Fethullah Gülen’in iadesi tartışması, Sarraf davası, Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde Kürtler’e verdiği destek ve son olarak da karşılıklı olarak vize işlemlerinin askıya alınması, sonra da kısıtlı olarak başlatılması. Amerika-Türkiye ilişkileri tarihte görülmemiş bir şekilde kötü durumda. Johns Hopkins Üniversitesi öğretim görevlisi Türkiye uzmanı Lisel Hintz’e göre iki ülke arasındaki en önemli konulardan biri Sarraf davası ve ilişkiler yakın zamanda düzelecekmiş gibi görünmüyor.
Lisel Hintz, Johns Hopkins Üniversitesi’nde Türkiye uzmanı. Yıllardır Türkiye’yi takip ediyor ve Türkiye’yle ilgili çalışmaları var. Hintz Türkiye’de bir süre bir üniversitede ders de vermiş.
Türkiye’yle Amerika arasındaki ilişkiler için ‘müttefik’ kelimesinin artık pek uygun olmadığını düşündüğünü belirten Hintz, ilişkilerin giderek kötüleştiğini söyledi. Hintz’e göre bunda her iki tarafın da suçu var.
Hintz, ”Bence artık müttefik kelimesi pek uymuyor. Gün geçtikçe ilişkiler daha kötüye gidiyor. Sanki her gün daha çok şaşırtıcı şeyler oluyor. Hayatımda bu kadar kötü nokta görmedim. Nadir birşey görüyoruz maalesef. Ama bence ikisi de, hem Türkiye hem de Amerika suçlu. Evet, Türkiye’de bir sürü gazeteci, akademisyen tutuklu, Amerikan vatandaşı insan tutuklu. Amerika ne yaptı, bir vize krizi çıkardı bence o iyi bir cevap değil, iyi bir tepki değil, çünkü kim bu konuda sorumlu görünüyor, Erdoğan, çünkü Tayyip Erdoğan Amerika’yla iyi bir ilişki geliştirmek istemiyor artık bence. O yüzden bence Amerika büyük bir tepki vermek istedi ama bu bence yanlış. Kim etkileniyor bu krizden, Türk vatandaşları” dedi.
Hintz’e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri çok sert ve bu da ikişkileri etkileyen önemli bir etken.
Hintz, “Erdoğan Amerika’ya karşı çok sert konuşuyor. Çok sert kelimeler kullanıyor. Mesela Amerika hep teröristleri destekliyor diyor. Aynı şeyi Avrupa’yla da yapıyor. Erdoğan’ın konuşması o kadar sert, o kadar eleştirici ki yani aslında bir çözüm istemiyor. Sadece Amerika’ya karşı çok sert kelime kullanarak Türkiye’de milliyetçi insanların oyunu alabilir ben böyle düşünüyorum. Bence çok güçlü akıllı bir strateji ama maalesef iç politika, dış politikasını kötü bir şekilde etkiliyor. Erdoğan, terörist, nazi kelimelerini kullanmakla Türkiye’de iç politikada çok büyük oy arttırdı. O çok tehlikeli birşey olabilir özellikle uluslararası ilişkiler için, dış politikası için. Çünkü kelimeler silah değil diyebilir insan ama aslında gibi. Kelimeler de çok tehlikeli ve zararlı olabilir” dedi.
Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle iki ülke ilişkilerinin iyiye gideceği yönündeki görüşlere katılmadığı mesajını veren Hintz, Ankara’nın Trump’ın desteğini niye beklediğini anlamadığını belirtti.
Hintz, “Trump’ın kampanyasında büyük bir İslamafobi vardı, niye Türkiye’nin onun desteğini beklediğini pek anlamadım. Aslında Erdoğan ona karşı çıkmadı sert bir şekilde, onu bekliyordum ama ondan sonra düşündüm niye karşı çıkmıyor, niye birşey söylemiyor diye, neyi bekliyor Trump’tan, niye onu eleştirmiyor, yani Gülen’in geri dönmesini bekliyordu, Amerika’nın Suriyeli Kürtler’e desteğini durdurmasını bekliyordu ama o da olmadı, şimdi bence Erdoğan Trump’tan hiçbir şey beklemiyor ama aynı zamanda Trump’ı hala kullanıyor” dedi.
Hintz’e göre iki ülke ilişkilerinin kötüleşmesinde Gülen konusu o kadar önemli değil. Hintz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen’in gerçekten iade edilmesini istemediği görüşünde.
Lisel Hintz, “Bence Gülen konusu çok önemli değil o biraz şaşırtıcı olabilir ama bence Erdoğan Gülen’in dönmesini gerçekten istemiyor. Yani Gülen dönerse onunla nasıl yapacağız, belki Gülen’i destekleyenler, onlarda biraz heyecanlı olabilir. Erdoğan’a karşı çıkabilir aynı zamanda Gülen Amerika’da kalırsa Erdoğan’ın gücü var, Amerika’ya karşı birşey söyleyebilir, bak Amerika bizim istediğimiz şeyi yapmıyor, onu eleştirmeye devam edebilir, bir de özellikle gelen seçimler için çok önemli bir güç” diyor.
Hintz’e göre Sarraf davası ilişkilerin kötüleşmesinin en önemli nedenlerinden biri olabilir.
Hintz, “Sarraf davası en önemlisinden biri olabilir. Çünkü bence Erdoğan korkuyor. Bence, Sarraf bir şey söyleyecek mi söylemeyecek mi bilmiyoruz henüz, belki hiçbir şey söylemeyecek ama bence söylerse, Erdoğan için kötü olabilir. İç politika için önemli. Türkiye’nin hem iç hem dış politikası için YPG de çok önemli. Erdoğan ve AKP kesinlikle Suriye’nin kuzey sınırlarında hiçbir birleşmiş Kürt bölgesi istemiyor” dedi.
Peki bütün bu olumsuzluklara rağmen Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği konusunda umut var mı? Hintz’e göre gelecekte de pek umut görünmüyor.
Lisel Hintz, “Referandumdan sonra Erdoğan kazandı, belki biraz daha rahat davranacak herkese diye düşünüldü ama ondan sonra daha sert çıktı Avrupa Birliği ve Amerika’ya karşı. Kesinlikle yani Erdoğan iktidardaysa hiçbir Avrupa Birliği-Türkiye, Amerika-Türkiye ilişkisi iyileşmeyecek” dedi.
Hintz, iki ülke ilişkilerinin iyileşmesini çok istediğini vurgulamayı da ihmal etmiyor.