Türkiye G20 zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanır ve Başkan Obama da zirve için Türkiye’ye giderken Türk-Amerikan ilişkilerinde beklentiler ne düzeyde? Obama-Erdoğan görüşmesinden ne bekleniyor? İki ülke ilişkilerinde soğuk bir kış mı yoksa diyaloğun devam etmesi mi olası? Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı. Bülent Alirıza’ya göre zirve iki lider için de çok önemli:
“Bu hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Başkan Barack Obama için çok önemli bir zirve. Gündem ekonomi olmasına rağmen zirve aynı zamanda bir diplomasi zirvesi. Türkiye ile ABD arasında özellikle Suriye odaklı görüşmeler olacağı belli. Türk-Amerikan ilişkilerinde iniş çıkışlar her zaman olur fakat belli bir tavanın üzerine çıkmaz, belli bir düzeyin altına inmez. Tabana yaklaştığını söylemek mümkün değil ilişkilerin çünkü biliyorsunuz, Temmuz ayında İncirlik’le ilgili bir anlaşma imzalandı iki ülke arasında. Fakat Suriye’nin geleceği konusundaki görüş ayrılıkları var ve devam ediyor.”
1 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye’nin Suriye politikasında değişiklik olabilir mi? ABD’nin Esat’ın gitmesini öncelikli görmemesi Türkiye açısından ne ölçüde hayal kırıklığına neden oldu? Suriye’de barış mümkün mü? Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza’ya göre, Türkiye’nin hayal kırıklığı yaşadığı bir gerçek:
“Suriye’deki iç savaş tabii Türkiye’ye çok ciddi bir takım külfetler getirdi. 2 milyondan fazla Suriyeli göçmen şu anda Türkiye’de. 8 milyar dolara yakın harcama yapılmış durumda. Tabii Esat’ın gitmesini istemesine rağmen Türkiye bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini görüyor. Bu yaklaşımın kısa vadede değişmesini beklemeyelim. Fakat Türkiye’nin ABD ile birlikte katıldığı Viyana’daki görüşmelerde özellikle Rusya’nın öne sürdüğü bir planla belki bir geçiş dönemiyle Suriye’de barışa gidilebilir mi diye sorular sorulmaya başladı. Tabii bu Türkiye’yi bir dereceye kadar rahatlatır. Fakat ana sorun olan Esat’ın gitmesi konusunda Türkiye’nin yakın bir gelecekte kesin bir siyaset değişikliğine gideceğini sanmıyorum.
Bir hayal kırıklığı oldu tabii. Buradaki asıl hayal kırıklığı ABD’nin tutumuyla ilgili. ABD Türkiye gibi Esat’ın gitmesi ve Baas rejiminin gitmesi gerektiğini savunuyordu. Fakat ABD bununla ilgili hiçbir somut adım atmadı. Özellikle son dönemde IŞİD’i ana hedef olarak görüp IŞİD’e karşı Suriye’de YPG’yle de ilişkiye gireceğini belirtti. Tabii bu Türkiye için olumsuz bir gelişme. Sanırım Obama-Erdoğan görüşmesinde bu konular gündeme gelecek. Bu konu ilişkileri olumsuz etkiliyor. Zira ABD bir taraftan Türkiye ile özellikle İncirlik ve diğer üslerin kullanımına olanak sağlayan anlaşmayla IŞİD’e karşı Türkiye’yle birlikte daha ciddi bir takım adımlar atmak istiyor fakat aynı zamanda da kuvvetlerini oraya göndermeye niyeti olmadığı için bu konuda oradaki yerel Kürt güçlerle çalışmak istiyor. Türkiye de onların PKK’yla bağlantılı olduğu gerekçesiyle buna karşı çıkıyor. Özellikle hem silah sağlanması, hem de o güçlerin Fırat’ın batısına geçmesi konusunda rahatsızlığını ABD’ye iletmiş bulunuyor. Tabii Irak’ta Peşmergeler’in PKK ile birlikte bugünlerde Şengal’da sağladığı olumlu adımlardan başarılardan sonra ABD mutlaka Suriye’deki Kürtlerden de daha fazla yararlanmak, fakat bunu Türkiye’yle işbirliğiyle paralel olarak yapmak isteyecektir. Bu da sorunların kısa vadede giderilmeyeceğini gösteriyor.”
Rusya’yla ilişkiler de çok önemli Türkiye açısından. Bu konuda Bülent Alirıza’nın yorumu şöyle:
“Son ayların en olumsuz gelişmesi Suriye’de Türkiye açısından Rusya’nın aktif ve silahlı desteği Esat rejimine vermesi ve hatta Esat’a karşı olan ılımlı veya radikal güçlere karşı hiç ayrım yapmadan saldırması oldu. Bu konuda Türkiye’nin Rusya nezdinde bir takım girişimleri olmasına ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya lideri Putin’le Moskova’da Eylül sonunda görüşmesine rağmen Rusya bu konuda ısrarlı bir tutum içinde. Bakalım Antalya’da yapılacak olan Putin-Erdoğan görüşmesinden bir şey çıkar mı? Türkiye ile Rusya arasında başta enerji olmak üzere çok yakın ilişkiler var fakat buna rağmen Suriye konusunda çok ciddi bir görüş ayrılığı söz konusu. Söylediğim gibi bunu gidermek biraz zor olacak.”
Bülent Alirıza AB-Türkiye ilişkileri konusunda da şu yorumda bulundu:
“G20 tarihinde ilk kez sadece terörle mücadele değil, aynı zamanda mülteci sorunu da gündeme alındı. Göçmenler konusunda Türkiye’nin asıl muhatabı Avrupa Birliği liderleri olacak. Onlarla bir diyalog var. 3 milyar Euro’luk bir yardım öneriyorlar Türkiye’ye mültecileri Türkiye’de tutması, Avrupa’ya göndermemesi karşılığında. Ancak Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri sadece bu konuya ve bu sorunun çözümüne indirgemek biraz zor. Türkiye daha geniş kapsamlı bir anlaşma istiyor AB ile. Unutmayalım, Türkiye Avrupa Birliği’ne girmek isteyen aday bir ülke. Fakat başlıklar bir türlü açılamıyor. Önümüzdeki dönemde sanırım göçmenler konusunda görüşmeler olurken Türkiye ile AB arasındaki mevcut sorunların giderilmesi için de bir takım adımların atılması için çalışılacak.”
TR-ABD-AB ilişkileri açısından ‘soğuk bir kış mı bekleniyor?’ yolundaki soruya Bülent Alirıza şu yanıtı verdi:
“Türkiye’nin her zaman ABD ve AB ile konuşacağı çok önemli konular olacak. Bu konularda tam anlamıyla görüş birliği sağlamak mümkün olmasa da, önümüzdeki dönemin zor da olsa diyaloğun devam etmesini beklemek daha gerçekçi bir tutum olur.”