığını düşündüğünü söyledi.
Lisel Hintz, “Türkiye AKP iktidardeyken Avrupa Birliği’ni araç gibi kullanıyordu. Erdoğan’ın çok meşhur bir ifadesi var, demokrasi bizim için araç bir amaç değil. Bence Avrupa Birliği süreci aynı şekilde yürüyor. Bence bu süreç çok stratejik şekilde kullanıldı, AKP’nin güçlülüğünü geliştirmek için, kendisini güçlendirmek için TSK’nın gücünü biraz azaltmak için” dedi.
Türkiye’nin Kıbrıs sorununu çözmek için çok çalıştığını, Annan planını desteklediğini hatırlatan Hintz, ‘Ankara her koşulu yerine getirse Avrupa Birliği çok zor durumda kalır’ diyor. Hintz’e göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel’le Fransa eski Cumhurbaşkanı Nikola Sarkozy hiçbir zaman Türkiye’nin tam üye olmasını istemedi.
Hintz, “Türkiye her koşulda, gereken şeyleri yapsaydı her reform yapsaydı bence Avrupa Birliği çok zor bir durumda kalırdı. Çünkü bence onlara göre Türkiye hiçbir zaman her koşula uymayabilir, onlara göre yok yapamaz. Biz böyle bir kapıyı açıcaz ama bence o kadar çok kriter varki..Bence Angele Merkel ve Nikola Sarkozy hiçbir zaman Türkiye’nin tam üye olmasını istemiyorlardı. Onlara göre yetişmeyecek, belki çabalayacak, belki çalışacak ama bence hiçbir zaman kriterlerimizi doldurmayacak.Belki tam olmayan bir üye olabilir yani Türkiye’nin yapamayacağı reformları bahane gösteriyorlar” dedi.
Hintz’e göre Avrupa Birliği içinde başka ülkeler Türkiye’yi destekleyebilir, ancak Hintz ‘kesinlikle şu andaki Türkiye’yi desteklemeyeceklerdir’ diyor.
Hintz, “Bir ülke Avrupa Birliği üyesi olmak için demokratik olmalı ama Türkiye demokratik perspektiften baktığınızda kötüleşiyor” dedi.
Lisel Hintz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’ya yönelik söyleminin çok sert olduğunu, bunun da ilişkileri etkilediğini vurguladı.