Detroit’in, “Amerika’nın yeniden doğan kenti” lakabını almasının bir nedeni var.
Büyük durgunluk zamanında Orta Batı kenti yüzde 29’lara yaklaşan işsizlikle karşı karşıya kaldı. İşyerleri kapandı ve Detroitliler kenti terketti. Ama son yıllarda göçmenler onların yerini almaya başladı.
Bangladeşli göçmenlerin yerleşmesiyle oluşan Banglatown’da bir dönem yoksulluğun vurduğu bölgede bir girişimci, turist merkezi yaratma çabalarına öncülük ediyor.
Bangladeş asıllı Ehsan Taqbeem, ev fiyatlarının büyük durgunluktan bu yana arttığını, iş piyasasının büyüdüğünü, kiralanacak boş dükkan bulmanın zorlaştığını belirtiyor.
Küresel Detroit ve Yeni Amerikan Ekonomisi kuruluşu tarafından yapılan bir araştırma göçmen akınının nüfusun daha fazla azalmasını engellediğini gösteriyor. Araştırmaya göre göçmenler, ev fiyatlarının yükselmesinden ve 1700 iş yerinin açılmasında da sorumlu.
Ancak göçmenlerin kentin yeniden dirilmesinde ne kadar etkili olduğu tartışmaya açık. Kentin önünde hala önemli engeller var. Siyaset bilimci Stanley Renshon, göçmenleri sihirli bir el gibi görmenin yanıltıcı olduğu düşüncesinde:
“Ülkenin mali rakamlarını artırırsınız, ancak bundan en fazla yararlananlar göçmenlerin kendileri ve bu iyi. Onların başarılı olmalarını istiyoruz. Ama bana yaptıklarının ülkeyi, kenti ya da kasabayı kurtardığını söylemeyin.”
Trump yönetimi düşük vasıflı göçmenlerin, Amerika doğumluların seçeneklerini ellerinden aldığını belirtiyor. Ancak Küresel Detroit yöneticisi Steve Tobocman birinci nesil göçmenlerin tam tersini yaptığını belirtiyor:
“Çok çalışan, çok az kazanan bir toplum görüyoruz. Görmeyi umduğum, insanların kente giderek yeni iş alanları oluşturması.”
Detroit’taki böğlerelerdi göçmenlerin olumlu etkisi Meksika mahallesi gibi yerlerde görülüyor.
Jose de Jesus Lopez en fazla hizmet veren Meksika lokantalarından birinin sahibi. Başarısındaki sırrın sabır olduğunu belirtiyor.
Lopez’e göre Amerikan rüyasının gerçekleşmesi, yalnızca kendisi için değil kendisinden sonrakilerin de işine yarayacak bir şeyler sunmaktan geçiyor.