“Gelir Dağılımı Bozulunca Yoksulluk Arttı”

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre 2019’da Türkiye'de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2018’e göre yüzde 1,2 artarak yüzde 47,5'e yükseldi. En düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay ise 0,3 puan azalarak yüzde 5,9'a geriledi. İkinci, üçünü ve dördüncü yüzde 20’lik dilimlerde yer alanların da toplam gelirden aldıkları pay azaldı.

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı ise 2020 yılında 0,015 artarak 0,41 olarak tahmin edildi. Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.

“Resesyon düşük gelirlileri etkilemiş”

Açıklanan verileri VOA Türkçe’ye değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, gelir dağılımına ilişkin açıklanan verilerin Corona virüsü salgını öncesindeki 2019 yılına ait olduğunu vurgulayarak, “Açıkça görüyoruz ki gelir dağılımında eşitsizlik artmış. Bu artış çok da şaşırtıcı değil, çünkü 2019’da yüzde 1 gibi son derece düşük bir ekonomik büyüme gerçekleşmişti. Aslında bu, Türkiye için resesyon demektir. Tabii bu resesyon düşük gelirlileri etkilemiş” dedi.

TÜİK verilerine göre, toplam gelir içerisinde en yüksek payı, yüzde 47,1 ile bir önceki yıla göre 0,4 puan artan maaş ve ücretler aldı. İkinci sırayı yüzde 21,8 ile önceki yıla göre 0,1 puanlık azalış gösteren sosyal transfer geliri alırken üçüncü sırayı yüzde 17,7 ile 2019 yılı anket sonuçları ile aynı paya sahip müteşebbis geliri oluşturdu. Prof. Dr. Gürsel, bu durumu şu sözlerle değerlendirdi: “Gelir eşitsizliğindeki artış, aslında ücretlerin içindeki gelir eşitsizliğindeki artıştan kaynaklanmış. Bu da aslında şaşırtıcı değil, çünkü 2019’daki son derece düşük büyüme, aynı zamanda işsizlikte de son derece büyük bir artış oldu. Bu da doğal olarak yüksek ücretli, maaşlı kesimleri değil daha çok düşük ücretli, maaşlı kesimleri vurduğu için belli ki ücret ve maaş kesimi içindeki eşitsizlik artmış.”

“Gelir dağılımı açısından boşa geçmiş 20 yıl”

VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı da gelir dağılımındaki eşitsizlik artışını Türkiye ekonomisinin büyüme oranındaki düşüşe bağlayarak, “Bu beklenen bir gelişmeydi, çünkü Türkiye ekonomisinin temel problemleri 2019’da, yani salgın öncesinde başlamıştı. Büyüme sıkıntıya düştüğü zaman gelir dağılımında da problemler ortaya çıkar, istihdamda problemler ortaya çıkar” diye konuştu.

Your browser doesn’t support HTML5

“Gelir Dağılımı Bozulunca Yoksulluk Arttı”

Günçavdı, AKP iktidarının ilk yıllarında Gini katsayısında bir düşüş yaşandığını belirterek, bunun da gelir dağılımında göreceli bir iyileşme sağladığını kaydetti. “Özellikle 2008’e kadar olan dönemde ciddi iyileşmeler sağlandı. Bu, AKP dönemindeki ekonomik politikaların bir başarısıydı. Gini katsayısı 0,45’lerden yüzde 38’lere, 0,39’lara kadar düşürülebilmişti. Ama 2008 sonrasında AKP daha çok iç talep çekişli, borçlanmaya yönelik, finansal piyasalar üzerinden bir gelir yaratma modeline geçtikten sonra bu konuda yeteri kadar başarı elde edemedi.”

Bir grup akademisyenle birlikte Corona virüsü salgınının gelir dağılımı ve yoksulluk üzerine etkisini araştıran Günçavdı, salgının etkili olduğu 2021 yılında ise Gini katsayısının 0,45’e çıkacağı tahmininde bulundu. Günçavdı, bunun AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından da yüksek bir gelir dağılımı eşitsizliği anlamına geleceğini belirterek, “Bu 20 yıl, gelir dağılımı açısından boşa geçmiş yıllar olarak elimizde kalacak” ifadesini kullandı.

“Türkiye, Bulgaristan’la birlikte Avrupa’nın en yüksek ciddi maddi yoksunluğuna sahip ülkesi”

TÜİK’in medyan gelirin yüzde 60’ını dikkate alarak belirlediği göreli yoksulluk oranı ise 2018’de yüzde 21,3 iken 2019’da yüzde 21,9’a çıktı. Ciddi maddi yoksunluk oranı ise yüzde 26,3’ten yüzde 27’4 yükseldi. Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hane halklarının algılarını yansıtıyor. Bu dokuz maddeden en az dördünü karşılayamayanlar, ciddi maddi yoksunluk içinde kabul ediliyor. Hanelerin yüzde 59,3'ü evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 37,3'ü iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 32,2'si beklenmedik harcamaları, yüzde 20,3'ü evin ısınma ihtiyacını, yüzde 58,0'ı eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti. Sürekli yoksulluk oranı da bir önceki yıla göre 1,0 puan artarak %13,7 oldu.

BETAM Direktörü Prof. Dr. Gürsel, “Maddi yoksunluk oranı 2016’da yüzde 32,9’du. Daha sonra düşmeye başladı. Ama bu düşüş giderek yavaşlıyordu. Şimdi 2020’de bu trendin tamamen tersine döndüğünü görüyoruz. Yükseliş başladı, bunu da not etmek gerekir. Türkiye, Bulgaristan’la birlikte Avrupa’nın en yüksek ciddi maddi yoksunluğuna sahip ülkesidir” yorumunda bulundu.

Açıklanan verilerin Corona salgının etkili olduğu 2020 yılı için de bir fikir verdiğini söyleyen Gürsel, “2020’de de büyük ihtimalle gelir eşitsizliği artışı devam etti. Çünkü Corona yılında ağırlıkla kayıt dışı kesimden olmak üzere büyük istihdam kayıpları oldu. Kayır dışı kesim verilen desteklerden yararlanamadı, kısa çalışma ödeneğinden faydalanmaları mümkün değil. Onun için 2020 yılında gelir eşitsizliğinin ve göreli yoksulluğun daha da artmış olmasını bekliyoruz” dedi.

“Türkiye ekonomisinin yılda en az yüzde 5 büyümesi lazım”

Prof. Dr. Günçavdı da göreli yoksulluk, maddi yoksunluk ve sürekli yoksulluktaki artışın sürpriz olmadığını belirterek şunları söyledi: “Türkiye ekonomisi 2018 sonrasında bir büyüme sıkıntısı çekiyor. Bundan sonra da çekecek. Bunun birincil yansıması yoksulluğa ve gelir dağılımına olacaktır. 2021’de 2020’nin baz etkisiyle yüksek bir büyüme gelecek. Ama bu baz etkisi bile nispi olarak gelirin dağılımını deforme edecektir. Çünkü hükümetimiz bu süreç içinde düşük gelirliler ve küçük esnaf lehine ciddi bir tedbir almadı, alamadı. Bütçe desteklerini kullanmak yerine kredi mekanizmasıyla birçok problemi çözmeye çalışıyor. Çünkü kaynak sıkıntısı çekiyor. Siz görevi sadece finansal piyasalara verirseniz ve onlar üzerinden insanların problemlerini halletmelerini isterseniz, finansal piyasalara erişim eşit olmadığı için insanları mağdur edersiniz. Dolayısıyla büyüme kapsayıcı olmaz, eşitsizliği artırır, yoksulluğu artırır ve istihdam yaratmaz. Türkiye ekonomisinin istihdam yaratıcı ve gelir dağılımını düzeltici bir etki yaratabilmesi için yüzde 5 veya üzerinde büyümesi lazım ve bunu sürekli kılması lazım.”

TÜİK araştırmasında dikkat çeken verilerden biri de taksit ödemesi veya borcu olanların oranındaki düşüş. Geçen yıla göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 12,8 puan azalarak yüzde 58,3 oldu. Bu ödemelerin çok yük getirdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 19’dan yüzde 18,8’e gerilerken, borç veya taksiti olmayanların oranı yüzde 28,9’dan yüzde 41,7’ye çıktı. Bu verilerde konut alımı borcunun yer almadığını hatırlatan Gürsel, özellikle düşük gelirli hanelerin 2020’de büyük bir darbe yediğini vurguladı, “Bu hanelerin borçla mobilya, televizyon, araba alacak halleri kalmadığı için belli ki borçlu sayısı düşmüş” yorumunda bulundu.