Cumhuriyetçi Parti başkan adayı Donald Trump ve başkan yardımcısı adayı JD Vance'in Ohio'daki Haitili göçmenlerin evcil hayvanları çalıp yedikleri yönündeki asılsız iddiaları çok sayıda Amerikalı’ya tuhaf geldi. Ancak bu tür iddiaların Amerikan kültüründe uzun ve tatsız bir geçmişi var.
Geçmişte, 1800'lü yıllara kadar, belirli etnik grupların üyelerinin, özellikle de ABD’ye yeni elen göçmenlerin, evcil hayvan ya da haşarat tükettiğine dair ırkçı imalar yaygındı. Politikacılar ve destekçileri bazen bu iddiaları güçlendirmişti. Ancak bu iddialar daha çok söylenti olarak yayılmış, genellikle de azınlıkları ya da yeni gelen göçmenleri kirli ya da tehlikeli olarak gösteren medya haberleriyle desteklenmişti.
Bu uzun tarihin son bölümü ise bir haftadan biraz daha uzun bir süre önce, JD Vance'in kanıt sunmadan Ohio eyaletinin Springfield kentine yerleşen Haitili göçmenlerin, kent sakinlerinin evcil köpek ve kedilerini kaçırıp yediklerini iddia etmesiyle başladı.
Trump bu iddiasını ertesi gün Demokrat Parti başkan adayı ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile televizyonda yayınlanan münazarada tekrarlayarak güçlendirdi. Tartışmanın moderatörleri canlı yayında, Springfield'deki yerel yetkililerin, iddiayı destekleyecek hiçbir kanıt olmadığını söylediklerine dikkat çekti.
Ancak Springfield Belediye Başkanı’nın iddianın doğru olmadığını söylemesi ve bu iddialara son vermelerini talep etmesine rağmen sonraki birkaç gün boyunca Trump ve Vance, iddiaları defalarca tekrarladı. Springfield yetkilileri, yalan haberlere atıfta bulunan bazı kişilerin bomba tehdidinde bulunmasının ardından iki ilkokul dahil bazı belediye binalarını kapatmak zorunda kaldı. Kentteki bir üniversite, telefonla arayan bir kişinin toplu katliam tehdidinde bulunmasının ardından dersleri iptal etti.
İlgili Haberler Başkan adayları Trump ve Harris canlı yayında kozlarını paylaştı: Hangi konular öne çıktı?Besin ürünlerini ve beslenme alışkanlıklarını şeytanlaştırma geçmişi
“Şüpheli Gastronomi: ABD’de Uzakdoğu Yemekleri Tüketmenin Kültürel Politikası” (Dubious Gastronomy: The Cultural Politics of Eating Asian in the USA) adlı kitabın yazarı Robert Ku, “ABD'de bu gıda temelli radikalleşmiş ırksal sıfatlar en başından beri var” dedi.
VOA'e konuşan Ku, “İrlandalılar’ın patatesli, Meksikalılar’ın fasulyeli, Almanlar’ın lahana turşulu, İtalyanlar’ın sarımsaklı yemekleri her zaman göç söyleminin bir parçası olduğunu” söyledi.
Ku’ya göre “öteki” olarak tanımlanan göçmenlerin ABD’ye getirdiği yabancı gıdalar “tehlikeli” ve “garip” olarak niteleniyor.
Ku, evcil hayvan yeme suçlamasının ABD'de özel bir güce sahip olduğunu çünkü Amerikalılar’ın köpek ve kedilerine genellikle “fahri insan” ve aile üyeleri olarak davrandıklarını söyledi.
Bu bağlamda Ku, “birini bir köpeği ya da kediyi yemekle suçlamak, aslında onu bir insanın yapabileceği en vahşi eylem olan yamyamlıkla suçlamak demektir” dedi.
Başkanlık siyaseti
Eski bir başkanın ve büyük partinin başkan adayının bu tür iddialarda bulunması alışılmadık bir durum olsa da, ırksal azınlıkların beslenme alışkanlıklarına ilişkin yanlış suçlamalar geçmişte de siyasette yer almıştı.
ABD’nin ülkedeki Çinli göçmenlerin varlığına ilişkin tartışmalarla meşgul olduğu 1888'de Başkan Grover Cleveland'ın destekçileri, fare yiyen Çinli işçilerin karikatürlerini gösteren koleksiyoner kartları dağıtmıştı.
1920'lerin sonlarında Herbert Hoover'ın destekçileri, Demokratlar’ın başkan adayı Al Smith'in Katolik olduğu gerçeğine dikkat çekmiş ve Cuma günleri et tüketimi yasağı gibi, Katolik inancının gıda tüketimiyle ilgili kısıtlamalarıyla alay etmişti. Ayrıca, Güney Avrupa'dan gelen Katolik göçmenlerin beslenme alışkanlıklarını, sarımsak ve makarna gibi o zamanlar yaygın olmayan malzemeler kullandıkları için eleştirmişlerdi.
2008 ve 2012 yıllarında eski Başkan Barack Obama'nın muhalifleri, Endonezya'da çocukken kendisine köpek eti servis edildiğini anlattığı bir hikayeyi öne çıkararak Obama'yı Amerikan karşıtı olarak göstermeye çalışmıştı.
Son olarak, sağcı provokatör Laura Loomer geçtiğimiz hafta Demokrat Kamala Harris'in başkanlığı kazanması halinde Beyaz Saray'ın “köri gibi kokacağını” söyleyerek Demokrat başkan adayının Hint kökenine olumsuz bir şekilde dikkat çekmeye çalışmıştı.
Beslenme alışkanlıklarına yönelik ırkçı söylemler siyaset dışına da taşıyor
Gıda ile ilgili ırkçı saldırılar sadece siyasetle sınırlı kalmıyor. Köleliğin kaldırılmasından önceki ve sonraki nesiller boyunca, siyah Amerikalılar’ın beyaz Amerikalılar’ın en çok arzu ettiği yiyeceklere erişimi genellikle engellenmişti. Bu durum onları, birçok beyazın kendi sofralarında asla görmedikleri malzemelere dayalı bir mutfak geliştirmeye zorladı. Bu nedenle siyah Amerikalılar beyazların egemen olduğu popüler medyada rutin olarak alay konusu oldu.
Uzakdoğu ve Büyük Okyanus bölgesinden göç 20’nci yüzyılda daha belirgin hale geldikçe, Başkan Grover Cleveland yönetimi sırasında yaygın olan iddialar yeni bir boyut kazanmıştı.
O dönemde, birçok şehirde yeni açılan Çin restoranlarının Amerikalı müşterilere gizlice köpek ve kedi eti servis ettiğine dair şehir efsaneleri dillerde dolaşmaya başlamıştı. Kore, Filipinler ve Vietnam gibi ülkelerden gelen göçmenlerin sayısının artmasıyla bu tür suçlamalar da hızla tırmanmıştı.
1981 yılında Los Angeles Times gazetesi, California eyalet meclisinden bir üyenin, evcil hayvanların gıda olarak tüketilmesini yasaklayan bir önlem önermesi üzerine eyaletteki Uzakdoğu toplumunun öfkelendiğini yazmıştı. Gazete, San Francisco Pan Asya Toplulukları Birliği'nden Gail Nakatsu'nun yasayı “doğası gereği ırkçı ve genel olarak Asya toplumunu aşağılayıcı” olarak nitelendirdiğini aktardı.
Bu tür iddialar on yıllar boyunca devam etti ve kısa bir süre önce, COVID-19 salgını sırasında Asya karşıtı önyargılar arttığında tekrar yeni bir boyut kazandı.
Ancak ABD'de çok az bölge, göçmenlerin evcil hayvanları gıda olarak tükettiği yönündeki suçlamaların odağı olan Springfield'da olduğu kadar ağır bir şekilde etkilendi.
Pazartesi günü, Trump ve Vance'in iddialarını “saçmalık” olarak nitelendiren Cumhuriyetçi Partili Ohio Valisi Mike DeWine, şehrin son günlerde okullarda 33 bomba tehdidini araştırmak zorunda kaldığını açıkladı.
Ohio eyalet otoyol devriyesinden onlarca polis memuru, öngörülebilir gelecekte şehrin okul binalarında bulunmak üzere görevlendirildi.
DeWine, “Çocuklarımız okulda olmayı hak ediyor. Ebeveynler çocuklarının eğitim gördüğünü ve güvende olduğunu hissetmeyi hak ediyor” şeklinde konuştu.