İnsan Hakları İzleme Örgütü, tüm dünyada mültecilerin durumunu yakından izliyor. Suriye’deki savaş ve IŞİD’in hem Irak hem de Suriye’de estirdiği terör nedeniyle büyüyen mülteci krizi örgütü ciddi olarak kaygılandırıyor. Hülya Polat İnsan Hakları İzleme Örgütü Mülteci Koordinatörü Bill Frelick’le konuştu.
Hülya Polat - Dünyadaki göçmen sorunu hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Bill Frelick - Bunu söylediğim için üzgünüm ama, oldukça kasvetli bir durumla karşı karşıyayız. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, dünyada toplam mülteci sayısını 60 milyon olarak açıkladı. Sadece bir yıl önce bu rakam 50 milyondu ki bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en yüksek sayı. Bir yıl içinde bu sayıya 10 milyon mülteci eklendi. Bu rakama, ülkelerinde zorla yerlerinden edilmiş kişilerle sığınmacıların hepsi dahil. Hepsinin ortak noktası, göçe zorlanmış olmaları. Bu kişiler kendi istekleri ile göç etmiyor. Aslında bugün karşılaştığımız göç akımının başka büyük bir nedeni olan ekonomik sorunlar bu göçle çok bağlantılı değil. Yani zorluklar çok büyük. Yoksulluktan kaçıp hayat standartlarını düzeltmek isteyen birçok kişinin de haklı nedenleri var. Ancaksavaş, işkence, zulüm ve kötü yönetilen devletlerden kaçanların sayısı da oldukça fazla. Bu gerçekten çok büyük bir sorun. Düşünün ki henüz Suriye’den söz etmedim. 4 milyon Suriyeli mülteciyle karşı karşıyayız. 7 buçuk milyon Suriyeli de ülke içinde evlerinden olmuş durumda. Bu durum 2011’den buyana devam ediyor. Yakın gelecekte savaş bitecek gibi görünmüyor. Şimdiki tabloda daha çok kişinin evlerini terk etmeye zorlanacağı, daha çok varil bombası atılacağı, IŞİD’in infazlarına devam edeceği, yani tehlikenin olduğu gibi devam edeceğini söylemek mümkün.
Birleşmiş Milletler en son, Suriyeli mülteciler için yaklaşık 8 milyar dolara ihtiyaç olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Dairesi de bu ihtiyacın sadece yüzde 67’sinin karşılandığını bildirdi. Yani bu aslında daha çok insani yardım toplanması gereken büyük bir finansal kriz, ülkeler her ne kadar büyük miktarlarda bağış yapıyor olsalar da, ihtiyacın artış hızına yetişmeleri mümkün olmuyor. Ancak Yunanistan’ın tatil adalarına baktığımızda, her gün binlerce sığınmacı geldiğini görüyoruz. Normalde en yoksul ülkelerde yardıma muhtaç kişiler için çalışan uluslararası toplum, dünyanın en zengin bölgelerinden biri olan Avrupa’da, Yunanistan’ın tatil adalarında göçmen kampları kurup binlerce sığınmacıya su ve yiyecek dağıtıyor, sağlık hizmetleri sunuyor. Bu oldukça zor bir durum.
"Türkiye dünyada en fazla mülteci barındıran ülke"
Hülya Polat - Evet, bu dünya çapında bir sorun, ciddi bir kriz. Ve bu krizle başa çıkmak için çok para gerekiyor. Birçok ülke sorundan etkilenmiş durumda. Türkiye bu ülkelerin başında geliyor. Uluslararası toplumun bu krize ilgisi konusu açılmışken, aslında sığınmacılara karşı özellikle Avrupa ülkelerinde olumsuz bir tutum var. Bu konudaki gözlemleriniz neler?
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, dünyada toplam mülteci sayısını 60 milyon olarak açıkladı. Sadece bir yıl önce bu rakam 50 milyondu ki bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en yüksek sayı. Bir yıl içinde bu sayıya 10 milyon mülteci eklendi. Bu rakama, ülkelerinde zorla yerlerinden edilmiş kişilerle sığınmacıların hepsi dahil. Hepsinin ortak noktası, göçe zorlanmış olmaları.
Bill Frelick - Dört milyon Suriyeli mültecinin 1 milyon 800 bini Türkiye’de. Türkiye dünyadaki en fazla mülteci barından ülke durumunda. Bu nedenle çok büyük bir yükün altında. Yeterince yardım alıyor mu? Hayır. Sorun aslında yük almak istemeyen ülkelerin tutumunda. Bu ülkeleri buna zorlayacak bir yükümlülük yok. Ancak bu mülteciler hangi ülkenin topraklarına girerse, sorumluluk o ülkeye yükleniyor.Yiyecek, içecek, giyecek, barınak ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundasınız, geri gönderemeyeceğiniz bu sığınmacılara bakmak zorundasınız. Krizin dışında kalan ülkelerinse istedikleri siyasi kararları verebilme imkanı var. Durum evet çok olumsuz. Genel olarak siyasiler, kendilerini ilgilendirmeyen sorunlar için para harcamaktan, mültecilere kapılarını açmaktan kaçınırlar. Sığınmacıların terörü ülkelerine taşımasından ve mülteci sayısının çokluğundan korkarlar. Yeterince yardım etmemelerinin nedeni de bu. Sadece Suriyeli mülteciler için konuşacak olursak, iç savaşın başlamasından buyana sadece 100 bin Suriyeli’ye başka ülkelere kabul edilecekleri sözü verildi. Gerçekteyse bu rakam 100 binin çok altında kaldı.
Hülya Polat - Avrupa’nın verdiği tepkiye bakarsak, Avrupa Birliği mültecileri durduracak bir takım önlemler alsa da, Avrupa’ya ulaşarak güvenli bir yaşam isteyen, yaşam koşullarını düzeltmek için çalışan mültecilerin sayısı oldukça fazla. Avrupa bu konuda başka ne yapabilir, mültecilere nasıl yardımcı olabilir?
Bill Frelick- Yapmaları gereken ilk şey, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hepsinin sorumluluk alacağı bir sistem geliştirmek. Avrupa Birliği bünyesinde 27 ülke var. Ancak şu anda uygulanan sisteme göre, mültecilerin vardığı ilk ülke onların sorumluluğunu almak zorunda. Bu göçmenlerin mülteci statüsü alıp almamasından da bu ülkeler sorumlu. Bu adil bir sistem değil. Malta, Yunanistan, İtalya ve sınırdaki diğer bütün ülkeler için bu, hiç de adil değil. Doğrudan sığınmacı ulaşmayan ülkelerin herhangi bir sıkıntısı yok.Bu nedenle Avrupa Komisyonu, son iki yılda Yunanistan ve İtalya’ya kaçak yollardan giren mülteci sorununa Avrupa Birliği olarak el atalım dedi. Yunanistan ve İtalya’ya her gün binlerce sığınmacının giriş yaptığı bu dönemde, Avrupa Dışişleri Bakanları geçen ay yaptıkları toplantıda, daha 40 bin mültecinin nasıl dağıtılacağı konusunda bile anlaşamadı. Sorunun çözümü için ciddi bir çaba göstermedikleri ortada.
Hülya Polat - İnsan Hakları İzleme Örgütü olarak bu ülkelerden göçmenler adına ne bekliyorsunuz? Gerçekten çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor ve bu sorunun çözülmesi için çok para gerekiyor. Derhal yapılması gereken nedir? Ne yapmalarını istiyorsunuz?
Bill Frelick - İnsan Haklarını savunan bir kuruluş olarak bizim temel kaygımız, göçmenlerin kalacak bir yer, yiyecek, içecek ve sağlık hizmetleri gibi en acil ihtiyaçlarının giderildiğini görmek. Bunun yanında, kötü muameleye maruz kalacakları ülkelerine geri gönderilmemeleri de bizim için çok önemli. Bazıları hepsinin mülteci statüsünde olmaması gerektiğini söylüyor. Sığınmacılara mülteci hakkının gerçekten adil şartlarda verilmesi gerekiyor. Eğer herhangi birinin korunması gerekmiyorsa, geri gönderilmesinde bizim için de bir sorun yok. İnsan hakları örgütleri buna engel olmaz. Bizce hükümetlerin ‘sizi buraya biz çağırmadık, sizin korunmaya ihtiyacınız yok, bu nedenle sizi geri gönderiyoruz’ deme hakkı var. Bunu yapabilirler. Bizim istediğimiz, sığınmacıların korumaya ihtiyacı olup olmadığına karar verme sürecinin gerçekten adil bir şekilde işlemesi. Sistemin adil olması bizim için çok önemli. Yani bizim için kilit unsur, adaletli davranılması.
"Türkiye cömert davrandı"
Hülya Polat - Türkiye’ye baktığımızda, resmi rakamlar aslında çok daha fazla olsa da Türkiye 1 milyon 800 bin Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bu Türk ekonomisi için çok büyük bir yük. Bu aslında toplum üzerinde de büyük bir baskı oluşturuyor. Sizin bu konudaki izlenimleriniz nedir?
Bill Frelick - Türkiye gerçekten çok cömert davrandı, çünkü bugüne kadar yaptıklarının çoğunu kendi cebinden ödedi. Bu da gerçekten çok kayda değer bir çaba. Türkiye’de 25 göçmen kampı kuruldu. Kentlerde yaşayanlara oranla bu kamplarda yaşayanların sayısı oldukça az. Böyle olması aslında iyi. Göçmenlerin de gerektiğinde Türk ekonomisine yardımcı olabilmesi, çalışabilmeleri gerekiyor. Unutmamamız gereken bir konu da, Türkiye’nin geçici bir koruma sistemi var. Bu yüzden Suriyeliler hakkındaki kararları hemen vermiyor. Bu da Türkiye’nin Suriyeli göçmenlere, “Size burada kalma izni veriyoruz. Sizi geri göndermeyeceğiz ve size tutuklamayacağız” demesi bizim için çok önemli. Elbette sorunlar var. Suriyeli çocukların Türkiye’de eğitim alma hakkı bulunsa da, kamp dışındaki çocukların eğitim alma oranı sadece yüzde 20. Bu sorunları nasıl çözeceğimiz üzerinde durmalıyız çünkü kayıp bir nesil yetişiyor. Çocukların sokaklarda dilenmesi ve büyüdüklerinde aile bütçesi ve ülke ekonomisine üretken bir birey olup katkıda bulunması ancak eğitimle mümkün olur. Yine de Türkiye, bence, sığınmacılar konusunda göz ardı edilmeyecek kadar büyük işler başardı. Ancak karşı karşıya kaldığımız sorun o kadar büyük ki sadece uluslararası dayanışmayla çözülebilir. Ne yazık bu dayanışmayı da henüz yakalamış değiliz.
Hülya Polat - Birçok göçmen kampında bulundunuz. Birçok göçmenle konuştunuz. Sizce ihtiyaç duydukları en önemli şey nedir? Dünya’daki iç savaşlar sürerken ve göçmen sayısı giderek artarken bu soruna çözüm olacak herhangi bir yol haritası var mı?
Bill Frelick - Bu cevabı çok zor bir soru çünkü günümüzdeki göçmenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Sadece Suriyeli 4 milyon göçmen var. Dünyada toplam göçmen sayısı 60 milyon. Bu göçmenlerin her birinin kendine özel hikayeleri bulunuyor. Bu nedenle de ihtiyaçları kişiden kişiye değişiyor. Ancak temel ihtiyaçlar aynı. Temiz su ve sağlık hizmetleri çok önemli çünkü çok dar bir yerde çok sayıda kişinin yaşadığı kamplar ve barınaklarda hijyen ve sağlık koşullarının iyi olmasını sağlamak gerekiyor, aksi halde salgın hastalık çıkma riski bulunuyor. Ancak bunun ötesinde, sığınmacılar herşeyden önce onurlu bir şekilde yaşamak istiyor, geride kalan aileleriyle irtibat kurabilmek istiyor. Temel isteklerinden biri de eğitim. Travma geçiren bu insanlara piskolojik ve sosyal destek de vermek şart. Oysa daha buna sıra gelmiş değil. Savaş öncesi Suriye’den hiç kimse sığınmacı ya da mülteci olmazdı. Suriyeliler’in ülkelerini terk etmelerini gerektirecek bir neden yoktu. Bu sorun, 2011’de başladı. Çatışmalardan kaçanların aslında durumları iyiydi. Çoğunun güzel evleri, iyi işleri vardı. Birçoğu iyi eğitimliolan bu sığınmacılar, kendilerinin ve ailelerinin güvenini sağlamak için ülkelerinden kaçtı. Herşeyleri yerle bir olmuştu. Bu nedenle fiziksel travma yaşayanların çoğu aynı zamanda ruhsal ve duygusal yıkım içinde. Tabii ki bu sığınmacıların geri gönderilmemesi ve koruma altına alınması gerekiyor. Türkiye dahil, Suriye’yle sınırı bulunan her ülke için bu, son derece önemli. Suriye içinde 7.5 milyon kişi, evlerinden olmuş durumda. Varil bombaları ve sivillere uygulanan şiddet yüzünden birçok kişi ülkeyi terk etmeye zorlanıyor. Ürdün, Lübnan ve Türkiye’ye geçmek kolay değil. Kesinlikle korunmaya muhtaç kişiler için bu durum son derece büyük zorluklara neden oluyor.
Hülya Polat – Teşekkür ederiz.
Bill Frelick – Ben teşekkür ederim.